Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'da Kadın Besteciler | Musikişinas Kadınlar


 

 Osmanlı/Türk kültüründe kadının konumu ve sosyal profili, çetrefilli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır Kadının toplumun içinde olmadığı, toplumsallıktan soyutlanmış bir şekilde sarayda resmedildiği, buradan hareketle, üretim ilişkilerinde aktif rol oynayamadığı görüşlerinin aksine kadının hayatın içinde sanatla, musikiyle var olduğunu görüyoruz
Buradan hareketle, Osmanlı kadını üzerine mahrem kalmış önemli bir bahis de Osmanlı kadınının musiki ile olan ilişkisidir Bu hususta yazılmış sınırlı sayıda makale gösteriyor ki henüz Saray dışına çıkarıp konuşamadığımız Osmanlı kadınını, musiki konusunda da konuşup tartışamıyoruz Osmanlı kadınının mahrem tarihi gibi Osmanlı kadınının musiki tarihi de henüz çok sınırlı sayıda bilinen tarafıyla önümüzde ve perdelerinin aralanmasını bekliyor
Eldeki verilere, yazılan makalelere bakarak diyebiliriz ki Osmanlı kadını pek çok konuda olduğu gibi, musiki konusunda da kendi içinde icracıları, bestekârları, saz sanatçıları ile önemli bir mevkide bulunuyor
Türk Musikisi’nin temel kaynakları incelendiğinde bu kaynaklar genelde Osmanlı müziğinin şehirlerde icra edilen tarzını anlatmaktadır ve bu kaynaklardan elde edilen bilgiler doğrultusunda kadının müzikal kimliğinin önemi Osmanlı saray ve şehir hayatı içinde görsel ve yazılı belgelerle tespit edilmektedir Osmanlı dönemi musiki hayatı içinde kadının müzikal rolünü belirleyen ve araştırmacılara ışık tutan kaynakların başında ise yazılı ve tasviri belgeler gelmektedir
 

 
Osmanlıda kadın ve musiki: Gözlemler, tasvirler, kaynaklar
Osmanlı/Türk müzik kültürünün asıl öğelerinden ve temel kaynaklarından biri de kadınlardır Kadınların müzik uygulamaları kent-saray muhitinde farklı, yerel-taşra muhitinde farklı karakterlerde karşımıza çıkar
Osmanlıda kadının musiki ile resmedildiği en temel sanat eserleri minyatürlerdir Bu minyatürler sarayın içerisini ve daha çok meşk sahnelerini tasvir etmiştir 15 yy Fatih dönemine ait minyatürde çeng ve def çalan kadınlar, erkeklerle birlikte müzik icra etmektedir Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşayan Tursun Bey, Fatih’in çocuklarının sünnet düğününü anlatırken cariye muganniyelerden ve çaldıkları sazlardan bahsetmiştir
17 yy ’da Osmanlı sarayında bulunmuş Leh asıllı Ali Ufkî sarayın harem dairesindeki musiki faaliyetlerinden bahsederken Sultanın düğününde çalgı çalan ve raks eden kadınları detaylı bir şekilde anlatmaktadır
Osmanlı sarayında müzik eğitimi erkekler için Enderun’un meşkhanesinde devam ederken kadınlar için Harem-i Hümayununda ya da saray dışındaki konaklarda müzik hocalarının kendilerine ders vermesiyle devam etmektedir Kadınlar için müzik eğitimi aldıkları meşkhane onlara bir konservatuar ortamı yaratmış ve eğitimli musikişinaslar olarak Osmanlı kadınları sarayda ve şehirde, şehir musikisinde eğitimli olmanın verdiği rahatlık içerisinde daha etkili bir biçimde musiki ve raks ile uğraşmışlar ve müzikal bir kimlik geliştirebilmişler; müzik konusunda eğitim alan kadınlar sadece gündelik hayatın bir parçası olarak musikiyi devam ettirmekle kalmamış, sazende ve bestekâr olarak haremde çalışmalarını devam ettirip hocalık düzeyine de çıkmışlardır Sazendeler genellikle kalfalık payesine yükselmişler ve sarayın diğer hizmetlerinde de çalışmışlardır Bunlara “sazende kalfalar” ve bunların başlarına da “baş sazende” veya “sazende başı” denmiştir
Sultan İbrahim ve Sultan IV Mehmet dönemlerinde sarayda bulunmuş olan Ali Ufkî 1670’teki Enderun meşkhanesini anlatırken şu gözlemini yazar:
“Oda (meşkhane) musikicileri de o zaman huzurda çalarlar Bazen de Padişah kadınlarını çağırtır O zaman da musikicilerin başlarına örtü örtülür ve baş eğik çalıp söylemek zorunda bırakılırlar ”
Bu konuda önemli bir kaynak da Avrupalı seyyahların yaptıkları ziyaretler ve gözlemlerdir Kadın müzisyenleri kadın gözü ile görmüş olan kadın seyyah Julia Pardoe da kadınların gittikleri mesire yerlerinin başında gelen Küçüksu’yu benzer şekilde anlatmış ve kadın müzisyenlerin çeng, santur, kanun, ney, daire, tambur gibi çalgıları çalmakta olduğunu gözlemlemiştir
 

