Yalnız Mesajı Göster

İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri




İşte İmam-ı A’zam Ebu Hanife; en mükemmel usullerle yaptığı uzun çalışmaları ve ictihadı neticesinde çözdüğü ve tedvin ettiği fıkıh (hukuk) bilgileri ile Müslümanların ibadetlerinde ve diğer işlerinde İslamiyete doğru bir şekilde uymak için takip edecekleri bir yolu gösterdi ve bu yola “Hanefi Mezhebi”denildi
İmam-ı Şafii şöyle buyurmuştur: “Bütün Müslümanlar İmam-ı A’zamın ev halkı, çoluk çocuğu gibidir” (Yani, bir adam çoluk çocuğunun nafakasını kazandığı gibi İmam-ı A’zam da insanların işlerinde muhtaç oldukları din bilgilerini meydana çıkarmayı kendi üzerine almış, herkesi kolaylığa ve rahata kavuşturup güç bir işten kurtarmıştır)
Yaşadığı devrin özellikleri


İmam-ı A’zamın yaşadığı devir, Emeviler ve Abbasiler zamanına isabet etmektedir Ömrünün elli iki yılını Emeviler, on sekiz yılını da Abbasiler devrinde geçirdi Emevi devletinin son bulup, Abbasi devletinin kuruluşuna ve bu arada vuku bulan çeşitli hadiselere şahit oldu Bütün hadiseler içerisinde İmam-ı A’zam, bir taraftan dini öğrendi ve öğretti Diğer taraftan da, Ehl-i sünnet itikadında olan insanları, imandan ayırmaya çalışan ve kendilerine “Dehriyyun” denilen dinsizlerle ve sapık fırkalarla mücadele etti Bunların başında Şii, Harici, Mürcie, Mutezile, Cebriyye gibi fırkalar gelmekteydi Bu fırkaların her biri ile yaptığı münazaralarda onları kesin delillerle susturuyordu Hatta ders verdiği sırada bile, ellerinde kılıçlarıyla yanına girip münazara edenler, aldıkları ikna edici cevaplar karşısında, ya doğru yola giriyorlar veya verecek cevap bulamayınca perişan bir halde çekip gidiyorlardı

