Prof. Dr. Sinsi
|
Esmaül Hüsna Derslerin Hepsi
EL-LATİF
O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir (1)
Allah kullarına karşı lütuf sahibidir Kulluğunu bilen, vazifesini doğru yapan kullarına çok lütufkârdır Onları çeşitli lütuflarla öyle mutlu kılar ki akıllar onu kavramaktan acizdir Her dilediğini bir şekilde rızıklandırır Kullarından her birini büyük hikmeti içeren "dilemesi"ne göre bir çeşit lütuf ile seçkin kılar Ve öyle güçlü, öyle azizdir ki her şeye ve herkese karşı dilediği gibi iradesini uygulamaya, vaadini yerine getirmeye kadir ve hiçbir sebep ve şekilde mağlup edilmez, her yönden galiptir Onun için dinini doğru tutan kullarını o korkunç "saat" geldiği zaman perişan etmez, kuvvet ve izzetiyle türlü lütuflarından nasiplendirir (4)
O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur Bundan dolayı hem O'nu dürbünlerle, teleskoplarla aramaya kalkmamalı, hem de gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır O, onlara kendilerinden yakındır O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir (5)
Kur'an-ı Kerim'de 7 yerde Yüce Allah kendini Latif olarak vasıflandırmıştır
Hali değişen, fakir, garip, kimsesiz, hasta olan bir kimse abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra "Yâ Lâtif" ismini 100 kere okuyup Allah'tan hacet dilerse, ihtiyacının giderilmesini isterse Allah'da onun ihtiyacını giderir
EL-HABİR
Herşeyi O yaratmıştır Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur Fikir durmuş, akıl boğulmuştur Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir (5)
Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır
O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar
O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır
Tenbih:Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır (6)
Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur Kötü ahlaktan kurtulur Zihni açılır (7)
EL-HALİM
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir " (1)
"Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir " (2)
"Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır " (3)
"el-Halim" kelimesi Kur'an'ın 15 yerinde geçmektedir
Halim, günahları nedeniyle kullarına nimet vermeyi ve iyilik yapmayı kesmeyendir O, kendisine itaat edeni rızıklandırdığı gibi isyan edeni de rızıklandırır Kendisinden korkan ve iyilik yapanlara nimet vermeye devam ettiği gibi günah işlemeye devam eden kullarına da nimet vermeye devam eder Bela ve musibetlerden koruması için kendisine dua edeni veya ibadetle meşgul olup bu istekte bulunamayanı koruduğu gibi, dua etmeyen ve kendisnden gafil olaan kimseleride belâ ve musibetlerdn koruyabilir (3)
Hâlim, günahları bağışlayan ve cezalandırmada acele etmeyen, öfkesine yenilmeyen, cahillerin ve asilerin isyanı kendisini öfkelendirmeyendir Halim ismi, gücü gücü olduğu halde bağışlayana verilir; gücü olmadan bağışlayana bu isim verilmez (4)
Allah, Halim'dir Cezaları erteleyen veya tamamen kaldırandır Cezaların kaldırılması yalnızca, cezayı hak etmiş bazı müslüman günahkarlara yönelik olup, inkarcıların bununla bir ilgisi yoktur
O, cezayı hak edenleri cezalandırmada acele davranmaz, tevbe etmeleri için onlara süre verir Dilerse, acil ceza verilmesi gereken günahlar için anında cezalandırır Ancak, O'nun hilmi, günahkarlara süre tanımayı gerekli kılmaktadır Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor Vakitleri gelince (gerekeni yapar) Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir " (5)
Yediği yemeğin suyunu mazlumların gözyaşından, sosunu mağdurların kanından temin eden zalimlerin yaptığından haberdar olan Zalimlerin yaptığından gafil olmayan, ancak onların azabını erteleyen O'dur
Bizler Halim Rabbimize iman edenler olarak yumuşak huylu tatlı dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü olacağız Su, yumuşacık ama kayaları deliyor Kuru ağaçların tepesine çıkıp çiçeğe dönüşüyor İbrahim'in yumuşaklığı Nemrut'un saltanatına son veriyor "Allah kahretsin" dediklerimizi Allah yok etseydi, tek başımıza kalırdık "Ya Halim" diyelim