 
Sarayda Musiki İcrâ Eden Kadınlar
Günümüzün çeşitli musiki araştırmalarına konu olmuş bestekâr hanımlardan birisi Reftar’dır Reftar’ın Sultan IV Mehmet zamanında yaşamış bir besteci olduğu nakledilir ama Kalfa olarak anılmadığı için de Reftar’ın kadın olup olmadığı da söz konusu edilmiştir Kantemiroğlu edvarında Sabâ-i Reftar adıyla bir sabâ peşrevin notasını vermiştir Sözlü geleneğimiz Reftar’ı kadın olarak kabul etmiş ve kalfa olarak anmıştır Reftar kalfa adına kayıtlı eserler arasında rast, hicaz, Nigar, şehnazbuselik, muhayyer sünbüle, arazbar zemzeme, zirgüle makamlarında peşrevler ve saz semaileri ile saba peşrev ve eve buselik saz semaisi yer almaktadır
Reftar kalfadan sonra 19 yy ’lın ikinci yarısından önce yaşamış olup da eserleri bilinen ve çalıp okunan tek kadın bestecimiz Dilhayat Kalfa’dır Tambur çaldığını da bildiğimiz Dilhayat Kalfa’nın (?-1740) Evcârâ makamındaki peşrev ve saz semaisi meşk geleneği ile 20 yy ’la ulaşmış ve Dar-ül Elhân Tasnif Heyeti tarafından tesbit edilmiş eserler arasında yer almaktadır Ayrıca 18 yy güfte mecmualarından olan Hekimbaşı Mecmuasında “Dilhayat” adına kayıtlı Rast ve Eviç makamlarında murabba beste ve Segâh makamında bir semâi’yle birlikte on beş eseri tespit edilmiştir
19 yy ’da I Abdülhamid’in kızı Esma Sultan’ın (1778-1848), II Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın saraylarında kızlardan kurulu bir ince saz takımı bulunmaktaydı Mısırlı Abbas Paşa, Sultan Abdülmecid’in annesi Bezm-i Âlem Vâlide Sultan’a kadınlardan oluşan bir saz takımı hediye etmiştir II Abdülhamid’in kızları Naime ve Zekiye Sultanların saz takımları da pek ünlüydü Hatta, Sultan Abdülmecid’in hekimlerinden İsmail Paşa’nın kızı olarak yıllarca sarayda yaşayan Leyla Hanım’ın (Saz) anılarından o dönemde haremde bütün üyeleri kadın olan, altmış kişilik bir bando ve orkestra olduğunu öğreniyoruz Aynı kaydın İngiliz seyyah M A Walker tarafından nakledildiğini ve Sultan Abdülmecid’in kızı Zeynep Sultan’ın sarayında erkek bandoculara özgü üniformalar giymiş trompet, korno, flüt, davul, zil gibi, doğrudan doğruya bando musikisinde kullanılan sazları çalan bir bando bulunduğunu yazmakta, gördüğü ve dinlediği topluluğu uzun uzadıya tasvir etmektedir:
“Birçok pencereyle aydınlanan, geniş çıplak bir oda düşünün On beş-yirmi kadın ve kız yarım daire çizen bir düzen içinde oturmuş, çeşitli sazlar çalınıyordu Tam ortalarında, sıradan, gözlüklü bir adam nota sehpasının önünde oturmuş, ritim vuruyordu Bu hanım sultanın askeri bandosudur; kızların çoğu Çerkez ve Gürcüdür Salondaki kapıların birinin önünde pinekleyen uzun boylu bir zencinin muhafızlığında musiki dersleri alıyorlardı Musiki hocaları Pera tiyatro orkestrasında çalanlardan biriydi ”
Kaynaklar:
-Aksoy, Bülent; Geçmişin Musiki Mirasına Bakışlar, Pan yay , 2008
-Avrupalı Gezginlerin Gözüyle Osmanlılarda Musiki, Pan yay 2003
-Behar, Cem; Ali Ufkî Mezmurlar, Pan yay , 1990
-Beşiroğlu, Prof Dr Ş Şehvar; Türk Müzik Geleneğinde Kadınlardan Kadınca Müzik,
-Özalp, M Nazmi; Türk Musikisi Tarihi, MEB yay Ankara 1986
-Öztuna, Yılmaz; Türk Musikisi Ansiklopedisi, I-II, MEB, 1974
-Tanrıkorur, Cinuçen; Osmanlı Dönemi Türk Musikisi, Dergâh yay 2003
-Taşan, Turhan; Kadın Besteciler, Pan yay 2000
 
 
|