Prof. Dr. Sinsi
|
Cennetin Evsafi[Sıfatları] [İbrahim Canan, Kutub-İ Sitte Tercüme Ve Şerhi]
6 (5102)- Hz Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır " [Tirmizî, Cennet 4, (2531) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/426 ]
7 (5103)- Ubade İbnu's-Samit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır Her bir derecenin diğer derece ile arası, sema ile arz arası kadar geniştir Firdevs bunların en yukarıda olanıdır Cennetin dört nehri buradan çıkar Bunun üstünde Arş vardır Allah'tan cennet istediğiniz vakit Firdevs'i isteyin " [Tirmizî, Cennet 4, (2533) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/426-427 ]
8 (5104)- Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır Bütün âlemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder " [Tirmizî Cennet 4, (2534) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/427 ]
9 (5105)- Hz Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez İsterseniz şu ayeti okuyun: وَظِلٍّ مَمْدُودٍ وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ "Daimî gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar" (Vakıa 30-31) [Tirmizî, Tefsir, Vakıa, (3289, Cennet 1, (2525) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/427 ]
10 (5106)- Hz Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın " [Tirmizî, Cennet 1, (2527) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/427 ]
AÇIKLAMA:
Kaydettiğimiz bu beş hadis, cennetle ilgili bazı tavsif ve tariflerde bulunmaktadır Şöyle ki:
1- Cennet tek dereceli değildir Başlıca yüz derecesi vardır Her dereceninmesafesi diğer dereceye kadar çok fazladır Demek ki derece içerisinde de tali tabakalar, mertebeler vardır Cennetlikler, ameline uygun bir derecede yerini alacaktır Nitekim bazı alimler yüz derece tabiriyle çokluğun kastedildiğini belirtirler Cehennem de böyledir, küfürdeki şiddetine göre her bir kâfir bir derekede yerini alacaktır Ayet-i kerime münafıkların atşeşin en aşağı tabakasında yer alacaklarını ifade eder "Şüphesiz ki münafıklar cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar  " (Nisa 145)
Dereceler arasındaki mesafeler hadislerde farklıdır Bazısında beşyüz yürüme yılı, bazısında daha az, daha çok denmiştir Münavî, arada tearuz olmadığını söyler ve yürümelerin farklı süratlerde vuku bulduğuna dikkat çeker
2- Firdevs: Her çeşit bitkiyi cem'eden bahçe, bostan manasına gelir Ancak "Üzüm asmalarının bulunduğu bahçedir" denmiştir Kelimenin Rumca, Kıptice ve hatta Süryanice olduğu iddia edilmiştir
Buradan çıkan dört ana nehirden maksad, başka rivayetlerde açıklanmıştır: Biri su, biri süt, biri hamr, biri bal nehridir
Firdevs cenneti hepsinin yukarısında, hepsinden üstün olduğu için Allah'tan öncelikle bunun taleb edilmesi tavsiye edilmiştir Şu halde mü'min Allah'tan bir şey isterken en yüceyi, en büyüğü, en fazlayı istemelidir Onun rahmetine sınır olmadığı için Allah'tan isterken kanaatkâr olmak, mütevazi davranmak fazilet değildir
3- Cennetteki ağacın Tûba ağacı olduğu söylenmiştir Ancak gölge kelimesinin, örfî manası anlaşılmamalıdır Çünkü dilimizde gölge deyince güneş sıcaklığına karşı hasıl edilen korunma hatıra gelir Halbuki ahirette güneş olmayacaktır Öyleyse gölgeden maksad, ağacın hasıl ettiği nimetler ve rahatlık olmalıdır Yani cennetin neresine gidilse cennetî saadetin dışına çıkılmayacak demektir Zıll=gölge kelimesi Arapçada "himaye" manasına da kullanılır Onun zıllinde demek, onun kanatları, himayesi altında demektir
4- Cennetteki her ağacın gövdesinin altından olmasına gelince, bu ibare oradaki ağacın me'lufumuz olan dünyevî ağaçlar gibi olmadığını beyan eder Altın, çürümeyen bir maddedir Öyleyse cennet ağacının altından olması, onun ebedi, çürümez bir mahiyette olacağının ifadesidir Bir hadis şöyledir: "Cennette bir ağaç vardır, gövdeleri altından, dalları zeberced incidendir Rüzgâr estikçe bunlar birbirine çarparak öyle bir name çıkarırlar ki hiçbir kulak böylesine tatlı bir ses işitmemiştir " İbnu Abbas'ın bir rivayetinde: "Cennet hurmalarının gövdeleri yeşil zümrüttendir Dallarının sapı kızıl altından, yaprakları da cennet ehlinin kisvesindendir Ceketleri ve hulleleri bundan yapılır Onun meyvesi ise, küp ve kovalar gibi iri, sütten beyaz, baldan tatlı, kaymaktan daha yumuşaktır, onlarda çürük yoktur" denmiştir
