|
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'in Varliğınin Delilleri
TAKDİR DELİLİ
Takdir: Bütün varlıkların uygun zamanda, uygun mekanda belli bir ölçü, belli bir düzen ve belli bir hesa ba göre yaratılmasına denir Yaratılan bu varlıklar ken dilerine yakın veya uzak olan bütün varlıklarla uyum için olup görevi ve yaratılış gayesi doğrultusunda hare ket ederler
Bahsedilen ölçüler içinde yaratılan varlıklar ile, kâinatın bütünü arasında da onun devamını sağlayan, mükemmel bir birlik ve düzen vardır
Varlıkların görevlerini layıkı veçhiyle yürütebile cek şekilde yaratılmasına mükemmellik, kendilerine faydalı olup, başkalarına zarar vermeyecek ve de başka
30
varlıklarla çakışmayacak özelliklerin verilmesine ise, takdir denir Bu ise varlığa verilen özelliğin uygun za manda uygun mekanda, ona faydalı olacak miktarda ve diğer varlıklarla uyum sağlayacak şekilde verilmesi ile olur
Kuranı Kerimde de belirtildiği üzere takdir bü tün varlıklar için geçerlidir
"Onun katında herşey takdir (ölçü) iledir" (Rad Suresi, 8)
"O, herşeyi yaratarak ona bir düzen vermiştir " (Furkan Suresi, 2)
"Yarattığımız herşey için bir ölçü tayin edilmiş tir" (Talak Suresi, 3)
Örneğin suyu en güzel şeklide yaratmıştır O te mizleme ve kendisine ihtiyacı olanların ihtiyacını gi derme görevini en güzel olarak yerine getirecek şekilde hazırlanmıştır Suyu yaratıp onu yeryüzüne yerleştiren Allah, ona belli ölçüler vermiştir Şöyle ki eğer su mahlukatın ihtiyacından eksik olsaydı susuzluk ve kıtlık olur Fazla olsaydı bu kez de heryeri su basardı Bu du ruma işaret eden Yüce Allah: "Gökten suyu ölçü ile in dirdik " (Mü'minun Suresi, 18) buyurur
Güneşe gelince; Allah onu ışığıyla, ısısıyla kendi sine verilen görevi yapmak üzere en güzel şekilde ya ratmıştır Bununla birlikte kendisine taktir edilen ek sende dönmektedir Bu dönüşü esnasında diğer yıldız lara çarpmadığı gibi, dünyayı yakacak kadar ona yaklaşmamakta, donduracak kadar da ondan uzaklaşma maktadır Güneşin bu durumunu Kur'an bize şöyle tas vir etmektedir:
"Güneşde kendi ekseninde seyretmektedir Bu mutlak galib ve hakkı ile bilen Allah'ın taktiridir Aya
31
gelince ona da menziller, ölçüler tayin ettik Nihayet o, eski hurma salkımının eğri çöpünü haline döner Ne güneşin aya kavuşup çarpışması ne de gecenin gündü zü geçmesi sözkonusu değildir Hepsi de birer felekte yüzerler " (Yasin Suresi, 38-39-40)
Hangi asırda yaşarsa yaşasın her insan, biraz dü şünmekle -Kabiliyeti nisbetinde- kâinattaki herşeyin ölçülü olduğunu anlar Çağdaş ilime gelince yeni keşif lerle yaratılış hikmetinin perdesini aralayıp onun arka sındaki akıllara durgunluk veren sırları çözmeye başla dı
Böylece varlıklar arasındaki uyum, ölçü, ve sınır daha net olarak ortaya çıktı
Sınırlarını bilmediğimiz şu uçsuz bucaksız feza nın ortasında milyarlarca yıldız vardır Hatta bu yıldız ların bir kısmı güneşten binlerce hatta milyonlarca kez büyüktür Örneğin Sirius yıldızı güneşten 20 kez daha ağırdır Işığı ise güneş ışığından 50 kez daha çoktur Süheyl yıldızı ise güneşten 2500 kez daha büyüktür  
Astroloji bilginleri bu konuda şu tesbitleri yapar lar:
"Sayıları milyonları aşan yıldızların ve gezegenle rin çıplak gözle görülmesi mümkün değildir Çıplak gözle görülenler, onların görüntüleridir Bu yıldızları görmek mümkün olmadığı gibi, inceleme ve araştırma yapmadan, yapılarını bilmekte mümkün değildir Bü tün yıldızlar belli bir yörüngede yüzmektedirler Hiçbi rinin kendi çekim alanından ayrılıp başka bir yıldızın çekim alanına girmesi veya birbirleri ile çarpışmaları mümkün değildir Bu biri Akdenizde diğeri Okyanusta olup da aynı hızda aynı yöne giden iki geminin çarpış ması kadar uzak bir ihtimaldir "
Yıldızlar ve gezegenler biribirlerinden bu kadar
32
uzak olmalarına rağmen yapı ve tesir itibarı ile biribirleri ile uyum içindedirler Onlar su varlık aleminde kendilerine verilen görev ve hareket seyrini yerine ge tirmektedirler
Güneş, ay ve yeryüzünü ele alıp aralarındaki iliş kiyi incelediğimizde aralarında eşsiz bir ölçü ve ahenk olduğunu görürüz Yeryüzündeki bütün canlıların var lığı ve hayatlarının devamı bu ölçüye bağlıdır
