Yalnız Mesajı Göster

Rabbimizi Tanımanın Yolu

Eski 08-03-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rabbimizi Tanımanın Yolu



Bu zavallı ve nasipsiz tabiiyyeciler [tabiatçılar] ve müneccimler [astrologlar, astronomi ile uğraşanlar], işleri, tabiata ve yıldızlara havale eylediler Bunların hâli kâğıt üzerinde yürüyen karınca gibidir Siyahlaşan ve üzerinde bir şekil meydana gelen bir kâğıt görür; dikkat eder, kalemin ucunu görür ve sevinip der ki; «Bu işin hakikatini anladım ve kanaat getirdim ki; şekilleri kalem yapıyor» Bu, âlemlerin hareket ettirilmesinden âciz olup, bir şey bilmeyen bir tabiiyyeci gibidir
Sonra gelen ikinci karıncanın, gözü daha açık ve görüş mesafesi daha fazladır Der ki: «Hatâ ettin Çünkü, ben bu kalemi müstakil bulmuyorum Onun ötesinde başka bir şey daha görüyorum, bu şekilleri o yapıyor» Buna sevinir «Doğrusunu anladım ki, şekli yapan kalem değil, parmaktır Kalem ise onun emrindedir» der Bu, görüşü biraz daha geniş olan ve hâdiselerin yıldızlar vasıtası ile olduğunu zanneden, fakat yıldızların meleklerin emrinde olduğunu ve bunun ötesindeki mertebeleri bilemeyen müneccim gibidir
Madde âleminde, müneccimler ve tabiiyyeciler arasındaki fark, bir ihtilâf mevzuu olduğu gibi, ruhlar âlemine yükselen insanlar arasında da bu ihtilâf vardır Zira, birçok insanlar madde âleminden terakki eylediler, maddenin dışında başka bir şeye kavuştular Sonra evvelki dereceye indiler
Böylece ruhlar âlemine yükselme yolu onlara kapandı Nurlar âlemi olan ruhlar âleminde de bunun gibi, tehlikeli geçitler ve mâniler çoktur O derecelerin bazısı yıldız gibi, bazısı ay gibi ve bazısı da güneş gibidir Bu merdiven, göklerin melekûtu kendilerine gösterilen kimselerin miracıdır
Hususan, İbrahim aleyhisselâm hakkında Allahü Teâlâ şöyle bildirdi: «Böylece İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösterdik» O makamda İbrahim aleyhisselâm şöyle der: «Şüphesiz ki ben, muvahhid [Allah'ı bir tanıyıcı] olarak, yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Allah'a yönelttim»
Bunun için Peygamberimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Muhakkak ki, Allahü Teâlâ için yetmiş nur perdesi vardır Eğer onları açarsa güzelliği bakanları yakar»
Maksadımız, zavallı tabiiyyecilerin bir şeyi, sıcaklığa, yaşlığa, soğukluğa ve kuruluğa havale etmelerini bildirmektir Çünkü onlar diyor ki, eğer bunlar Allahü Teâlâ'nın sebepleri arasında olmasaydı, tıb ilmi bozulurdu
Fakat yanılmalarının sebebi, kısa görüşlü olması ve ilk merhalede takılıp kalmalarıdır O merhalede tâbilik değil asillik, hizmetçilik değil efendilik ispat etmesidir, O ise, kendini, en arkada, ayakkabıların bulunduğu yeri seçen, en pejmürde hizmetçilerden eyledi Sebepler arasına yıldızları koyan müneccimler derler ki, böyle olmasaydı, gece - gündüz aynı olurdu
Çünkü, güneş dünyayı aydınlatan ve ısıtan bir yıldızdırKış ve yaz aynı olurdu Yazın sıcak olması, güneşin yakın olmasındandır [Yazın sıcak olması güneş ışığının daha dik açıyla dünyaya gelmesidir Dokuz asır evvel böyle söylenmesini normal karşılamak lazım] Kışın ise uzak oluyor Güneşi ışık ve hararet [sıcaklık] verici şekilde yaratan Allahü Teâiâ'nın kudreti, Zuhal yıldızını soğuk ve kuru, Zühre yıldızını ise, sıcak ve nemli yaratsa hiç şaşmamak lâzım
Bu, islâmiyet'e dokunmaz Müneccimin yanıldığı yer, yıldızları asıl ve işlerin havale edildiği son yer zannetmesi ve onları bir kudret ve emir altında görmemesi ve «Güneş, ay ve yıldızlar, onun emri altındadır», kelâmını bilmemesidir Emir altında olan iş yapar O hâlde güneş, ay ve yıldızlar kendilerine verilen vazifeleri yapan işçilerdir Kendiliklerinden değil, iş yaptıran melekler tarafından işte bulunduruluyorlar
Bunlar beyinde bulunan bir kuvvet merkezi tarafından, etrafın tahriki altında iş yapan sinirler gibidir Kalemin yazması gibi en küçük işler, bunların eli altında olup, geri saflarda bulunan dört ana unsur şeklinde olmadıkları, hattâ baş köşede oturdukları hâlde, yıldızlar da basit birer hizmetçi gibidirler

Alıntı Yaparak Cevapla