Yalnız Mesajı Göster

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri




Bağdad'ın ileri gelen âlimleri, herbiri bir mesele sorup imtihan etmek için huzuruna gelip oturdular Bu esnada Abdülkadir Geylani hazretlerinin göğsünden ancak kalb gözü açık olanların görebildiği bir nur çıktı ve âlimlerin göğsünden geçip gitti Âlimleri bir hal kaplayıp, Abdülkadir Geylani hazretlerinin ayaklarına kapandılar Bunun üzerine onları tek tek bağrına bastı ve şimdi suallerinizi sorun buyurdu Her biri suallerini sorup, hemen cevabını aldı Onlara; "Size ne oldu böyle?" denildiğinde; "Huzurunda oturduğumuzda, bütün bildiklerimizi unuttuk Bizi bağrına basınca unuttuklarımızı tekrar hatırladık Suallerimizi sorunca, öyle cevaplar aldık ki, hayrette kaldık" dediler
Ebu Sa'id Kilevi şöyle anlatmıştır:
Ben, Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin meclisinde iken, Resulullah efendimizi ve enbiyayı gördüm Melekler onun meclisine gelmek için bölük bölük gök yüzünden inerlerdi Bir defasında da Hızır aleyhisselamı görmüştüm "Her kim dünyada kurtuluşa ermek ve saadete kavuşmak isterse, Şeyh Abdülkadir'in meclisine devam etsin!" buyurmuştu
İbn-i Kudame şöyle söylemiştir:
"1166 (H561) yılında Bağdad'a girdiğimizde, Abdülkadir-i Geylani hazretlerini ilmin zirvesine yükselmiş gördük O, ilmi ile amel eder, kendisine sorulan çetin sorulara doyurucu cevaplar verirdi Bütün güzel huylara ve üstün vasıflara sahipti Onun gibi bir zata daha hiç rastlamadık"
Abdülkadir Geylani hazretleri felsefe ile meşgul olmayı hoş görmezdi, ondan men ederdi Felsefenin kaynağı akıldır Filozof, çeşitli bilgileri düzene koyarak madde, hayat, yaratılış, dünya ruh, alem, ölüm ve sonrası gibi konulara aklına dayanarak cevaplar bulmaya çalışır Bunu yaparken bulduğu cevapların Allahü teâlâ tarafından gönderilen dinlere uyup uymamasına bakmaz Bu sebeple doğru yoldan ayrılırlar Felsefecilerin ortaya koyduğu bilgiler, gerek fen bilgilerinin değişmesi, gerekse sonra gelen filozofların öncekilerden farklı düşünmesi sebebiyle ya kısmen yahut tamamen değişir Bu itibarla sonra gelenler önce gelenleri daima tenkid etmekle veya onların felsefelerini yıkmakla işe başlarlar Akıl yalnız başına yol gösterici değildir Dinin rehberliğine muhtaçtır Yoksa sapıtır Bunun için din büyükleri itikadın bozulabileceğini bildikleri için, felsefe ile uğraşmaktan men etmişlerdir Nitekim İbn-i Sina ve Farabi gibi zatlar felsefecilerin kitapları ile çok meşgul olduklarından sapıtmışlardır
Çok sabırlı idi Talebelerinin suallerini kızmadan cevaplandırır, dersi geç anlayanlara sabırla anlatırdı Ubey isminde, anlatılanları zor kavrayan bir talebe vardı Bir gün ders sırasında İbn-üs-Semhal isminde bir zat gelmişti Abdülkadir Geylani hazretlerinin onun dersi geç anlamasına karşı gösterdiği tahammüle hayran kaldı O talebe dersini alıp çıktıktan sonra, gösterdiği sabra hayret ettiğini söyleyince, Abdülkadir Geylani hazretleri; "Bir hafta daha yorulacağım, ondan sonra vefat edeceğim" buyurdu Dediği gibi bir hafta sonunda vefat etti
Abdülkadir Geylani hazretleri heybetli idi Az konuşur, çok sükut eder, konuştuğunda gayet cazib, açık ve net konuşurdu Şahsı için kızmaz Din hususunda asla taviz vermezdi Misafirsiz gece geçirmezdi Zayıflara yardım eder, fakirleri doyururdu İsteyeni geri çevirmez, iki elbisesi varsa, mutlaka birini isteyene verirdi Yanında oturanlarda; "Ondan daha kerim ve lütufkar kimse olamaz" kanaati hakim olurdu Sevdiklerinden biri gurbete çıksa, ondan haber sorar, sevgi ve alakasını muhafaza ederdi Kendisine kötü davrananları affederdi Kötülüklere dalmış çok kimse, hırsız ve eşkıya onun vasıtasıyla tövbe etti Köleleri satın alıp, azad ederdi Verdiği sözü tutar,kimseye karşı kötülük düşünmezdi Ambarında helalden kazandığı buğday bulunurdu Hizmetçisi, kapıda ekmek elinde durur ve halka şöyle seslenirdi:
