Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüden Mektup
ÖLÜDEN MEKTUP  
Dostlarım,
Dün, oldukça yağmurlu,
Mezarlık çamurluydu,
Özür dilerim  
Hastalığım amansız,
Ölümüm; size göre
Erken ve zamansızdı
Kara haber
Tez yayıldı Aldınız
Cami avlusuna, koşup geldiniz,
Son bir görev bildiniz  
Kiminiz,
Namaz vaktini, iple çektiniz
Acele işiniz vardı, gidecektiniz
Kiminiz,
Kaçamak tebessümle,
Hasretler giderdiniz;
''Bir araya gelmek için,
Ölümler mi gerekirdi?''
Dediniz  
O soğuk sandığınız,
Musalla taşında ben;
Üşüyüp titremeden,
Sımsıcak yatıyordum  
Hepinize bakıyor,
Aklınızdan geçenleri,
Birer birer okuyordum  
Kiminize göre ben;
Güya bir melekmişim
Kiminize göre de;
Dürüst bir salakmışım  
Oysa Siz, ölüleri,
Hiçbir şey duymaz sanır,
Bir kadavra tanırdınız
Aklınızdan geçenleri söylesem;
Utanırdınız  
Sözlerimi;
Nankörlüğe vermeyin
Namaz vakti, hepiniz;
Oldukça naziktiniz 
İmam beni sorunca:
''İyi biliriz'' dediniz
Beni mahçup ettiniz  
Bana çiçek gönderen,
Vefâkar can dostlarım;
Cemil, Şükrü ve Ahmet,
Bu ne zahmet efendim,
Bu ne zahmet  
Ya arkadaşım Sadi;
Yarım kalan işime,
Ve dul kalan eşime,
Göz koyan âdi ! 
Sabırsızlanmayın,
Nefâset Hanım
İşte sıra, size geldi a canım
Hani var ya 
O ilk gece,
Toplanmıştık ailece,
Bir şeyler soruyordu,
Gözlerin hece hece 
Oysa ben, o bakışın,
Üstünde hiç durmamış,
Kötüye yormamıştım 
Şimdi anladım ki;
Resmen ihânet  
Kocan;
Ağır aksak amma,
İyi adam Nefâset
Ne olur Sen de onu,
Birazcık idare et
'Dünya düzeni' böyle,
Kocana selâm söyle  
Sayın, belediye başkanım,
Çocukluk arkadaşım;
Sarı Seyfettin
Cenazeme şeref verdin,
Hoşgeldin  
Şu son yıllarda senin,
Tapudaki sicillerin,
Kabardıkça kabarmış;
Üç apartman,
Altı yazlık,
Yedi dükkan,
Rahmetli babandan,
Miras kalmıştı  
Bak Sevgili dostum
Sarı Seyfettin,
Bu türlü masalları,
Burada anlatan çok 
Ama, hiç dinleyen yok 
Hani Bir sözün vardı:
''Su akarken, küp dolsun ''
Dolsun ama Seyfettin,
Buralarda küp müp yok,
Haberin olsun ! 
Hazır, yeri gelmişken;
Şu senin Eşref'in de,
Kulağını çekiver  
''Geçim sıkıntısı'' deyip,
Daldı rüşvete;
Kan kusturdu millete  
Bu yollardan kaçınsın,
Maaşıyla geçinsin
Ne gerek var, bu kadar,
Mala, mülke, servete ?
Allah, zevâl vermesin,
Hükümete, devlete  
                                      
Gazeteci meslektaşım,
Ve kader arkadaşım,
Donkişot Osman
Sana ne, elâlemin,
Üç keçi, beş koyunu?
Üç yıl mapusta yattın,
Ölçmedin mi boyunu?
Sürdürme şu oyunu 
                                      
Biricik oğlum Celâl;
Cenazede,
Bayramlık lacivertleri giydin,
Sanki Bir şeyleri kutlar gibiydin 
Çok içmiştin,
Sarhoştun
Mezar dönüşü hemen,
Komisyoncuya koştun
''Ölüm hak, miras helâl''
Acelen neydi Celâl ?
O, mâsum kalbinde sen,
Ne sırlar saklarmışsın
Meğerse, yıllar yılı,
Ölmemi beklermişsin  
Güzel kızım Muallâ,
Görümcene dikkat et
Kendini kolla  
Onu, pek görüştürme
Kocan Şenol'la  
Ama Kaynanan temiz;
İyi kalpli bir kadın
Ah! Şu senin inadın ! 
Ne olur, ara sıra,
Birazcık alla pulla
Bilirim Sen gitmezsin
Bari, kocanı yolla  
Bu mektupta adını,
Anmadığım dostlarım
Sahte gözyaşlarına,
Kanmadığım dostlarım 
Hepiniz birer yumak,
Açmakla bitmez
Sizleri yazmaya
Kitaplar yetmez  
                                    
Bu dünya böyle döndü,
Yine böyle dönecek,
Nefes borcu çaresiz,
Ölümle ödenecek  
Mal, mülk, şöhret, ganimet,
Sanmayın, gerçek nimet  
Görüyorum ki,hepsi;
İnsana eziyetmiş  
MEĞER, YAŞAMAK DİYET,
ÖLMEKSE, HÜRRİYETMİŞ  
(alıntıdır)
|