08-03-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Abdülmecit | 25 Karısı Ve 43 Çocuğuyla Çağdaşlaşmanın! Öncüsü
Suyu Kafasına Boşalttı
Salondaki paşalar nezaket gereği başka tarafa dönmüşlerdi  Padişahın cariyenin dökeceği su ile abdest almasını gûya görmezden geliyorlardı  Hükümdar cariyesi ile bir anlığına bakıştı, birbirlerine belki de aralarındaki işaretlerden birini verdiler, salondaki paravanlardan birinin arkasına çekildiler ve abdest faslı başladı 
Cariye ibrikle su döküyor, cihan hükümdarı abdest tazeliyordu Birdenbire “Kik kih kih!” diye bir kahkaha işitildi ve bir gürültüdür koptu Paşalar gayrıihtiyarî geriye döndüler ve gördükleri manzara karşısında şaşkınlığa düştüler! Sultan Abdülmecid’in her tarafından sular damlıyor, cariye ise kahkahalarla gülüyordu! Ondördündeki güzel salonda erkeklerin olduğunu unutuvermiş, padişahla yalnız kaldıkları zamanlardaki gibi şakalaşmak istemiş ve ibrikteki suyu abdest alan Abdülmecid’in kafasından aşağıya boşaltmıştı!
Hükümdar böyle bir iş başına cariyesi ile yalnız kaldıkları anda gelse mutlaka eğlenir ve karşılığını da verirdi ama salon paşalarla dolu idi Hiddetlendi, kükredi, kızı huzurundan kovdu, mabeyincilerin getirdikleri havlularla kurulandı ve toplantıyı tatil etti Sonra haremağasını çağırdı ve kendisine bu işi yapan cariyenin hemen “çerağ edilmesini” yani evlendirilerek saraydan çıkartılmasını buyurdu! Sultan Abdülmecid, bu emri nasıl güçlükle vermiş, nasıl ıstırap çekmişti, kimbilir! Emir hemen yerine getirildi, cariye genç paşalardan biriyle evlendirildi ve paşa yüksek bir memuriyet ve bol aylıkla Anadolu’da biryere vali olarak gönderildi! Ama bütün bunlar olup biterken hiç kimse meselenin başka bir tarafını düşünmemişti 
Cariye, saraydan kovulduğu sırada iki veya üç aylık hamile idi; karnında Sultan Abdülmecid’in çocuklarından birini taşıyordu, hamile kaldığını kimselere, hattâ padişaha bile söylememişti ve altı ay sonra bir erkek çocuk doğurdu! Ama rezalet çıkmaması, “Padişah gebe bıraktığı kadını başkası ile evlendirdi” denmemesi için saray doğan şehzadeyi gözardı etti, çocuğu genç paşanın üzerine kaydettiler ve beş-altı yaşına geldiği zaman, onu da “paşa” yaptılar
  
Soyu Bugün de Devam Ediyor
Sarayda bilinen ama hiçbir şekilde konuşulmayan bu işi çok seneler sonra, 1880’lerin başında tahtta bulunan Sultan Abdülhamid hatırladı ve endişeye düştü Babasının, yani Sultan Abdülmecid’in mâlûm cariyeden olan ama bir başkasının çocuğu gibi görünen oğlu yaş itibarı ile kendisinden büyüktü, yani tahtın asıl vârisi o idi 
Herhangi bir tehlikeyi bertaraf edebilmek için paşa ile çocuklarını yani ağabeyi ile yeğenlerini Yıldız Sarayı’na getirtti, unvanlar verdi, altınlara garketti ama hayatlarının sonuna kadar gözünün önünden ayırmadı! Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın “Tezâkîr” isimli meşhur eserinde adını vermeden bahsettiği genç cariyenin Sultan Abdülmecid’den olan oğlunun soyu bugün de devam ediyor Asıl büyük dedelerinin kim olduğunu bilen torun çocukları sosyetemizin şimdi oldukça meşhur bir ailesi ama anlayışınıza sığınıyor ve isimlerini vermiyorum  
  
