Prof. Dr. Sinsi
|
İmam-İ Malik Hazretleri
İmam-ı Malik'in bu usullere göre ictihad ederek çıkardığı hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun İmamı, İmam-ı Malik'dir O, ictihadlarıyla müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi, bu yola Maliki Mezhebi denilmiştir Ehl-i sünnet i'tikadından olan müslümanlardan, amellerini, ya'ni ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara "Maliki" denir
İmam-ı Malik hazretleri, talebelerinin ve kendisine sual soranların, dini mes'elelerdeki müşkül*lerini hallederken, ortaya koyduğu ve takip ettiği usuller, Maliki mezhebinin temel kaideleri olmuştur Mezhebin hükümlerini ortaya koyarken takip ettiği usul; diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, bazı farklılıkları da vardı
Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur'an-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar, bunlarda da bulamazlarsa, bu iş için (icma) var ise, öyle yapılmasını bildirirler, icma, Eshab-ı kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir meseledeki sözbirliğine denir Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu icma ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyasta bulunarak ictihad ederler, meselenin dini hükmünü bildirirler Kıyas, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır
İmam-ı Malik hazretlerinin menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır:
İmam-ı Şafii buyuruyor ki:
"Âlimler anıldığı zaman İmam-ı Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur "
Medine Valisi, İmam-ı Malik'ten, bir ictihadından vaz geçmesini istedi Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu Her vuruşta, "Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar1" diyordu Nihayet bayılıp düştü Sonra ayılınca da: "Şahit olunuz, ben hakkımı beni döğenlere helal ettim" dedi Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: "Hayır, ben onu affettim" buyurdu
Hazret-i İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi İmam-ı Malik, ilimde ve dinde çok edebliydi Din bilgisine hürmet ve ta'zimi şaşılacak derecede fazlaydı
Ebu Abdullah Mevla'l-Leyseyn şöyle anlatmıştır "Rüyamda, Resulullahı gördüm Mescid'de ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı İmam-ı Malik de önünde duruyordu Resulullahın önünde misk dolu bir kap vardı O miskten avuç avuç alıp, İmam-ı Malik'e veriyordu O da insanlara dağıtıyordu " Bunu Ebu Abdullah'dan nakleden Matraf; "Bu rüyayı İmam-ı Malik'in ilimdeki üstünlüğüne ve sünnet-i seniyyeye bağlılığına yordum" demiştir
Mesna bin Said el-Kasir şöyle demiştir: İmam-ı Malik'in şöyle buyurduğunu işittim: "Resulullahı rüyada görmediğim hiç bir gece geçmedi Her gece rüyamda gördüm "
Zehebi, (Tabakatül Huffaz) kitabında hazret-i İmam-ı Malik'i şöyle anlatır:
"Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tabi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere "Bilmiyorum" derdi Ve "İlim kalkanı bilmiyorum demektir" buyururdu
Birgün Halife Harun Reşid dedi ki:
"Ya İmam senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim Herkesin bunlara uymasını ve senin mezhebinde olmalarını emredeceğim "
İmam-ı Malik hazretleri "Ya halife, hadis-i şerifte; "Ümmetimin âlimlerinin ihtilafı rahmettir" buyuruldu Âlimlerin ihtilafı Allahü teâlânın rahmetidir Hepsi hidayet üzeredir Müslümanlar bu rahmetten mahrum bırakılamaz " Bunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti Harun Reşid, İmam-ı Malik hazretlerinden hergün evine gelip, oğlu Emin ile Me'muna ders vermesini istedi İmam-ı Malik hazretleri Halifeye buyurdu ki:
"Ya halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz, İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir "
Bunun üzerine halife İmam-ı Malik'ten özür diledi ve hergün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı
Malik bin Enes hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi Buyurdu ki: "İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahü teâlâdan korkması lazımdır İlim, çok rivayet etmek değildir İlim bir nurdur Allahü teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar " Bir defasında da; "Eğer elimde imkan olsaydı, Kur'an-ı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum " buyurdu
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi "Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz " buyurarak, Peygamber efendimizin; "Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir " hadis-i şerifini rivayet ederdi İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber efendimizin; "Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allahü teâlânın kendisini Cennet'e koyacağı aklına gelmez " hadis-i şerifini rivayet ederdi
Müslümanlar arasında Allahü teâlânın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini bildirerek; "Müsafeha ediniz, aranızdaki kin gider Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider " hadis-i şerifini naklederdi
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı "Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer " buyururdu
İmam-ı Malik hazretlerinin Peygamber efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı Resulullah efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: "Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu hâlimi hoş karşılardınız Ben, Muhammed bin Münkedir'i gördüm O hafızların efendisi idi Ona ne zaman bir hadis-i şerif sorulsa ağlamaya başlardı Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı O, Resulullah'tan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu "
|