Prof. Dr. Sinsi
|
Aleme İbret...Taif.....
Ey Taif!
Ebedi ve ezeli sevgiyle,
Toprağına ayak basan Rasule,
Niçin kol kanat olmadın?
Bahtsız müşrişlere, kandın
Yürekler dağladın yaktın
Boynu bükük durman,
Yakışır mı Sana?
Sen, gönül pınarı, Şeyma’ın diyarısın
Soruyorum bu ruhumun bir feryadır
Cahil cesaretini alem tanır
Göz yummak neden?
Ey Sakifler! Bahtsız putlar,
Süslü elbiseler, İnkarcı katı yürekler,
Sizleri musibete itip sürüklediler
Bir övgünün peşinde ömür törpülediler
Fahr-i âlem Efendimiz s a v
Taif’e gitmeye kararlıydı
Sevgi güneşimiz
Ezel sırlarının şahidi,
Nura götüren Peygamberimiz,
Bir ümitle gelmişti Taife
Eşrafın kapısını çaldı
Bir yürek aranıyordu
Taif’in üç büyüğü vadı
Üç kardeş, huysuz ve yüzsüz
Caydırıcı her şeyi söyliyorlardı
Şunların nankörlüğüne bakın
Dediler ki:
‘Anlattıkların yalan,
Sen peygamber değilsin
Senden başka,
Allah peygamber gönderecek
Kimse bulamadı mı?
Bu iki şehrin,
Büyükleri ne güne duruyor?
Sen Kebş oğullarından emzirilen
Bir yetimsin’
Sana itibar etmeyiz  
Onların,
Alay dolu konuşmalarından,
Hz Zeyd endişe etti, soğudu eli ayağı
Rengi kaçtı, çözüldü dizi bağı
Büyük Peygamberin, ümitlerini kırdılar,
Üstelik alaya aldılar, büyüklük tasladılar
Yollarda taş sağnağı,
Nereni savunacaksın?
Atılan taşlar, yuha çığlıkları
Kan revan içinde, kalıyor Peygamber
Bu acımasızlığın, zulmün uç nktası
İki garip yolcu kanlar içinde
Efendimiz,
Takatsız kalarak yere oturdukça
Taş atıp yuha çekenler,
Yok mu?
Öylesine zalimdiler,
Mekke müşriklerinden beter
Bilmem nasıl dayandı buna gökler,
Bunu nasıl çekti yerler?
Bir görseydin Zeyd’i,
Nur etrafında pervaneler gibi
Bütün gücüyle,
Efendimizin etrafını fır fır döner
Taşlar değmesin diye Rasule
Siper eyledin canını, son Peygambere,
Ey! Kutlu sahabi
Sevgin ne kadar çoktu
Rasüle Ekreme,
Seni unuturmuyuz asırlar geçsede
Güzel Rabbim! Habibinin,
Sevgisini doldur kalbimize
Ey Sevgi güneşimiz,
Ey üzerimize doğan ay,
Bu şehirde senin acın varken,
Yaşamak bize zor
Yürekler yanmış tutuş olmuş kor
Amine hatun yoktu ki seni kucaklasın
Abdullah görmedi, nasıl cezalandırsın
Kırılsın Sana taş atan eller
Utanmaz mı bununla tarihler
Ey Şefaatcımız!
Senden akıyor nuru letafet,
Bir yanında var Arş’a kadar azamet
Lütuf sana, ihsan sana,
Alemlerin göz bebeği,
Ey taze duygularla sevilen,
Şerefli Nebi!
İşte orada,
Sevgi dolu kalbini
Dönerek Beytullaha,
Mübarek ellerini kaldırdın, Yüce Allaha
‘’Allahım!
Güçsüz ve çaresiz kaldığımı,
Halk nazarında hor görüldüğümü ancak sana
Arz ve şikayet ederim
Ey merhametlilerin merhametlisi!
Herkesin zayıf görüpte dalına bindiği,
Biçarelerin Rabbi sensin Sensin benim Rabbim
Beni kime bıraktın! Huysuz ve yüzsüz yabancıya mı?
Yoksa bu işimde bana hakim olacak düşmana mı?
Allahım!
Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnetlere,
Belalara hiç aldırmam Fakat senin esirgeyiciliğin bunları
Göstermiyecek kadar geniştir
Allahım!
Gazabına uğramaktan rahmetinden uzak kalmaktan
Karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahireti salaha kavuşturan
İlahi nuruna sığınırım Rızanı dilerim Sana iltica ederim
Bütün kuvvet, her kudret ancak senindir, Ya Rabbi’
|