Sultan Abdülmecid’den kızlarına ve damatlarına şefkat dolu uyarılar!
Damadı Mehmed Ali Paşa'ya: “Kızımın kethudası olacak Eşref katırı senin adamın değil midir? Hain herif! Sen, Aziz Efendi’ye (padişahın kardeşi, veliahdı ve daha sonra tahta geçecek olan Sultan Abdülâziz) dahi taraftarsın Sen dine, devlete ve padişaha hainsin, hem de katilsin Avrupa’da düello denen bir âdet var Seninle birer tabanca alıp karşı karşıya geçelim, birbirimize tabanca atalım”
Mustafa Reşid Paşa'nın Oğlu Olan Damadı Ali Galip Paşa'ya: “Bu borçlara önce bu köstebek kıyafetli herif sebep oldu Bunu bir vakit nâzır (bakan) yapmıştık O vakit babasının fesadından korkuyordum, o cehennem oldu, kurtulduk Lâkin bu babasından beter olacak!”
Diğer Damatlarına: “Hain keratalar Bunların cümlesi namussuzdur Siz bunları ben kederimden öleyim diye yapıyorsunuz Lâkin, Abdülmecid düşmanlarını gönderir de sonra gider!”
Kızı Münire Sultan'a: “Aklını başına toplasın Artık aşırıp taşırdı Tekdir şöyle dursun, vallahi dövdürürüm!”
Diğer Kızlarına: “Sultanlar gece mehtaplarda geziyorlar Benim gece mehtapta gezen kızım yoktur! Onları da reddedeceğim Bu heriflerin (damatların) hareketleri artık namusuma dokunur oldu” (Cevdet Paşa’dan) Abdülmecid’i iflâs ettiren kızlarından biri: Refia Sultan
  
Serfiraz Hanım’dan çektiğini Moskof’tan bile çekmemişti
SULTAN Abdülmecid’in önce cariyesi, sonra da eşlerinden olan Serfiraz Hanım müsrifliğiyle ve aklına estiği zaman hükümdarı yatak odasının kapısından kovmasıyla bilinirdi Serfiraz, 1855’te Osmanlı Tarihi’nde eşi-örneği olmayan bir rezalete sebep oldu: Beşiktaş’ta oturan ve “Küçük Fesli” denen genç bir Ermeni kemancıya âşık düştü Küçük Fesli, günün birinde Beyoğlu’ndaki müzisyenler kahvesinde arkadaşlarıyla çene çalarken içeri giren bir Hırvat tarafından yaylım ateşine tutuldu ama hafif yaralandı Ailesi, işin bizzat padişah tarafından düzenlendiğini düşünüp Fesli’yi Marmara Denizi’ndeki adalardan birine kaçırdı Ama, Serfiraz “Fesli’mi isterim” diye tutturunca, kemancı yeniden Beşiktaş’a döndü
Aşkları bu defa kısa sürdü ve padişaha ortaklık etmeye kalkan Ermeni genci bir gece Beşiktaş’taki Çarşıiçi’nde bıçaklandı, ertesi gün de öldü
Asıl rezalet, işte bu cinayetten sonra yaşandı Ermeni cemaati birkaç gün içinde katillerin kimliğini ortaya çıkarttı ve “Bizi saray kiraladı” dediklerini iddiaya başladı Aile bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya büyükelçiliklerine “Oğlumuzu padişah öldürttü” diye dilekçeler verdi Dilekçelerde “Serfiraz’ın aşkını kıskanan padişah kiralık katiller tutup oğlumuzun canına kıydırdı Aslında oğlumuz bu kadına başını çevirip bakmazdı ama Serfiraz adamlarını eve gönderip Feslimizi rahatsız eder, saraya çağırırdı Evlâdımız boş yere canından oldu Saray bize tazminat versin” diye yazıyorlardı Ama, neyse ki, Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa’nın üç büyük devleti arasındaki ilişkiler günlerde iyi seyretmeydi ve elçilikler işin üzerine gitmeyince mesele kapandı
Kaynak; Murat Bardakçı
|
|
|