Cennet ehlinin bu ağaç altında sohbet edip dünya hatıralarını tazeleyecekleri; eğlence arzu ettikleri zaman, Allah'ın göndereceği bir rüzgârla ağacın kımıldayıp, dünyadaki her çeşit eğlenceyi ortaya koyacağı ifade edilmiştir [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/427-429 ]
11 (5107)- Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır " [Buhârî, Bed'ül-Halk 8, Tefsir, Vakı'a 1; Müslim Cennet 6, (2826); Tirmizî, Cennet 1, (2525) ]
Tirmizî, Hz Enes'ten şu ziyadede bulunmuştur: "Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla sema arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır " [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/429 ]
AÇIKLAMA:
1- Daha önce de açıkladığımız üzere, cennette bir yay kadar bir yerin koca dünyadan hayırlı olması, mübalağalı bir ifade değildir Çünkü cennet ebedî olduğu için, orada ebedî olan az bir nur, burada geçici olan güneşe bedel olabilir Dünya ise, bir yay veya kamçı ile kıyas götürmeyecek derecede büyük ise de fanidir, geçicidir, ebedî olan, o azıcık varlığa mukabil gelemez
2- Kader olarak manalandırdığımız (kab) kelimesi yayda kirişin takıldığı "uç"la okun fırlatıldığı orta kısma kadar olan kısım manasına da gelir, yani bir yayın yarısı Bu durumda mana: "Birinizin yayının yarısı cennette dünya ve içindekilerden daha hayırlı  " şeklinde olur Önceki mana asıl olmakla birlikte, bu da hakikate uygundur [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/429-430 ]
12 (5108)- Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cennette olan şeyden bir tırnağın azalttığı miktar, semavat ve dünya arasında dört ciheti de tezyin etmiş olarak görünürdü Eğer cennet ehlinden bir adam dünya ehline zuhur etse ve bilezikleri görünse o(nun şavkı) güneşin ziyasını bastırırdı, tıpkı güneşin, yıldızların ziyasını bastırması gibi " [Tirmizî, Cennet 7, (2541) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/430 ]
13 (5109)- Hz Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sidretü'l-Münteha'ya çıkarıldım Orada dört nehir gördüm: İki nehir zâhirdi, iki nehir de bâtın Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat nehirleriydi Bâtın olanlar da cennetin iki nehri idi " [Buhârî, Eşribe 12; Müslim, İman 264, (164) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/430-431 ]
14 (5110)- Hz Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Cennette at var mı?" diye sordu Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Allah Teala hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır" buyurdular Bunun üzerine diğer biri de:
"Cennette deve var mı?" diye sordu Ama buna Aleyhissalâtu vesselâm öncekine söylediği gibi söylemedi Şöyle buyurdular:
"Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır " [Tirmizî, Cennet 11, (2546) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/431 ]
AÇIKLAMA:
Hadisin ibaresi netice itibariyle değişmeyecek farklı bir üslubla tercümeye de elverişlidir Ancak, esas söylenmek istenen, cennette, binme arzusu duyulduğu takdirde her tarafa götürecek vasıtaların bulunduğudur Yine Tirmizî'nin bir başka rivayeti bu hususu daha sarih bir üslubla ifade etmiştir: "Bir bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Ben atı severim, cennette at var mı?" diye sordu Resulullah şu cevabı verdi:
"Cennete konduğun takdirde, iki kanadı olan yakuttan bir at sana getirilir Sen ona bindirilirsin O seni istediğin yere uçurur "
Sadedinde olduğumuz hadisin sonunda yer alan "canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı" ibaresi şu ayete işaret etmektedir: "  Orada canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı her şey vardır  " (Zuhruf 71 )
Dikkat edilirse, Resulullah, açık bir şekilde cennette "at" veya "deve vardır" veya "yoktur!" demiyor Ama her arzu edilecek şeyin var olduğuna dikkat çekiyor Binme ihtiyacı duyulduğu takdirde bunun cennetî atlarla yerine getirileceğini belirtiyor Cennetteki atlar, dünyevî atlar gibi değildir [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/431-432 ]
15 (5111)- Hz Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır Orada, benzerini mahlukatın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:
"Bizler ebedîleriz, hiç ölmeyiz!
Bizler nimetlere mazharız, fakr bilmeyiz!
Rabbimizdan razıyız, mükedder olmayız!
Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!" [Tirmizî, Cennet 24, (2567) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/432 ]
AÇIKLAMA:
Dilimizde huri veya huri kızı denen cennet kızları tabiri Kur'anî bir tabirdir Kur'an'da birçok kereler zikri geçer ve cennet ehline bunlardan nikah edileceği belirtilir, güzellikleri tasvir edilir (Duhan 54, Tur 20, Rahman 72, Vakı'a 22) Hûr, lügat olarak, havra'nın cem'idir Havra, gözünün beyazı çok beyaz, siyahı da çok siyah manasına gelir Kısaca siyah gözlü, ceylan gözlü gibi tercümelere mazhardır
Sadedinde olduğumuz hadis, hurilerin cennette dünyada işitilmemiş olan fevkalâde güzel namelerle şarkı okuyacaklarını belirtmektedir Böylece cennet ehlinin, Allah'ın bir başka nev'e giren nimetlerinden kulağa hitap eden nimetlerini de, cennete layık bir üstünlükle tadacağını haber vermektedir [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/432-433 ]
16 (5112)- Hz Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennet ehlinin bir çarşısı vardır Her cuma oraya gelirler Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler Hanımları:
"Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!" derler Erkekler de:
"Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!" derler " [Müslim, Cennet 13, (2833) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/433 ]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, yeryüzünde insanların zevk aldıkları toplantı ve içtimaların ahirette de olacağını ihbar etmektedir Çarşı diye tercüme ettiğimiz şuh kelimesi, insanların daha çok alışveriş için biraraya geldikleri, eşdostun karşılaştıkları yerdir Çarşı, karşılaşmaya, selamlaşmaya, görüşmeye vesile olduğu için, rivayetlede, alışveriş gayesi olmadan da, bilhassa cuma namazından sonra çarşının şöyle bir dolaşılmasının sünnet kılındığı görülür Böylece beşerî bir ihtiyaç olan ünsiyet sağlanmış olur Şu halde bu meşru zevk ahirette de vardır Ancak oranın zevki derece ve mertebe itibariyle çok farklıdır Güzellik, ziyadeleşmede aile efradı arasında karşılıklı muhabbetlerin daha da artmasına vesile olmaktadır Müteakip hadiste de belirtileceği üzere, ahirette dünyadaki gibi alışveriş ihtiyacı olmadığına göre, oranın çarşısı, alışveriş yapılan yer manasında anlaşılmamalı, ünsiyetin temin edildiği toplanma yerleri manasında anlaşılmalıdır
Resulullah'ın, kuzey rüzgârı tabirini kullanması, o rüzgârın yağmur ve serinlik getirmesindendir Sıcak iklimde bu evsaftaki rüzgâr en ziyade sevilen ve arzu edilen rüzgârdır
el-Mebarik'de şöyle denilmiştir: "Çarşıya her hafta cennetlikler toplanır, melekler onları kuşatır, onlara gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insan kalbine hiç doğmamış nimetler getirirler Onlar bu nimetlerden istedikleri kadar, para ödemeden alırlar Bu da cennette tadılan lezzetlerden biridir "
Yani, çarşıdan eve bir şeyler alarak gelme lezzeti Bunun dahi cennette olduğu anlaşılmaktadır [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/433-434 ]
17 (5113)- Hz Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cennette bir çarşı vardır Ancak orada ne alış, ne de satış vardır Sadece erkek ve kadın suretleri vardır Erkek bunlardan bir suret arzu ederse o surete girer " [Tirmizî, Cenet 15, (2553) ] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/434 ]
AÇIKLAMA:
1- Hadis, cennetteki çarşı hakkında daha detaylı bilgi sunmaktadır Orada alışveriş mevzubahis değildir Ancak kadın ve erkek suretleri mevcuttur Erkek bu suretlerden dilediğine girmekte (yani bürünmektedir)
2- Şarihler hadisin iki manaya muhtemel olduğunu belirtirler:
* Birinci manaya göre çarşıya güzel suretler arzedilmektedir Kişi bunlardan hangisini arzular ve temenni ederse, Allah Teala hazretleri Kudret-i Sübhaniyesi ile o kimseyi, arzuladığı surete sokmaktadır
* İkinci manaya göre suretten murad zinettir Kişi o çarşıda bu zinetle süslenir, onu takınır, kendisine arzu edip seçeceği zinet, takım, taç vs yi giyinir Arapçada falancanın güzel bir sureti var )لِفَُنٍ صُورَةٌ حَسَنَةٌ( demek, hoş bir görünümü var demektir Bir başka ifade ile, hadis: "Çarşıda bulunan şeylerden her ne arzu ederse kendisine verilir" manasını ifade eder Öyleyse o çarşıya girmekten murad, orada tezeyyün etmek, süslenmektir
Her iki manada da zat değil, sıfat değişikliği, dış görünüş değişmesi mevzubahis olmaktadır [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/434-435 ]
|