Bir müslüman ihlasla "Ya Halim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine, eserlerine vasıl olur Ahlakı güzelleşir Sinirleri yatışır Afetlerden korunur Kazancı artar (7)
Tenbih: Rabb'inin isyan edenlere karşı Halim olduğunu bilen her müslümanın, emirlerine aykırı davrananlara ve kendisine karşı çıkanlara yumuşaklıkla davranması ve cezalandırmada acele etmemesi gerekir Nasıl ki Rabb'inin sana yumuşak davranmasını istiyor ve seviyorsan, aynı şekilde sende elinin altında bulunalara yumuşak davran Sen böyle davranmakla Rabb'inin hoşnutluğunu kazanırve bol sevap alırsın (4)
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir Doğrusu O, zalimleri sevmez " (6)
Bu ismi bilen, Allah'a daha fazla sevgi besler, sözüne bağlı kalır, vaadini yerine getirir Gördüğü ayıpları örter, kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmez
EL-AZİM
Cenab-ı Hak buyuruyor
"O, yücedir, büyüktür " (1)
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur O yücedir, uludur " (2)
Bir toplumun büyüğü, kendisine karşı çıkılamayan ve emirleri üzerine hareket edilendir Ancak böyle olmakla beraber bu kimse zaman gelip çeşitli nedenlerle zayıf düşer, aciz kalır, mağlup edilir, sahip olduğu saltanatından ortada eser kalmaz Oysa Allah Teala, mutlak güç sahibidir ve hiçbir şey O'nu güçsüz kılıp aciz düşüremez Karşı çıkılıp mağlup edilemez O gerçek büyüktür Bu ismin başkaları için kullanılması mecazi anlamdadır Hakiki büyüklük Allah'a mahsustur
O, her büyükten daha büyüktür Bu yüzden hiçbir akıl, O'nun büyüklüğün kavrayamaz Yaratılan bütün varlıklar O'ndan birçok ilimler öğrenmiş olsa bile, bu bilgiler sınırlı ve sonludur Akılların, sonsuz nurunu kavramaktan aciz kaldığı, anlayışların izzetinin aydınlığında kaybolduğu Allah ne yücedir Bütün her şey Allah'ın yüceliğine, büyüklüğüne ve kemaline göre bir hiç gibidir O'nun azametinin başlangıcı, yüceliğinin sonu yoktur (3)
Allah hiç bir şeye muhtaç değildir ve yarattığı her şeyde O'nun büyüklüğünü görmek mümkündür
Allah'ın azametini tefekkür eden insan; O'nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz ve kusurlarını anlar Alemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah'u Tealâ'nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında O'nun büyüklüğünü idrak eder
Büyüklük ve ululuk yalnız ve yalnız Allah'a aittir Bunların gerçekleri kavranılamadığı gibı mahiyetlerinede ulaşılamaz Resülullah (s a v) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük benim örtümdür, ululuk da elbisemdir Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ona azab veririm " (4)
Allah'ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah'ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu görebilir, anlayabilir Zira tüm kainat Allah'ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi, herşeyi yaratan Allah'ın azametini hissettirecektir
Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü, binlerce metre yükseğe uzanan dağlar, içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler, çakan şimşek ve onun ardından gelen gök gürültüsü ve Allah'a boyun eğmiş milyarlarca canlı  Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah'ın büyüklüğünün açık delillerindendir
Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren, içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği, her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde, Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde, kainat içindeki varlığımızın, bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede olduğu anlaşılacaktır
İşte insan, samimi olarak düşündüğünde dahi milyarlarca galaksiyi yaratan ve tümünü kontrolü altında tutan Rabbimiz'in azametini fark edebilir Rabbimiz tüm kainatı yaratan, milyarlarca yıldızı barındıran, milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibidir (5)
Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Azim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine nail olur İzzet ve şerefe kavuşur Şifa bulur Korkulardan emin olur (6)
Bu ismi şerifi 1020 defa okumaya devam edene Cenab-ı Hak müşkülatını giderecek bir kuvvet azime ihsan buyurur Herkese karşı sözü etkili olur İtibari olup herkes ona hürmet eder ve saygı gösterir (7)
|