Milyonlarca yıldız ve gezegenlerin arasında yer alan güneş, yeryüzündeki hayatı mümkün kılan en bü yük amillerden biridir Onun yaşadığımız gezegende hayat verebilmesi, ancak büyüklüğünün, yoğunluğu nun, sıcaklığının, dünyaya uzaklığının ve ışın çeşidinin şu andaki gibi olması ile mümkündür En küçük bir değişiklik, dünyanın mahvolmasına neden olur
Büyük bilgin l K Marison güneş hakkında şunla rı söylemektedir "Dünya gezegeni her 24 saatte bir kendi ekseni etrafında döner Bir başka ifade ile saatte yaklaşık 1000 mil yol alır Eğer saatte yalnızca 100 mil yol alsaydı o zaman gece ve gündüzümüz şu andakinin on misli olurdu Bu ise yaz mevsiminde bütün bitkile rin gündüzleyin yanması, geceleyin donması demek olurdu "
"Hayatın kaynağı olan güneşin yüzeyindeki hara ret hızı 1200 fahrenayt derecedir Dünyanın güneşe uzaklığı ise bu ısıdan zarar görmeyip, bilakis faydalana cak mesafededir Bu mesafe gerçekten hayret edilecek şekildedir
"Eğer dünyadaki sıcaklık yılda 50 derece artsaydı bütün bitkiler ve insanlar ya yanarak veya kuruyarak ölürdü "
Dünya güneş etrafında saniyede yaklaşık 18 mil yol kateder Eğer saniyede 6 veya 40 mil olmuş olsaydı
33
güneşe olan yakınlık veya uzaklığı nedeni ile, yeryü zündeki hayat yok olurdu "
"Bilindiği gibi yıldızlar farklı büyüklüklerdedir Hatta bazıları dünyayı ekseni ile birlikte içine alabile cek büyüklüktedir "
"Yıldızlar ışık yönünde birbirlerinden farklıdır lar Işıkların fazlalığı nedeni ile içlerinde bilinen hiçbir hayat işareti yoktur Onlardan bazılarının ışığının bü yüklüğü ve kasefeti güneşten onbin kat daha fazladır Eğer güneşte bu yıldızların yarısı kadar ışık olsaydı, bütün insanlar "yanar kül olurdu
"insanı hayrete düşüren şey, dünyaya gelen ışın ların milyonlarca yıldız arasından, yalnızca hayat için uygun olan güneşten gelmesidir"
"Merihin de dünya gibi bir uydusu vardır Küçük olan bu uydu, ondan yalnızca 6000 mil uzaktadır Dünyanın uydusu olan ay, ond? n 240 000 mil değil de 50 000 mil uzakta olsaydı çekim kuvvetinin güçlüğü nedeni ile sular fışkırıp yeryüzünü sular altında bıra kırdı" (1)
Bütün bu varlıkları büyüklüklerine, şekillerine, uzaklıklarına, biribirleri ile alakalarına göre yerli yerine koyan kimdir? inkarcı materyalistlerin bu soruya ikna edici cevapları var mıdır? Asla yoktur
Fakat bizim cevabımız hazırdır O da: Bütün var lıkları hakimane yerli yerine koyan Allah (cc)tır
"Göklerin ve yerin mülkü onundur O, hiçbir ço cuk edinmemiştir Mülkünde ortağı da yoktur Bütün varlıkları yaratan, onları düzenleyen, ölçülerini tayin eden odur" (Furkan Suresi, 2)
(1) "İlim imana çağırıyor" isimli eserden
34
Yıldızları, gezegenleri ve bunların yeryüzü ile olan ilgilerini bir tarafa bırakıp havayı araştırdığımızda, bütün kâinatı kaplayan bu gaz tabakası hakkında ilmin şunları söylediğini görürüz:
"Oksijen ve hidrojenden oluşan hava, yeryüzün deki bütün canlıların hayat kaynağıdır Yerin onu daha fazla emmesi mümkündür Fakat O havayı dengeyi bozmayacak şekilde emer Eğer o, havayı biraz daha fazla emmiş olsaydı yeryüzünde hiçbir insan yaşaya mazdı "
"Havanın şu andaki yüksekliği, toprağın ihtiyacı olan kimyevi tesirli ışınların toprağa nüfuz etmesini sağlar Toprağa nüfuz eden bu ışınlar ondaki mikropla rı öldürdüğü gibi, gıdalarda da insana zarar vermeye cek vitaminlerin oluşmasını sağlar" (2)
Gazları araştırdığımızda bunlardan oksijenin, yeryüzündeki bütün canlıların nefes alma kaynağı ol duğunu görürüz Havada %21 oranında bulunan oksi jen, %50'ye çıkmış olsaydı ne olurdu ? İlim bu soruya şu cevabı vermektedir: Yanma özelliğine sahip olan bü tün varlıklar kendiliğinden tutuşurdu, ilk kıvılcım ise ağaca sıçrar ve bütün ormanları kül yığınına çevirirdi
Malum olduğu üzere kâinatta bulunan bütün canlılar oksijen alıp karbondioksit verirler Bitkiler ise bunun tam aksine karbondioksit alır oksijen verirler Bu durum, insan ve hayvanlar ile nebatat ve ormanlar arasındaki mükemmel alışverişin en güzel göstergesi dir Onların attığından biz, bizim attığımızdan da onlar faydalanırlar Bu alışveriş olmasaydı hayat beş dakika sonra biterdi
Eğer bu denge kurulmasaydı hayat olmazdı Ör-
(2) "İlim imana çağırıyor" isimli eserden
35
neğin hayat yalnızca canlılardan ibaret olsaydı, kısa bir süre sonra bütün oksijen biterdi Bitkilerden ibaret ol saydı, bu kez de karbondioksit biterdi Buna göre her iki durumda da hayat sona ererdi (1)
Ne dersin sence; varlıklar arasındaki bu uyumu sağlayan, ölçüyü koyan, düzeni kuran kimdir?
, Gazlar alemini bir kenara bırakıp bitkiler ve bö cekler alemine yöneldiğimizde, bu varlıklar arasındaki ilişkilerin mükemmelliğini hemen görürüz
Bitkiler ve böcekler arasındaki bu mükemmel uyuma değinen l K Morison bu hususta şu tesbitleri yapmaktadır:
"Dünyanın yaratılışından şu ana kadar yaşayan -ne kadar vahşi, kaba, zorba olursa olsun- bütün hay vanları dizginleyen şu mükemmel düzen akıllara dur gunluk verecek niteliklere sahiptir "
"Bu mükemmel düzeni yalnızca insanlar boz maktadır Ama bitkileri ve hayvanları asli mekanından alarak başka mekanlara nakleden insanoğlu çeşitli afet lere maruz kalmak suretiyle yaptığı bu bozgunun ceza sını kat kat ödemektedir Yaşanan pek çok olay bunun açık delilidir Örneğin:
Yıllar önce Avusturalya'da bir kaktüs çeşidi eki lir Fakat bu kaktüsler kısa sürede yayılarak ta İngilte re'nin sınırlarına dayanır Bundan dolayı gerek şehirli gerekse köylü bütün halk çok zor durumda kalır Kak tüsler bütün ekinleri mahvettiği gibi ekin ekilecek yer de bırakmaz Şaşkınlık içinde kalan halk bütün gayret lerine rağmen kaktüslerin yayılmasını önleyemezler Artık Avustralya büyük bir hissizler ordusunun işgaline uğramıştır "
(1) "El Masdar nefsühü" isimli eserden
36
"Çaresiz kalan Avusturalya devleti sonunda bir çare bulmak için konu ile ilgili bilginleri dünyanın dört bir bucağına gönderir Bu bilginler büyük araştırmalar sonunda nihayet, yalnızca Kaktüs yiyerek gıdalanan bir böcek bulurlar Üstelik hızla çoğalan bu böcekleri, Avusturalyada tanıyan düşman varlıklar da yoktur "
Avusturalya'ya geldikten kısa bir süre sonra bütün kaktüsleri yok eden bu böceklerin çok az bir kısmı hariç bütünü geldikleri bu yeri terkettiler Kalanlar ise kaktü sün bir daha yayılmasını önlemek için yeterli idiler
İnsan oğlunun karşı karşıya kaldığı tehlikeleri öğrenmek için, yakın zamana kadar korunma çareleri nin bilinmediği Taun, Veba gibi öldürücü hastalıkları, zararlı mikropları, ve bunlardan korunma hususundaki cehaletin büyüklüğünü hatırlamak yeterlidir sanırım Bütün bu tehlikelere ve çaresizliğe rağmen yine de in sanoğlu varlığını sürdürmüştür "(l)
Bütün bunları bir tarafa bırakıp insan vücudunu incelediğimizde onun organlarının ve bu organların bi ri birileri ile ilgilerini, yardımlaşmalarını, ve aralarında ki ölçüyü araştırdığımız zaman hayretten küçük dilimi zi yutarız
Büyük bilgin l K Morison bu konuda şöyle yaz maktadır
"Bütün bilginlerin ortak görüşü şudur: İnsan vü cudundaki organlar arasında bulunan bu müthiş bağlan tı olmasaydı gerek zihin gerekse diğer organlar büyük tehlikelere maruz kalırdı Eğer bu uyumsuzluk umumi olsaydı medeniyet olmaz, hatta insan dahi yaşayamazdı Yaşasa bile hayvanların derecesine düşerdi " (2)
(1) "İlim imana çağırıyor" isimli eserden
(2) Aynı eserden
37
Sana göre bütün bu dakik ölçüler nasıl meydana geldi? Bir planlayıcı ve programlayıcı olmadan bu eşsiz planlar, programlar nasıl gerçekleşti?
|