Prof. Dr. Sinsi
|
Seccaden Kumlardı......................................... . .
Seccaden kumlardı
                              
                              
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!
Mescit mümin, minber mümin 
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”
Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı 
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı
Kapına gelenler ya muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından 
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi 
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler 
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi 
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!
Günler ne günlerdi, ya
Muhammed!
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı 
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime’nin kucağında,
Abdullahın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı
Hatice’nin goncası
Aişe’nin gülüydün
Ümmetin göz bebeği
Göklerinresulüydün
Elçi geldin, elçiler gönderdin;
Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin,
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan;
Medine’ye göçerdin
Biz,
Bu dünyadan nereye
Göçelim ya muhammed!
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor 
Diller, sayfalar, satırlar
“ebu leheb öldü” diyorlar;
Ebu leheb ölmedi ya muhammed!
Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor 
Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi!
Adına alışkın dudaklarımız
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu
Ayaklarımız
Kabene siyahlar
Yakışmamıştır ya muhammed!
Bugünkü kadar!
Hased gururla savaşta;
Gurur; kaf dağında derebeyi
Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına 
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi taiftir, kimi hayberdir 
Fethedemedik ya muhammed
Senelerdir 
Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi;
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi 
Günahın kursağında
Haramların peteği
Bayram yaptı yabanlar
Semave’yi boşaltıp;
Save’yi dolduranlar
Atını hendeklerden – bir atlayışta –
Aşırdı aşıranlar
Ağlasın yesrib!
Ağlasın selmanlar 
Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı 
Yere dökülmeyecekti ey nebi!
Yabanların gözünde kalacaktı!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler, 
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler 
Ne oldu ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar  
Uçsuz bucaksız çöllerde
Yine izler gelenlerin;
Yollar gideceklerindir  
Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir
Örümcek ne havada
Ne suda, ne yerdeydi
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi
Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu,
Şu yuva ki bilinmez;
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi
Kumru mu
Kuşlarını bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu
Ey abva’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran uyusun çöllerin,
Ilık kumlarıyla örtülü
Dinleyene hala
Çöller ses verir  
Yaleyl, susar,
Uğultular gelir 
Mersiye okur uhud,
Kaside söyler bedir;
Sen de bir hac günü
Başta muhammed, yanında
Ebu bekir,
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü,
Destan yap ey şehir!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler, 
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler 
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Adem oğullarına 
Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itri, bestelesin tekbirini;
Evliya okusun kur’anlar
Ve kur’anı göz nuruyla çoğaltsın
Kayışzade osmanlar 
Na’tını galib yazsın, mevlidini
Süleymanlar
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin sinanlar
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel ey muhammed!
Bahardır
Dudaklar ardında saklı
“amin”lerimiz vardır
Hacdan döner gibi gel        
Miraçtan iner gibi gel         
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat, ruzgar kanat;
Hızır kanat, cibril kanat,
Nisan kanat, bahar kanat;
Ayetlerini ezber bilen,
Yapraklar kanat 
Açılsın göklerin kapıları
Açılsın perdeler, kat kat
Çöllere dökülsün yıldızlar,
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar
Çöl gecelerinden yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i habeşi sustuysa;
Ezanlarını davud okusun!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler, 
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler 
Arif Nihat Asya
|