Prof. Dr. Sinsi
|
Ey Sümeyye Ordusunun Kader Çiçekleri !
Eyy Sümeyye ordusunun kader çiçekleri
Ölümlerden ölüm beğenenlerin ıstırabını düşündükçe rahatlayın
Siz, yetim çığlıklarınızı alın yanınıza ve öyle çıkın kendi duruşmalarınızdan
Kafeslere sığınan onların başlarıdır ancak
Hayat, sizsiniz! Yeni ufuklara açılan her kapının ardında siz varsınız:
Gözleriniz var, göz değmemiş; elleriniz, canhıraş sarılan kaderin ince ipine
Bir yanda küresel mezarlık, diğer yanda iman tercihi
Ne kadar da düşkünler mazi mezarlığına, görüyorsunuz
Elleri, ejderha eli gibi korkunç, sesleri salya salar ağız mağaralarında
Yakut damlalar çoğaltıyorsunuz her adımınızla, adımınız ilmini çekiyor kederin
Muhammed davasının dualarla büyümüş gelinlerisiniz siz ve annenizin kursağında gelecek
Evet, onlar da ölecek ve onlar da kuruyacak o rüzgarın hışmıyla
İnsanlık ufkunda dalgalanacak olan bayrak sizin emanetiniz olacak bugünden
Yalnızlığın ortasında kırık kelebekler gibi durmayın öyle
Kanlı gömlek gibi giydiğiniz acılarınızla yürüyün sokaklardan;
başınızı dik tutup ve öylece bakıp ufka
Sahi, başkalarının günahlarını ne örter ki, yeni günahlar dışında?
Öyleyse, düş yorgunu bakışlarınızı esirgemeden çıkın sabahlara
Dingin ve inatçı Yarınsız şafaklar elbette sizin değil ve elbette,
yarını büyüten dillerin güvercin ürkekliğiyle çıkmayacaksınız düşlerinizden
KANDİL TEK BAŞINA YANAR Yarının çağrılıları siz/siniz, onlar değil,
alayla kahkahalar atarken yüzünüze
Sizsiniz, dolar karşısında değer kaybetmeyen tek gerçek! Başkalarının yitik
cennetinde bağlı değil buraklarınız ve ifritlerle çağrılmıyor adınız
Diplomasız hayatlar bağışladılar size, kabul; ama dileklerin sonsuz yolculuğuna kesilen
bütün biletler size
Sizin için satılıyor bütün talih kuponları, ateşten kıyafetlerse onlara
'Kandil tek başına yanar' evet, ama ateş kışkırtıcılarının cehennemi olur yaydığı aydınlık
Titrek ışıklarla aydınlattığınız bütün sokaklardan,
başınızla selam vererek geçeceksiniz yarın hayalcileri gibi
ve öylece tepeden tırnağa iffetle, gururla
Korkmadan söyleyin yaldızlı ruhların türküsünü
Çünkü o türkü, en çok sizin dilinize yakışır ve başkalarının kalbinin
mührünü ancak sizin sesinizle açar Bilgelik yakışır bakışlarınıza ve başlarınıza
Bir kandilin terkedilmişliği de olsa yaşadığınız,
sessiz ve düşmanca kargaşaların ortasında parlıyorsunuz zöhre gibi
Ve ölümü düşündükçe tebessüm provalarına çıktığınız iman taraçalarında,
kolay ölümdür sizi bekleyen, bunu biliyorsunuz
Peki, nedir sırrınızı düşündükçe sonsuz bir ışık yaymanız kolay ölümlü olduklarını sananlara?
