Prof. Dr. Sinsi
|
İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri
Nasr ibni Muhammed, anlatır: Hazret-i İmamın bir müddet fetva vermesi yasaklanmıştı O zaman oğlu Hammad gelip bazı su*aller sordu, Hazret-i imam cevap vermedi Hammad dedi ki: (Babacığım şimdi seni kimse görmü*yor, cevap verseniz ne lazım gelir?) Buyurdu ki: (Korkarım ki «Sultan hiç fetva verdin mi?» diye sorduğu zaman, ben de vermedim diyemem, yani yalan söyleyemem )
Abdulah İbni Mübarek, Süfyan-ı Sevri'ye sordu:
“Ebu Hanife'yi gıybet edilmekten uzaklaştıran nedir, düşmanları bile onu gıybet etmiyor  ” Buyurdu ki: “Yemin ederim ki, o bir kimsenin, hasenatını gidermekten daha akıllıdır ” (Yani o kadar akıllıydı ki, başkalarının onu gıybet edip sevaplarını vermeleri, için, herkesi idare ederdi )
Şerik der ki :
“O çok susar, az konuşurdu Aklı, idraki ilmi çok idi Az münakaşa eder ve az konuşurdu ”
Bekir İbni Ma'ruf der ki:
“Bu ümmetin içinde sireti, Ebu Hanife'den güzel olan bir kimse görmedim ”
(Siret, ahlak ve kalb güzelliği demektir )
Fudayl, der ki:
“Ebu Hanife, faziletin çokluğu, konuşmasının azlığı, ilme ve ilim sahiblerine hizmeti ile tanınır ”
Hasen İbni Salih der ki:
“Ebu Hanife, kuvvetli vera sahibi ve haramlardan çok uzak idi Şüpheli olur diye, helalların fazlasından kaçınırdı Kendini ve ilmini koruma hususundan daha kuvvetli âlim görmedim Vefatına kadar ömrü mücadele ile geçdi ”
Yezid ibni Harun der ki:
“Bin âlimin huzurunda bulunup hepsinden ilim topladım Bunların içinde, vera sahibi ve dilini çok koruyan Ebu Hanifeden başkasını görmedim ”
Hafas der ki:
“Otuz sene Ebu Hanifenin sohbetinde bulundum Aleni yapmadığı bir şeyi, gizli de yapdığını görmedim Şüphelendiği bir şey, malının hepsi bile olsa yanında saklamaz, elinden çıkarırdı ”
Harun Reşid, Ebu Yusuf'a Hazret-i İmamın ahlakını sordu Ebu Yusuf şöyle anlattı:
(Haramdan nefret eder, çok sakınırdı Dinde bilmediği şeyi söylemezdi Allahü teâlâya itaat ve ibadet etmeği ve ona isyan etmemeği çok severdi Dünyayı sevenlerden, dünyaya düşkün olanlardan uzak idi Az konuşur, çok düşünürdü Eğer bir soru sorulsa ve cevabını bilse, söyler ve daima doğruyu söylerdi Eğer bunun gayrisi bir mesele olsa, hak üzere kıyas edip, ona tabi olur Bunda dinini çok kayırırdı İlim ve malını Allah yolunda dağıtırdı İnsanlardan hiç kimseye ihtiyacı yoktu, O yalnız Allahü teâlânın rahmetine kavuşmağı ve rızasını kazanmağı düşünürdü Hiç kimseye tama' etmez Gıybet etmekden çok uzak idi Bir kimseyi hayırdan, iyilikten başka şey ile anmazdı )
Harun Reşid, bunları dinledikten sonra dedi ki:
(Bu saydıkların salihlerin, evliyanın ahlakıdır )
Hasen bin Ziyad der ki:
“Yeminle söylüyorum Takvası o kadar fazla idi ki, valilerden ve halifeden hediye kabul etmezdi ”
