Prof. Dr. Sinsi
|
Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler
EL-KAHHAR
Sensin âlemin sahibi, sensin her dem gâlip olan,
Yenilmeyen kudret senin, cemâlindir calip olan,
Kahredersin kudretinle, kudretine kibredeni;
Hamakat ehlidir elbet kahrolmaya talip olan  
Yârabbi! 
Cümle zerrâtı hem içinden, hem dışından,
Senin sonsuz kudretindir kuşatan  
İbret gerek biz kullara kelebeğin nakısından,
Pençesinden arslanların, ceylanların bakışından,
Şüphesiz sensin yaşatan
Ölü bildiklerimizi  
Senin kahir kudretini elbette ki anlar
Yanılıp da kahrına uğrayanlar  
Yaratan gensin İlâhî, her yerde sen varsın,
Her dem gâlib olan sensin,
Lütfedersin dilediğin kullarına,
Zâlime karşı Kahhârsın!
Dilersen lutfun ile kulları âbâd edersin,
Dilersen helak eder, ömrünü berbâd edersin 
Hiç kimse kuşatmandan kurtaramaz kendini,
Takarsın bileğine çözülmez kemendini 
Dayanamaz kahrına ne semâvât, ne de yer,
Sonsuz kudret senindir, âlem sana baş eğer 
İmân, irfan, adalet vesiledir lûtfuna,
Elbette kahredersin her kim ki uymaz buna 
Küfür, isyan ve zulüm sana baş kaldırmaktır,
Emrine uymayanlar perişan olacaktır 
Kahreyledin nice Nemrud'u sen ki Ey Kahhâr,
Bilebilsek ki kahrından daha çok lutfun var 
Hilmin de güzel İlâhî, cemâlin de güzel,
Şüphesiz ki her lafz-ı celâlin de güzel 
Kahhâr olan da sen, Latîf olan da sen,
Bizi kahretme Yârabbi,
Bağışla isyanımızı, bizlere lutfeyle  [color="#800080"]
EL-VEHHÂB
Kuşa yuva, derde deva, yorguna hız veren sensin,
Hibedir her verdiğin şey; karşılıksız veren sensin,
Hidâyet ver kullarına, lutfeyle bizlere yârab;
Vehhâb olan, adın ile, elbet yalnız veren sensin  
Yârabbi! 
Eğer vermezsen,
Kimin olur malı mülkü? 
Dağlara kar, gönüle yâr, kışa bahar veren sensin  
Kirpiye dikeni, samura kürkü,
Dallara bâr, güllere har, hastaya nar veren sensin
Vîrânı âbâda, kısırı evlâda
Nisyânları yâda erdiren sensin
Meyveyle donatan sensin dalları,
Kış gelince mor dağlara ak kan,
Kıştan sonra yaylalara baharı
Nakış nakış serdiren sensin  
Sensin elbet Yâ İlâhî, tadı veren dilimize,
Çeşit çeşit hünerleri veren sensin elimize  
Yaratmasaydın yerleri
Nerde barınırdık Yârab? 
Yağmur verirsin bulut bulut,
Gayret verirsin umut umut,
Serhaddi yok arzularımızın,
İsteklerimize yoktur hudut  
Biliriz ki, yok yoktur senin için,
Biliriz ki, sonsuzdur nîmet hazinelerin  
Bol bol bağışlarsın her nimetini
Karşılık beklemeden  
Sen ki, sana isyan edeni bile,
Rızkınla rızıklandırır, yaşatırsın mülkünde
Kısmadın hiçbir canlının rızkını
Ne sonunda, ne ilkinde  
Vehhâb'sın,
Hibedir tüm verdiklerin
Câhile bilgiyi,
Garibe ilgiyi gönderen sensin  
Sen yaratan, yaşatan, yönlendiren Rab'sın,
Her nimeti hibe eden Vehhâb'sın  [color="#800080"]
ER-REZZAK
Yâ ilâhî, her şeyi sen tefrik edip ayıransın,
Mazlumları, öksüzleri, güçsüzleri kayıransın,
Rezzâk olan yalnız sensin, yarattığın her canlıyı
Sana isyan etse bile rızkın ile doyuransın  
Yârabbi! 
Ey her canlının rızkını tekeffül eden Allah,
Rızkımızdan şüphe mi? Tevbe, estağfirullah!
Birinin rızkı için biri olsa da vesile,
Şüphesiz ki o ulaşır hep senin keremin ile 
Yaşadıkça vereceksin eksilmeyen hazinenden,
Deniz altında balığa, yer altında solucana,
Hiç kesilir mi umut, senden, senin kereminden?
Veren sensin her bedene, her ruha, her cana 
Nasıl beden alıyorsa her nebattan gıdasını,
Ruhlara da sunan sensin huzurunu, sevdasını 
Ayağıyla getirirsin kötürüm kurda kuzu,
Kör kuşun gagasının önünde biter dan
Düşler ihsan edersin doyurup uykumuzu,
Edersin bir arslanı kırk tilkinin medarı   
Rezzâk sensin Yâ İlâhî,
Çok verirsin, az verirsin
Yaşatırsın verdiğin ömür içinde canlıyı
Kimini inleterek, her seher niyaz verirsin,
Bilen sensin geleceği, imkânsızı, imkânlıyı,
Göçere mekân verirsin, garibe imkân verirsin  
Nasıl doyuruyor isen yiyecekle, içecekle,
Gözleri de doyurursun çeşit çeşit çiçekler
Ruha huzur, kalbe sevda,
Yuvalara mut ve umut  
Senin sonsuz hazinenden keremine yoktur hudut
Yâ İlâhî sensin Rezzâk,
Yeşil, sarı, kırmızı mor,
Nebat verir kara toprak  
Bir dâneden yüzlük başak,
Bir tohumdan koca ağaç,
Rezzâk olan o ki sensin, kim kalır aç? [color="#800080"]
|