Prof. Dr. Sinsi
|
Yunanistan'a Yardım - Kurtuluş Gemisi
“Tarihte belki de hiçbir vapur, onun kadar umutla beklenmemiş, onun kadar sevinçle karşılanmamıştı  Hiçbir vapur, tek bir yolcu taşımadığı halde binlercesini ölümden kurtarmamıştı  Tarihte belki de hiçbir vapur, onun kadar çok sevilmemişti  Ve yine hiçbir vapur, derinliklerde onun kadar kolay unutulmamıştı  ”
Kurtuluş Gemisi
2 Dünya Savaşında Yunanistan
İkinci Dünya Savası, Avrupa'nın içlerinde bütün şiddeti ile sürerken, Yunanistan ekonomik sıkıntılar içindeydi Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Anadolu topraklarında yaşanan macera, ülkeyi fazlasıyla yıpratmıştı Savaş sonrasında Türkiye ile yapılan mübadele de, ülkedeki dengeleri altüst etmişti
Bu durumda, yaşanan savaşta tarafsız kalmak, Yunanistan için hayati önem taşıyordu Ancak Naziler, Ege ve Akdeniz'de stratejik önemi olan bu küçük ülkenin bağımsız kalmasına, daha fazla izin vermeyecekti 28 Ekim 1940'da Italya, Yunanistan'a bir nota vererek ülkeyi işgal edeceklerini bildirdi Koşulların güçlüğüne rağmen Yunanistan, Arnavutluk sınırında işgale karsı topyekün bir direniş baslattı Mussolini'nin her saldırısı şiddetle geri püskürtülüyor, İtalyan ordusu her geçen gün güç kaybediyordu
Bu durum Hitler'i çileden çıkarmıştı Mussolini ile yaptıkları planlara göre, o ordusunu Rus sınırına yığarken, Yunanistan İtalyanlar tarafından işgal edilecekti Böylece yardım yolları tamamen tıkanan Rusya'ya 1940 baharında saldırı başlayacak ve operasyon kış gelmeden tamamlanacaktı
Hitler, İtalyanların bu başarısızlığına sadece 6 ay dayanabildi 6 Nisan 1941'de iyi donanımlı Alman orduları saldırıya geçti ve sadece 20 gün içinde Yunanistan Naziler tarafından işgal edildi
27 Nisan 1941'de işgal tamamlanmış, Türkiye sınırına yakın bölgeler ve Ege'nin girişinde yer alan Girit Adası, Almanların hakimiyetine girerken; küçük adalar ve anakara, kağıt üzerinde Italyanlara verilmişti Yönetim, General Tsolakoğlu başkanlığında kurulan, kukla bir hükümete bırakılıyordu
Büyük Açlık
Yunanistan'ın Naziler tarafından işgalinin asıl yıpratıcı etkisi, ülkenin yiyecek stoklarının yağmalanması ile başladı Hitler, yüzyıllardır topraklarında yetişen ürünler ihtiyacını karşılamaya yetmediği için gıda ithalatı yapan Yunanistan halkının kısıtlı yiyeceğine, Rusya sınırındaki ordularını beslemek için el koymuştu
Atinalılar, parasını ödeyerek dahi, yiyecek bulmakta zorlanmaya başlamıştı Taşradan Atina'ya yiyecek taşınması, savaş sırasında demiryolları tahrip edildiği için durmuştu Denizden de sevkiyat yapılamıyordu çünkü batırılan gemilerin enkazları tehlike yaratır durumdaydı Ayrıca savaş sırasında dökülen deniz mayınları birçok bölgeye sefer yapmayı olanaksız kılıyordu
Eldeki kısıtlı gıdanın dağıtımı karneye bağlanmıştı Ancak bu karnelerle dağıtılan yiyecek sembolik miktardaydı Normal bir insanin günlük tüketmesi gereken 1200 kalori iken ve asgari yaşam için 900 kalori gerekirken, devlet, karneler karşılığında ayda sadece 300 kalorilik yiyecek tahsis ediyordu Karaborsa yaygınlaşmıştı
Özellikle yoksul mahallelerde açlık öylesine büyüktü ki, halk, at, eşek hatta kedi, köpek eti yiyordu 1941 sonbaharında açlıktan ilk ölümler başladı
''Bugün Yunanistan'da, açlık nedeniyle 2 Dünya Savaşı boyunca ölenlere ilişkin sayılar tartışmalıdır BBC, 500 000 kişinin öldüğünü söylerken, Kızıl Haç bu sayıyı 250 000 kişi olarak açıklamaktadır Ancak, Yunanlı tarihçiler bu rakamların politik kaygılar taşıdığını belirtmekte ve gerçek ölü sayısının 70 000 kişi civarında olduğunu vurgulamaktadır ''
Yunanistan’a Yardım
İşgalin başladığı ilk günden itibaren Atina halkının tek umudu, dışarıdan ulaşacak bir yardımdı Bu yardım için düşünülen ilk ülke, o zamanlar tarafsız bir konumda olan komşu Türkiye oldu
