Konu
:
Ben Seni Aramak Ve Bulmak İçin Düştüm Yollara...
Yalnız Mesajı Göster
Ben Seni Aramak Ve Bulmak İçin Düştüm Yollara...
08-03-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Ben Seni Aramak Ve Bulmak İçin Düştüm Yollara...
Ben seni aramak ve bulmak için düştüm yollara… “Aramakla bulunmaz…”diyen söze aldanmadım
Bakmadım sözün bu yanına…
Susuzluğumu hissediyorsam bana değildi bu söz
Zîra devamında “Bulanlar; ancak arayanlardır…” ümidini fısıldayan bir ses vardı
Ve ben o sese uyup düştüm yollara… Çünkü içimdeki bu hasret ateşini sen yaktın
Bu çağıltılı “ara ve bul” sesi senden geliyordu… Bu senin çağrındı
Nasıl dururdum zincirlerimle… Nasıl beklerdim hapishanemde… Kırdım zincirlerimi yıktım duvarlarımı… Düştüm yola… Artık bir yolcuyum ben de… Ezelle ebed arasında yoldayım şimdi
Seni arıyorum ama bilirim ki yoldaşım da yine sensin
Çünkü sen olmasan ne yol olurdu ne yolcu
Ne kadar yol yürüsem önüm kapı ardım kapıydı… Seslenişim sanaydı bu yüzden: “Aç kapını ben geldim!” diye… Seni bulduğum bildiğim her yerde her nesnede rengin vardı kokun sesin
Ama hiç biri sen değildin
O yüzden baygın kokularıyla sermest olsam da gülün bir bir solup düştü yaprakları… Hangi suyu içsem daha da susadım
Hangi ekmeği yesem daha da acıktım
Hangi Züleyhâ’nın vuslat kapısında bulsam kendimi bir hiçlik kuyusuna düştüm
Düştüm dünya gayyasına düştüm
Düşmeyen kalkmaz yitirmeyen aramaz ki… Düştüm kalkacağım yitirdim arayıp bulacağım
Başı dumanlı dağlara düşüyor yolum denize koşan sulara… Toprakla buluşan yağmura… Açan çiçeğe uçan kelebeğe… Seni soruyorum
“Daha git…” diyorlar… Gidiyorum vadiler aşıyorum yanardağlar gibi kalbimin ateşini salıyorum her yere… Haramiler çıkıyor önüme…”Dur bekle…”diyorlar
Ama ben akan sulara yıldızlara bakıp “Ötesi… ötesi…”diyorum
Yürüyorum
Ne ten ne can ne yâr ne yâran
Geçiyorum hepsini… Ne şiir kurtarıyor beni ne söz… Adım ne kimim ben kadehimde ne var? Yoldayım ama illerim hani? Bunu da sen biliyorsun ancak
Biliyor ve çağırıyorsun kendine
Ama ne kadar gitsem yol uzuyor kısalmıyor
Ben bu dert ile kime yanayım
Kime anlatayım sabahtan akşama senin için koştuğumu… Senden gelip sana gittiğimi… Akşam heybetinle kendimden geçip sabah merhametinle kendime geldiğimi
Ey kırık gönlün dermanı ey Mecnun’un Leylâ’sı…Zebur okuyup Davut oldum İncil okuyup İsa oldum
Yeryüzüne indim
Gökyüzüne ağdım
Çöl gecelerinde Medineli kızlarla şarkılar söyledim sevgilinin aşkına… Artık göster kendini de yeniden bir fidan gibi dikileyim toprağına… Çünkü derdim var şifa senden yol senin
Sen izin vermezsen yürüyemem
Yorgun düşüyor bedenim güç ver
İçimin pencerelerini aç… Ne dünya kalsın ne ukbâ… Ezel günündeki nidanla beni bir daha çağır
Çünkü sultan sensin devlet senin izzet senin
Bak yağmaya verdim cihanı… Tek yolunda yürüyeyim diye… Çünkü yol da senin yolcu da… Renkten renge giriyorsun bir sırrını çözemeden başka bir tecellinle kamaştırıyorsun gözlerimi… Aciz olan benim kudretli olan sen…
