Yalnız Mesajı Göster

Allah'ın Zatı Neden Bilinmez?

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah'ın Zatı Neden Bilinmez?







Allah’ın zâtı, idrak edilemeyecek kadar yücedir Zira akıl ve idrak O’nun insana bir hediyesidir ve mahluk olan bu sermaye ile Allah’ın varlığı bilinebilir, ama zâtının hakikati idrak edilemez

Mahluk olan şey mutlaka sınırlıdır Bir başlangıcı olduğu gibi, bir nihayeti de vardır Meselâ, göz mahluk olduğu gibi, görme sıfatı da mahluktur ve her ikisi de sınırlıdır İnsan, bütün cisimleri göremediği gibi, kâinatta faaliyet gösteren kuvvetleri, bedenlerde vazife gören ruhları, bu âlemi dolduran melekler dünyasını göremez

Göz gibi, akıl da bir mahlûktur Allah’ın sıfatları ise sonsuzdur Sınırlı olan, sonsuzu ihata edemez, kavrayamaz

"Hakikat-ı mutlaka, mukayyed enzar ile ihata edilmez" (bkz Sözler)

Mutlak, kayıt altına alınamayan, kendisine bir sınır biçilemeyen demektir ‘Enzar,’ ‘nazar’ın çoğuludur; nazar ise, çoğu zaman, akıl mânâsına kullanılmaktadır Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır, sonsuzdur Bu sıfatların kayıtlı ve mahlûk olan akılla hakkıyla idrak edilemeyeceğini her müstakim akıl, şüphesiz, kabul eder Sıfatı hakkıyla idrak edilemeyenin Zâtının da mahiyetiyle bilinemeyeceği çok açıktır

Hz Ebubekir Efendimizin (ra) bu mânâyı ders veren çok ibretli bir sözü vardır
"Allah’ın zâtının idrak edilemeyeceğini bilmek gerçek idraktir Onun zatı üzerinde düşünmek ise işraktır (gizli şirktir)"

Allah’ın zâtı hakkında ne düşünülse, bu düşünce aklın bir mahsulü olacaktır Akıl gibi, onun düşündüğü, zihninde şekillendirdiği şey de mahluk olur Bu mahluku Hâlık kabul etmek ise gizli şirk demektir O’nun zâtının kudsî mahiyetini ancak Kendisi bilir

Allah, bizleri imana, marifete, muhabbete götürecek pek çok duygularla, latîfelerle donatmış Bu yaratılışımız sayesinde, pek çok hakikatlere muhatap olabiliyoruz Bunlardan birisi de, Allah’ın zâtının bilinmezliği Ki, bedenimizde tasarruf eden ruhumuzun mahiyetini bilmekten dahi aciziz

İmam Gazalî hazretlerinin enteresan bir açıklaması var Buyurur ki:
Allah, insanlar için noksanlık sayılan sıfatlardan münezzeh olduğu gibi, kemal sayılan sıfatlardan da münezzehtir

‘Mükemmel,’ ‘üstün,’ ‘noksansız’ kelimeleri telaffuz edildiğinde, insanın aklında canlanan mânâlar mahlukturlar ve Allah’ın kudsî kemali, bunlarla anlaşılabilecek bir kemal olmaktan münezzehtir

Bu güzel tespit üzerinde düşünürken, insanın ruhu ile bedeni arasındaki mahiyet farklılığı hatırıma geldi Hayal âlemimde, bedenin bütün organlarına şuur verdim ve kendilerine, ‘kemal’ denilince ne anladıklarını sordum
Göze göre kemal, miyop ve hipermetrop olma gibi kusurlardan uzak bir görme;
ayak için kemal, topal olma kusurundan azade bir yürüyüş; ciğere göre kemal, bütün arızalardan uzak bir solunum sistemi idi

Örnekler çoğaltılabilir Ve bunların hiçbiri ruhun kemalini anlamakta ölçü olamazlar Ruhun, ‘iman, marifet, ilim, ahlâk’ gibi esaslara bina edilen kemali, organların kemaliyle anlaşılmaz Ve ruh, organların kendi zât, sıfat ve kabiliyetlerine kıyas ederek ortaya koydukları her türlü kemalden münezzehtir

İkisi de mahluk oldukları halde bedendeki kemal ruhun kemalini anlamakta nasıl ölçü olamıyorsa, elbette mahluk olan aklın anladığı ve yine bir başka mahluk olan hayalin tasvir ettiği bir kemal ile Allah’ın mukaddes kemalinin bir ilgisi olamaz İşte İmam Gazâlî Hazretleri o hikmetli sözüyle bize bu ulvî dersi vermiş oluyor

(Bu yazı, Alaaddin Başar’ın yazdığı, ‘Esmâ-i Hüsnâ’ adlı kitabın giriş bölümünden alınmıştır)



Prof Dr Alaaddin Başar













Alıntı Yaparak Cevapla