Ancak o günlerde Türkiye'de de kıtlık yaşanıyordu Tarımda çalışabilecek nüfusun büyük bölümü savaşın başlarında askere alınmış, yiyecek stokları, olası bir savaş ihtimaline karşı, orduyu beslemek üzere ayrılmış ve seferberlik ilan edilmişti
Buna rağmen Türk basını, komşu ülkede yaşanan büyük açlığa duyarlı davranıyor, gelen haberleri kamuoyuna titizlikle yansıtıyordu Türk halkı da konuya aynı duyarlılıkta yaklaşıyor, kısıtlı imkanlarına rağmen, komşu ülkeye yardım etmek için elinden geleni yapmak istiyordu
Sonunda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 yıl önce topraklarından attığı düşman ordusunun halkına yardım etmek için alınan karara imza attı Yunanistan'a dostluk elini uzatan ilk ülke Türkiye olacak, Kızılay bu işe aracılık edecekti Türk Hükümeti, savaşın sonuna kadar, Yunanistan'a 50 000 ton gıdayı göndermeyi taahhüt etmişti
Kampanya, Kızılay tarafından yürütülecekti ancak Gümrük Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşturulan bir komisyonun, gönderilecek malzemenin içeriğini onaylaması uygun görülmüştü Kampanyaya İngiliz Kızıl haçı ve Amerika'da yaşayan Rumların kurduğu dernekler de maddi destek verecekti
Kısıtlı imkanlara rağmen, kampanya yurt çapında büyük ilgi gördü Yardım yapmak isteyenler bu taleplerini komisyona bildiriyor, onaylanan yardımlar, uluslararası Kızılhaç kurallarına göre paketlenerek yolculuğa hazırlanıyordu
Devletin elinde bu yardımları taşıyabilecek kapasitede bir gemi bulunmadığından, Kızılay, yardımları taşımak için özel sektörün elindeki vapurlar arasından, kış aylarında açık deniz seyrine dayanabilecek durumda olanları tespit etti
Sonunda Tavilzade Biraderler şirketinin elindeki 2400tonluk kuru yük gemisiuygun bulundu 1882 yılı yapımı gemi, ilginç bir rastlantı sonucu 19 yıl önce Yunanistan ile yaşanan savaşla aynı adı taşımaktaydı: Kurtuluş
Kurtuluş Vapuru, dört tarafına Kızılay amblemleri konularak sefere hazırlandı Bu amblemler Kurtuluş'u, seyir esnasında savaş uçakları ve denizaltılar tarafından saldırıya uğramaktan koruyacaktı Kurtuluş Vapuru'nun izleyeceği rotanın belirlenmesi de başka bir sorundu Savaş öncesinde Ege'den geçen ticaret rotalarına, işgal sırasında dökülen mayınlar, seyir için büyük tehlike oluşturuyordu Bu nedenle vapurun her seferi için Yunan, Alman, İtalyan ve İngiliz hükümetleri ile yazışmalar yapılıyor, Kurtuluş'un rotası için onay alınıyordu
İlk seferi için 13 Ekim 1941'de, Karaköy rıhtımından yola çıkan Kurtuluş Vapurumürettebatı, durumun dehşetini daha Pire Limanı'na girerken fark etmişti Limanın içi, bombalanma sırasında burada bulunan gemiler batırıldığından bir gemi mezarlığını andırıyordu Kurtuluş, batıkların arasından güçlükle kıyıya yanaştı Vapurun yiyecek getireceği haberini alan binlerce Atinalı, saatlerdir onun gelişini bekliyordu
Yardımlar, Kızılhaç tarafından, hastanelerden başlamak üzere, önceden belirlenmiş listeye göre dağıtıldı Bu çalışmalara refakat eden Alman ve İtalyan askerleri ise, Türk delegeleri ve Kızılhaç görevlilerine nazik davranıyordu
Mürettebat gördüğü manzaradan o kadar etkilenmişti ki dönüş için kumanya olarak ayırdıkları yiyecekleri limana bıraktılar
Kurtuluş Vapuru, Pire Limanı'na her biri diğerinden daha acılı öykülerin yaşandığı üç sefer daha yaptı ve Şubat 1942'ye kadar bu 4 seferde yaklaşık 7 100 ton gıdayı Yunan halkına ulaştırdı Bu yardımlar, elbette sorunun çözümü için yeterli değildi Ancak Yunan halkı, efsaneye dönüşen Kurtuluş Vapuru sayesinde, umutla beklemeyi ve gelen yardımları paylaşmayı öğrendi
Kurtuluş Vapuru, 20 Şubat 1942'de saat 9 15'de Marmara Adası'nın kuzey kayalıklarında, yaklaşık 2000 ton gıda ile sulara gömüldü Kurtuluş'un 36 kişilik mürettebatı kazadan sağ kurtulmayı başardı
|