Öyleyse tut ellerimden
Kapat gözlerimi… Kapat ki açtığımda seni göreyim
Kesreti geçip vahdete ereyim
Bir çift yeşil göze mahkûm etme beni… Yasemin kokulu bir bahçeye
Ne geçmişe ne bugüne ne geleceğe…Rahmet ki bitsin bu mahmur gece…Ben sabahına uyanayım
Dağlar aşıyorum kartallarla söyleşiyorum
Söz bitiyor sen kalıyorsun
Denizler geçiyorum beyaz köpüklü dalgalarla kıyılara vuruyorum
Su bitiyor yine sen kalıyorsun
Vadilerden geçiyorum
Çiçekler soluyor da yine sen kalıyorsun
Ben lal ben âmâ… Sen baki ben fânî… Sen konuşturmazsan ben konuşamam sen baktırmazsan ben göremem
Sen işaretler göstermezsen ben yürüyemem
Bak şehrimin kandilleri sönmüş
Lütfet ve yak onları
Bak tarumar olmuş bahçem
Solmuş güllerim
Sen dirilt onları… Sen olmazsan bütün vakitler akşam sen olmazsan ne sefa var ne vefa… Ne dünya var ne ukbâ
Toz toprak oluyorum kudretini görüp bir rüzgâr esiyor bir gece kuşu ötüyor
Bu da senden o
da senden
Hepsi senden
İşte gecenin elbisesi… Kumaşı senden işte gece sefaları açıyor
Kokusu senden
Ama biliyorsun ki bunlar hep tuzak… Bana ne gül gerekir ne lâle… Mihman ver ki yolun doğru olanında yürüyeyim
Değilse yollar uçurumlara çıkar… Karanlık olur her yan
Güneşe söyle ki doğsun
Bileyim ki sabah oldu
Tekrar yürümek vaktidir düşeyim yola… Kapansın ziyan defterleri başlasın yeniden yolculuk neşesi… Ney olup inleyeyim kaval olup ağlayayım
Yeter ki seni söylesin dilim senin elinden tutsun elim
Bu cihan ortasında bu dehlizde yalnız bırakma beni…Ezelden ebede savur beni
Savur ki toprağını arayan bir buğday tanesi gibi senin iklimine düşeyim… Orda yeşereyim…
Pervane kesiliyorum ışığında… Görüyor ve biliyorsun
Kerem ediyorsun ve açılıyor perdeler
Safalar bahşediyorsun tazeleniyor sözler… Hû dedikçe bayram ediyor lâleler… Bak o zaman nasıl da kanatlanıyor gönlüm… Ne doğu kalıyor ne batı… Ne güneş ne ay… Sen gelip gönül mülküne şah oluyorsun bir bir tükeniyor yollar
Kayboluyor gam ve mihnet deryası… Parlıyor ayna
Can evinde hüma kuşu… Harabe içinde define
Ben ne yaptım da geldi bu saadet
Mansur gibi dara mı çekildim
Ne yaptım da şad ettin gönül hanemi… Bilirim ki rahmetindir bu… Sen olmasan ne yol biter ne feryadım
Ne tedbirim kâr eder ne cehdim
Meğer ki hep sendeymişim seninleymişim
Ne yol varmış ne yolcu… Hasretin vuslat uzağın yakın imiş
Bunu da sen bildirdin
Şimdi şahbaz olup devran etmenin vaktidir gökleri… Şimdi selâmlamanın vaktidir melekleri… Tur dağında Musa gökyüzünde İsa olmanın demi… Kapı açıldı suret belirdi
Bitti kavga bitti tuzak… Ne daneler var yolda ne avcı kuşları… Sen ki vefa bağının gülüydün cefa senden uzak… Ben derdim sen dermanım sen ikrarımsın benim
Saf tutmuş selvinin secdesi sana
Bütün yollar sana doğrudur sana… Şimdi ulu divânında yine rahmet lütfet ki bağışlansın suçum uzun yoldan geliyorum ama ellerim boş
Sâdece hasretimi sunabiliyorum sana bir de aczimi…
Kabul buyurur musun?
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul