08-03-2012
|
#4
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'dan Korkmak
Bir kimse Cehennemden korkar, tevbesiz öleceğinden kor"*"kar, gaflete düşüp kalbinin kararacağından korkar, nimetlerin çokluğu sebebiyle zevke dalıp âhıreti unutacağından korkar, bütün kusur ve kabahatlerinin ortaya dökülüp rezil ve rüsvâ olacağından korkar En büyük korku da ezele ait olup imansız gitme korkusudur Basiret sahipleri akıbetlerinin ne olacağından korkarlar En büyük korku budur Çünkü Allahü teâlâ'dan celâl sıfatı sebebiyle korkmak, günahı sebebiyle korkmakdan daha üstündür Çünkü bu korku hiç gitmez Günâhı sebebi ile korkan kimse, günah işlemeyi bırakınca (Niçin Allah'tan korkayım) diye düşünür
Bu bakımdan Allahü teâlâ'dan Celâl sıfatı sebebiyle korkmak daha üstündür Cenâb-ı Hak, Dâvûd aleyhisselâma (Benden kükremiş arslan gibi kork!) buyurdu Çünkü arslan, senden korkmaz, öldürmek isteyince de seni bir kabahatinden dolayı öldürmez Allahü teâlâ'yı da böyle düşünenin korkmaması mümkün değildir
Korkanların çoğu, akıbetinin kötü olmasından korkmuşlardır Ebu Derda hazretleri buyurdu ki (Hiç kimse, ölüm zamanında imanının geri alınmıyacağından emin olmaz ) Sıddıklar kötü akıbetten çok korkarlar Süfyan-ı Sevrî'yi ağlarken gördüler (Allah'ın afvı, senin günahından büyük olduğunu bilmez misin?) dediler (İmanla öleceğimi bilsem, dağlar kadar günahım olsa yine korkmam ) buyurdu Mürid, günah işlemekten, arif ise küfre düşmekten korkar
İşte bu ilimlerden ve marifetten korku hâsıl olur Korku"*"dan ise zühd, sabır, tevbe, sıdk, ihlâs ve nihayet bunlardan da muhabbet hâsıl olur Muhabbet makamı ise bütün makamların sonuncusudur Marifet, kendini ve Rabbini bilmek demektir Marifetten âciz olanlar ise, Allah'tan korkan marifet sahipleri ile sohbet etmeli, gafillerden uzak olmalıdır
Hazreti Ebu Bekir, o büyüklüğüyle, (Keşke bir kuş olsaydım) diye ağlardı Hazret-i Aişe validemiz (Adım ve sanım olmasaydı) diye döğünürdü Ata Sülemi Hazretleri, kırk sene Allah korkusundan gülmedi Bütün Enbiya'lar ve Evliya'lar korktukları halde biz neden eminiz? Ya onların çok günahı vardı da bizim yok, yahuttâ onların marifeti çoktu da bizim marifetten haberimiz yok  Gerçekte ise günahların gafletinden dolayı eminmişiz gibi hareket ediyoruz Büyükler ise marifetleri sebebiyle çok ibâdet ettikleri gibi, çok da korkarlardı Allahü teâlâ'nın mekrinden emin olmak, öldürücü zehir olduğu gibi, O'nun rahmetinden ümitsiz olmak da öldürücü zehirdir Mü'min, daima ümit ile korku arasında bulunmalı dır Nitekim Hazret-i Ömer buyurdu ki:
* Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendim olduğunu ümit ederim Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendim olacağından korkarım
Allahü teâlâ'nın rahmetini ümit etmek, kulu Cennet'e çeken yular gibidir Havf, ya'ni Allah'tan korkmak ise, Cehennem'e düşmemek ve Cennete gitmesi için vurulan kamçı gibidir Ümitten muhabbet doğar Muhabbet makamından yüksek makam yoktur Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
|
|
|