Prof. Dr. Sinsi
|
Esma-İ Hüsnâ'dan Esintiler
EL-EVVEL
Öncesi yok, sensin yârab başlangıcı yaratan el,
Yaratan sensin zamanı, seninle başladı ezel,
Yoktur senden önceleri, önü sensin cümle ilkin;
Her şey senin ile başlar; yârabbi sensin el-evvel
Yârabbi  
Sendin var olan ezelî,
Senden öncesini düşünmek muhal,
Ne zaman vardı, ne mekân,
Sensin başlatan zamanı ey Zü'l-Celâl,
Yoktur senden evveli  
Sendin ezelden beri şeriksiz ve yalnız,
Yoktu zaman, yoktu mekândaki hareket ve hız,
Sensin her şeyin evveli Yârabbi,
Bunu almasa da zavallı hafsalamız  
Sığar mı sonsuz hikmetin verdiğin âciz akla?
Düşündükçe idrâkimiz sallanır salıncakla  
Senin yüce hikmetin elbette aşar bizi,
Teslim oluruz sana, imân ederiz,
Biliriz haddimizi !
Ne kudret ki Yâ İlâhî,
Zaman yok, mekân yok, can yok  
Var olan sensin akıl almaz sonsuzlukta,
Bir ve tek  
Ne eşin var, ne benzerin, yapayalnız,
Ne yer var çiçek çiçek,
Ne gök var yıldız yıldız  
Bunu düşünmek bile aklımıza zor gelir,
Durgun idrâkimize birden anafor gelir  
Her şey senin hükmündedir,
Her şey senin elinde
İmân ettik, teslim olduk, Ötesini bilmeyiz;
Sensin her şeyin evvelinde  
Yârabbi bağışla bizi hatalı sözlerimizden,
Sensin el-Evvel,
Düşünsek eriyip akar aklımız,
Bize lütfettiğin gözlerimizden  [color="#800080"]
EL-ÂHİR
Yârabbi senden dileriz, yüce lutfunu hidâyet,
İsmindir her işin önü, evveline yok bidayet,
Son merci şensin ilâhi, yoktur varlığının sonu:
el-Ahir'sin, âhiriyyetine yoktur nihayet  
Yârabbi  
Yoktu senden önce olan,
Yoktur senden öte konu,
Evvelin gibi sonsuzdur âhirin de Yârab,
Yoktur ebediyyen ulu varlığının sonu  
Ezel senindi İlâhî, senindir ebed,
Senin için söz konusu değil asla darlık,
Sensin hiç sonu olmayan, sonsuza hükmeden varlık
Biz garip kulların sonu verdiğin can telindedir,
Yârab, evvelimiz gibi âhirimiz de elindedir  
Yarattığın cümle varlık
Verdiğin ömürle kâim,
Sensin sonu olmayan güç, sensin olan dâim  
Bilirsin encamımızı, rahmettensin bizlere sen,
Lutfeyle Yâ İlâhî,
Kolaylaştır şu hayatı, işimizi eyle esen  
Yarattığın görünen ve görünmeyen âlemlerin
Bizim için sırrı öylesine derin,
Öylesine müphem ki İlâhî,
İznin olmazsa aşikâr âlemini dahi
Göremeyiz  
Erdirmek istediğin uzaklara ereriz de,
İstemediğin yakına asla eremeyiz  
Yarattığın her nesnenin
Bir ömrü ve bir sonu var
Yapraktaki yeşil tırtıl,
Kelebek olur da ölüme uçar  
Yârabbi bizleri bırakma nâçar,
Bizlere merhamet eyle, kerem kıl;
İlâhî sırrı çözmeye yeter mi akıl? 
Ey âhiri olmayan sonsuz ve ebedî kudret,
Bağışla günâhımızı, hatamızı affet! 