Biz, bükük kalan boyunlarınızı okumayı öğrendik ya, gerisi kolay
Biliyoruz, ancak başınızın üstünde çoğalırken günah kaygısı,
korkusu içinize sinmiş bir yarını istemiyorsunuz
Sizi karanlıkta kuşatan metaforu iyi tanıyın Uykuya giden kandil gibi sürecek
ve beyaz bir lale olarak doğacaksınız, yeniden
Yeniden Beyazlığı farkedeceksiniz ve yeniden farkettireceksiniz
Sıradan ışığa tutunanların gözlerini kör edecek ziyasınız siz
Onlara cehennem kabusu verirken,
bize uzak hayal ülkesinden müjdeler getirirsiniz Bırakın tehlikeli tedirginliğinizi, geride kalsın
Sizden kalan bütün izlerin üstünü örteriz biz, tıpkı örtüyü bir bayrak gibi dalgalandırdığınız yerden
cehennemini yaşayanlara inat, alevde ölmeye can atanlara inat, uçarcasına koşun yüreğinize
Dünya konukluğunuza her gün yeni bir çentik atıyorsunuz,
kabul; ama ışığa yönelmekte geç kalmadan sarılın elinizdekilere
ATEŞLE GÜL BİR OLUNCA Kendi yalnızlığınıza sorun kendinizi
Ruhunuza, kalbinize ve aklınıza
Korkmayın yalnızlığınızdan, korkunç kalabalıklığından korkanlara acıyın sadece
Başkalarına sığınak olan korkuyu gülümseyerek karşılayın
Başkalarının binlerce kişilik yalnızlığını görüp, tek kişilik ümit ordunuzu düşünerek yaşayın
Hayallerinizin çok sesli bir ışık donanması gibi etrafınızı kuşattığını hissederek rahatlayın
İdeal birliğine inanın, bizim inandığımız gibi
O birlik, bir lâlezârı andırır; rengâhenk ve bütün canlılığıyla
'Ateşle gül bir olunca' ancak, sakin ve huzurlu ışıklar gibi yayılacaksınız yarına ve
şaşkınlıkla bakacak ışık olduğunuza inanan uzaklıklar
Yalnızlığınız arttıkça ve paramparça olduğunuz sürece büyüyecek ülkünüz
Dev ağızlı ümitsizlik, gergedan derili ümitsizlik, bilinçten ayıklanmış
ümitsizlik yeniden saracak etrafınızı
Ve belki ümitsizlik çok uzakta parlayan ideal halesinin ilk hamlesi gibi görülecek
'Ve nefret ederlerken sizden, etmiyorsanız siz' ve
dayanabiliyorsanız kalmamışken
içinizde hiçbir şey, irade gücünden başka 'dayan' diyen,
ay kaybolurken gökte siz
ağlarken ancak kurtulur size salya akıtan nehirlerin
ardındaki çirkin dudaklı ağızlar
DÜŞLERİN SONSUZ KIYISI İşte öylece kurtulursunuz,
güneşte boğulan ve
acıkmış/donmuş dualardan Bu dualar ki, zaten yokturlar
Ülkenin en tenha ve ılık köşelerinde, tıpkı size benzeyenler için
yaslı yağmurların yağdığını bilin!
Sizin ruhunuza acıyan kederli gölgelerimizi titrek ayışığı altında
azaba çağırdığımızı bilin!
Küçük bir yaprak düşerken sürgün saçlarınızdan,
damlayan her terin tuzunda emeğimiz olduğunu bilin!
Kan kokusu almış birer ejderha gibi sizi yutmaya hazırlanan cehennemî
sokaklarda ruhumuza söz geçiremediğimizi bilin!
Safran renkli başörtünüzün gözlerimizi büyülediğini bilin!
Özgür kalplerinizin, tutsaklığınıza son vereceğini bilin!
Başkalarına karşı açık oyunlar oynadığımızı bilin ve kendi nefeslerimizi soluduğumuzu,
başkalarının enkazlarına bakıp
Uçarı kuşlar gibi durduğunuz cadde ve sokaklarda, her kim sizin için kem
gözle bakıyorsa benzerlerinize, sonsuz düşlerin kıyısında buluştuğunuz
meleklerle onlara kin üfleyin Sessiz kahkahalar açar iffete sarılı gözlerinizde
Dua edeceksiniz düşmanlarınıza bile:
Onları ıslah et Rabbim! Onları ıslah et Rabbim! Onları ıslah et Rabbim!
ÖRTÜN, BÜTÜN ÖRTÜLECEKLERİ
Herkesin hissesine düşmeyen bir Hesse türküsü söyleyeceksiniz coşkulu, iğreti ve alaycı:
Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiyedek Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri
Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta Taş taş dağın ölümünü Toprak ölümünü kumun
Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak Ve kanlı ve zavallı ölümünü insanoğlunun
Güleceksiniz ve kahkaha atma sırası size gelecek Siz doğarken her
zulmün ardından ve yeniden, mutlu tebessümleriniz çıldırtacak kan emici zavallıları
Titreyen ve gerilen bir yayın önünde duruyor onlar ve siz,
korkunç dalgalarına hükmediyorsunuz kötülük denen denizin
Örtün, bütün örtülecekleri örtün
'Beni örtün!' emriyle herkesi
cennete çağıran Peygamber'e uyarak örtün bütün örtülecekleri
Çünkü, ateşten bir lâleye dokunur size dokunan
Ve bakırdan bir zambağa
((alıntı))
|