"Yemek isteyen, ekmek isteyen, yatmak isteyen kimse yok mu? Gelsin!"
Kendisine hediye gelse, yanındakilere dağıtır, bir kısmını da, kendisine ayırırdı Hediyeye, mutlaka karşılık verirdi
Fakirlerin ve dervişlerin nafakasını satın almak için, vazifeli hizmetçilerinin, bir başka işi olsa, yahut hastalansalar, kendisi çarşıya çıkar, ceddi Resulullah efendimize sallallahü aleyhi ve sellem uyarak, ev için lüzumlu şeyleri satın alırdı Bir toplulukla yolculukta olsa ve bir yerde konaklasalar, kendi eliyle, el değirmeninde buğday öğütür, hamur yapar, ekmek pişirir, hepsine taksim ederdi Kendini ziyarete gelenlere saygı gösterir, tevazu ederdi Çok günler, et ve yağ yemezdi Bir gün yedi çocuk, ellerinde yarımşar dirhem ile gelip, her biri yarım dirhemini eline koydu ve satın aldırmak istedikleri şeyleri söylediler Çarşıya gidip, istedikleri şeyleri satın alarak getirip çocuklara verdi Gönüllerini hoş etti
Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesile ederek, araya koyarak Allahü teâlâya dua ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı Buyururdu ki:
"Sıkıntıda olan bir kimse beni vesile edip Allahü teâlâya yalvarsa derhal sıkıntısı gider Şiddet anında her kim benim ismimi ansa derhal rahata kavuşur Abdülkadir Geylani’nin hürmetine diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhal işi görülür"
Bir defasında; "İyi müridlerin hali malum, ya kötülerinki ne olacak?" diye sorduklarında; "İyi olanlar kendilerini bize adamışlardır Kötülere gelince biz de kendimizi onları kurtarmak için adadık" buyurdular
Cinler de kendisinden çekinir, itaat edip sözünü dinlerlerdi
Duası makbul idi Bağdad halkından biri ona gelerek; "Babamı rüyada azab içerisinde gördüm Bana Şeyh Abdülkadir'e git, bana dua etsin Belki Allahü teâlâ beni azapdan kurtarır" dedi Bunun için sana geldim Babama dua ediverin de azaptan kurtulsun" dedi Abdülkadir Geylani hazretleri sükut buyurdu Bir şey söylemedi O şahıs ikinci gece babasını rüyasında yeşil bir cübbe içerisinde neşeli neşeli görünce hayret edip; "Baba, dün azab içindeydin, bugün ise neşelisin Sebebi nedir?" diye sordu Babası; "Şeyh Abdülkadir bana dua etti Allahü teâlâ onun duası hürmetine beni azaptan kurtardı" dedi
Onu gören tesiri altında kalır, mübarek biri olduğunu hisseder, kalbi katı ise, yumuşardı Cuma günleri camiye giderken, halk onu görmek için sokakları doldururdu
Kendisi hakkında kötülük düşünene merhamet eder, onun iyiliğini isterdi
Çilesini çekmeden yüksek mertebelere ulaşılamayacağını söylerdi
Bir kadın, çocuğunu Abdülkadir-i Geylani hazretlerine getirip; "Oğlumun kalbini size tutulmuş gördüm; bana hizmetinden onu azad edip, size getirdim" dedi Şeyh hazretleri bu genci yanına aldı Ona nefsin istemediklerini yapmasını emretti Tarikatta süluke başlattı Bu şekilde devam ederken, bir gün annesi çıka geldi Oğlunu, az yemek ve uyumak sebebiyle, zayıf ve sararmış, arpa ekmeği yer halde buldu Bu hal ona dokundu Çocuğunu bırakıp, Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin yanına girdi Şeyh hazretleri oturmuş, tavuk yiyordu "Efendim, siz burada tavuk yersiniz, benim oğlum ise, arpa ekmeği yer" dedi Şeyh bunu duyunca, elini, tavuk kemiklerinin üzerine koyup; "Kum bi-iznillah!" yani Allahü teâlânın izni ile kalk, diril! buyurdu Tavuk hemen dirildi Şeyh, kadına hitaben; "Senin oğlun böyle olduğu zaman, dilediğini yesin!" buyurdu

Alıntı Yaparak Cevapla