Şahsiyeti ve büyüklüğü


İmam-ı A’zam, Allahü teâlânın rızasından başka bir düşüncesi olmayan büyük bir âlimdi Dinden soranlara İslamiyeti dosdoğru şekliyle bildirir, taviz vermez, bu yolda hiçbir şeyden çekinmezdi Onun kitaplarına, ders halkasına ve fetvalarına herhangi bir siyasi düşünce ve güç, nefsani arzu ve menfaat, şahsi dostluk ve düşmanlık gibi unsurlar asla girmemiştir
İmam-ı A’zam Ebu Hanife nefsine tam olarak hakimdi Lüzumsuz şeylerle asla uğraşmazdı Ancak kendisi gibi büyük İslam âlimlerinde görülen heybet, vakar ve ahlak-ı hamide (yüksek İslam ahlakı) ile her halükarda insanların kurtuluşu için çırpınırdı Muarızlarına bile sabır, güler yüz, tatlılık ve sükunetle davranır, asla heyecan ve telaşa kapılmazdı Keskin ve derin bir firaset sahibiydi Bu haliyle insanların içlerinde gizledikleri şeylere nüfuz eder ve olayların sonuçlarını sezerdi
Ayrıca kuvvetli şahsiyeti, keskin zekası, üstün aklı, engin ilmi, heybeti, geniş muhakemesi, muhabbeti ve cazibesi ile karşılaştığı herkese tesir eder, gönüllerini cezbederdi Karşısına çıkan ve uzun tetkiki gerektiren bazı meseleleri, derin bir mütalaadan sonra, böyle olmayanları ise anında ve olayın açık misalleriyle cevaplandırırdı En inatçı ve peşin hükümlü muarızlarını bile, en kolay bir yoldan cevaplandırarak ikna ederdi Bu hususta hayret verici sayısız menkıbeleri meşhurdur Aşağıda bunlardan birkaçını arzedeceğiz
Hasılı İmam-ı A’zam Ebu Hanife, İslamiyetin, Müslümanlardan doğru bir itikad (Ehl-i sünnet itikadı), doğru bir amel ve güzel bir ahlak istediğini bildirmiş, ömrü boyunca bu kurtuluş yolunu anlatmıştır Vefatından sonra da yetiştirdiği talebeleri ve kitapları asırlar boyunca gelen bütün Müslümanlara ışık tutmuş ve rehber olmuştur
İmam-ı A’zam, İslam dinine yaptığı bütün bu hizmetleriyle İslamiyeti iman, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, Müslümanları çeşitli fitneler ve propagandalarla zaafa düşürmek, parçalamak ve böylece İslam dinini yıkabilmek ümidine kapılanları hüsrana uğratmış, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibadetlerde, günlük işlerde Allahü teâlânın rızasına uygun bir hareket tarzının esaslarını ve şeklini tesbit etmiştir Böylece, ikinci hicri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) ünvanını almıştır
Buhari ve Müslim’deki bir hadis-i şerifte; “İman, Süreyya yıldızına çıksa, Faris oğullarından biri elbette alıp getirirbuyruldu İslam âlimleri, bu hadis-i şerifin İmam-ı A’zam hakkında olduğunu bildirmiştir Yine Buhari ve Müslim’de bildirilen bir hadis-i şerifte; “İnsanların en hayırlısı, benim asrımda bulunan Müslümanlardır (yani Eshab-ı kiramdır) Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir (yani Tabiindir) Onlardan sonra da onlardan sonra gelenlerdir (yani Tebe-i tabiindir)” buyruldu İmam-ı A’zam da, bu hadis-i şerifle müjdelenen Tabiinden ve onların da en üstünlerinden biridir Hayrat-ul-Hisan, Mevdu’at-ül-Ulum ve Dürr-ül-Muhtar da yazılı olan hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Adem (aleyhisselam) benimle öğündüğü gibi ben de ümmetimden bir kimse ile öğünürüm İsmi Nu’man, künyesi Ebu Hanife’dir O, ümmetimin ışığıdır)
(Peygamberler benimle öğündükleri gibi ben de Ebu Hanife ile öğünüyorum Onu seven beni sevmiş olur Onu sevmeyen beni sevmemiş olur)
(Ümmetimden biri, şeriatimi canlandırır Bid’atleri öldürür Adı Nu’man bin Sabit’tir)
(Her asırda ümmetimden yükselenler olacaktır Ebu Hanife zamanının en yükseğidir)
Hazret-i Ali de; “Size bu Kufe şehrinde bulunan, Ebu Hanife adında birini haber vereyim Onun kalbi ilim ve hikmet ile dolu olacaktır Ahir zamanda, birçok kimse, onun kıymetini bilmeyerek helak olacaktır Nitekim Şiiler de, Ebu Bekir ve Ömer için helak olacaklardır” buyurdu
İmam-ı A’zamın zamanında ve sonraki asırlarda yaşayan İslam âlimleri hep onu medh etmişler, büyüklüğünü bildirmişlerdir Abdullah ibni Mübarek anlatır:
Ebu Hanife, İmam-ı Malik’in yanına geldiğinde İmam-ı Malik ayağa kalkıp ona hürmet gösterdi O gittikten sonra yanındakilere: “Bu zatı tanıyor musunuz? Bu zat, Ebu Hanife Nu’man bin Sabit’tir Eğer şu ağaç direk altındır dese, isbat eder” dedi
Yine Abdullah ibni Mübarek der ki: “Hasan bin Ammare’yi Ebu Hanife ile birlikte gördüm Ebu Hanife’ye şöyle diyordu: “Allahü teâlâya yemin ederim ki fıkıhta senden iyi konuşanı, senden sabırlısını ve senden hazır cevap olanını görmedim Elbette sen fıkıhta söz söyleyenlerin efendisi ve reisisin Senin hakkında kötü söyleyen sana hased edenler, seni çekemeyenlerdir
Veki' der ki:
“Allahü teâlâya yemin ederim ki, Hazret-i İmam çok emin idi Yine Allahü teâlâya yemin ederim ki Allahü teâlâ onun kalbine azamet ve celaleti ile tecelli eylemişti, Allahü teâlânın rızasını her şeye tercih ederdi
Yahya bin Kettan der ki :
“Onu görünce Allahü teâlâdan korktuğunu anladım
Ebu Ahvas der ki :
“Eğer kendisine üç güne kadar öleceği bildirilse, yapmakta olduğu amelden, ibadetten daha fazlasını yapması imkansızdı, çünkü her zaman yapılabilecek ibadetin çoğunu yapardı

Alıntı Yaparak Cevapla