Merhametine sığındık, sen bağışla bizi;
El-Âhir'sin, mâmur eyle âhiretimizi  [color="#800080"]
EZ-ZÂHÎR
Ey şavkı tüm âlemleri şefkat ile kuşatan nûr,
Her yerde sen, her şeyde sen; arayanlar şeni bulur,
Yarattığın her nesnede sonsuz kudretin aşikâr;
ez-Zâhir'sin yâ ilâhi, her şeyde edersin zuhur  
Yârabbi  
Aşikârsın yarattığın her nesnede,
Her şey senin ulu varlığına delil
Şefkatin var tomur tomur açan bahar dalında,
Azametin doğan günde ey Rabb-ı Celîl  
Haşmetin aşikârdır yıldızlı gökyüzünde,
Na'îm vasfın belirir çiçekteki balözünde  
Kudretinle gecenin zulmetini nûr edersin,
Yağan karda, açan gülde,
Belirir, zuhur edersin  
Yarattığın her güzelde,
Senin nisbî cemâlin var 
Seni tesbîh eder ırmak, seni tevhîd eder dağ,
Seni açar çiçek çiçek bahçe-bağ,
Seni söyler ıtır kokulu rüzgâr,
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar  
Sensin her işinde mahir,
Sensin her nesnede zahir,
Sensin cümle müphemiyet içinde aşikâr  
Görünürsün her zerrede o İlâhî hikmetinle,
Bilemeyiz nicedir keyfiyetin,
Aşikârsın celâlinle, cemâlinle, izzetinle,
Fevkindesin Yâ İlâhî, kulda âciz basîretin  
Her varlıkta kudretinden nişane var,
Sensin müphemiyetlerde olan aşikâr  
Bizi bağışla İlâhî,
Affet basiretsizliğimizi
Nasıl farketmezse balık,
Yaşadığı o engin denizi,
Farkedemiyorsak eğer affeyle bizi ey Hâlık  
Aşikâre görmek için erilmez cemâlini,
Lutfeyle bizlere Yârab, imânın kemâlini  
Seni göremez bu gözler ey muhteşem nûr,
Ez-Zahir vasfınla Y rab, gönlümüzde eyle zuhur [color="#800080"]
EL-BATIN
Algılayamaz beş duyu, tasavvur edemez idrâk,
Ey görünen-görünmeyen âlemlere hükmeden hak!
Gönül gözüyle görene, aşikârsın her nesnede;
ey el-Bâtın, ulu zâtın her tür keyfiyetten ırak  
Yârabbi  
Münezzehtir her kusurdan ulu zâtın,
Mübarek ve müşerreftir elbette cümle sıfatın
Bilinen duyularla bilinmez mâhiyetin,
Aşikâr olsan da, ridâsındasın hikmetin;
Sana delil olur ancak yarattığın kâinatın…
Senin yüce sıfatların vasfedilmez sözler ile,
Kimseler görebilemez zâtını şu gözler ile 
Elbet kördür kâinatta kudretini görmeyen göz,
Elbet birer kuru laftır mâsivânda söylenen söz
Nîmeti beklenen sensin, Rahmeti gözlenen sensin,
Sensin her şeyde var olan İlâhî,
Yarattığın her nesnede gizlenen sensin  
Yakınsın bizlere şahdamarımızdan,
Sensin her şeyi kuşatan, her şeyde var olan  
Algılayamaz aklımız keyfiyetini,
Farkeder mi bir zerre, içinde olduğu bütünü?
Her şey senin eserin, sen ey ulu sanatkâr,
Elbette sanatında, eserinde özün var  
Tabiattaki ahenk,
Tavus tüyündeki renk,
Elbet senin erilmez ve anlaşılmaz sanatın,
Sensin dize veren takat,
Sensin veren göze nuru,
Sensin tükenmeyen kudret, sensin bitmez şefkat,
Sensin gönlümüze veren huzuru  
Ey sevgili, bize bizden yakınken,
Sonsuz muhabbetinle hep özlenensin
Sen ki yarattığın kalbin her zerresine,
Sevda sevda, nakış nakış gizlenensin  
Sensin özünde gizlenen sonsuz kâinatın,
Sensin İlâh, sensin el-Bâtın  [color="#800080"]
|