Halife Mensur, kendisine otuz bin akça gönderdi Halifeye dedi ki, (Ey Emir-ül-mü'minin, ben Bağdadda misafir gibiyim Yanımda insanlara verilecek çok emanetler vardır Bunları saklıyacak yerim yoktur Bunları Beyt-ül malda saklasalar iyi olur ) Halife kabul etti Hazret-i imam vefat edince, Beyt-ül maldaki insanlara verilecek emanetleri çıkardılar O paralar orada idi Mensur bunları görünce, (Ebu Hanife bize bir oyun oynadı, anlıyamadık ) dedi
Hafız Muhammed ibni Meymun der ki:
“Ebu Hanife’nin zamanında ondan arif ve fakih yoktu Yemin ederim ki, onun mübarek ağzından bir söz duymağa yüz bin dinar (altın) veririm ”
İbn-i Üyeyne;
“Onun eşini ve benzerini gözüm görmedi, fıkıh bilgisi Kufe’de Ebu Hanife’nin talebesindedir ” demiştir
Davud-i Tai’nin yanında Ebu Hanife hazretlerinden konuşuldu Buyurdu ki: “O bir yıldızdır Karanlıkta kalanlar onunla yol bulur, hidayete kavuşur ”
Hafız Abdülaziz ibni Revvad der ki: “Ebu Hanife’yi seven, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebindedir Ona buğz eden, kötüleyen bid’at sahibidir Ebu Hanife bizimle insanlar arasında miyardır (ölçüdür) Onu sevenin, ona yüzünü dönenin Ehl-i sünnet olduğunu; buğz edenin bid’at sahibi olduğunu anlarız ”
İbrahim bin Muaviye-i Darir der ki: “Ebu Hanife’yi sevmek sünnetin tamamındandır Ebu Hanife adaleti gözetir, insafla konuşur, ilmin yollarını insanlara beyan eder ve herkesin müşkillerini çözerdi ”
Hakikate varmış evliyanın büyüklerinden Sehl bin Abdullah Tüsteri; “Eğer Musa ve İsa aleyhimesselamın kavimlerinde Ebu Hanife hazretleri gibi âlimler bulunsaydı, bunlar doğru yoldan ayrılıp, dinlerini bozmazlardı ” buyurmuştur
İmam-ı Şafii; “Ben İmam-ı A’zam Ebu Hanife’den daha büyük fıkıh âlimi bilmem Fıkıh öğrenmek isteyen onun talebesinin ilim meclisinde otursun, onlara hizmet etsin ” buyurmuştur
Ahmed ibni Hanbel; “İmam-ı A’zam, vera (haramlara düşme korkusuyla şüphelilerden sakınan) ve zühd (dünyaya düşkün olmayan), isar (cömertlik) sahibiydi Ahirete olan arzusunun çokluğunu kimse anlayacak derecede değildi ” buyurmuştur
İmam-ı Malike; “İmam-ı A’zamdan bahsederken onu diğerlerinden daha çok medh ediyorsunuz?” dediklerinde; “Evet öyledir Çünkü, insanlara ilmi ile faydalı olmakta, onun derecesi diğerleri ile mukayese edilemez Bunun için ismi geçince, insanlar ona dua etsinler, diye hep meth ederim ” buyurmuştur
İmam-ı Gazali; “İmam-ı A’zam Ebu Hanife çok ibadet ederdi Kuvvetli zühd sahibiydi Marifeti tam bir arif idi Takva sahibi olup, Allahü teâlâdan çok korkardı Daima Allahü teâlânın rızasında bulunmayı isterdi ” buyurmuştur
Yahya bin Muaz-ı Razi anlatır: Peygamber efendimizi rüyada gördüm ve; “Ya Resulallah, seni nerede arayayım?” dedim Cevabında; “Beni, Ebu Hanife’nin ilminde ara ” buyurdu
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurur ki: “İmam-ı A’zam, abdestin edeplerinden bir edebi terk ettiği için kırk senelik namazını kaza etmiştir Ebu Hanife takva sahibi, sünnete uymakta ictihad ve istinbatta (şer’i delillerden hüküm çıkarmakta) öyle bir dereceye kavuşmuştur ki, diğerleri bunu anlamaktan acizdirler İmam-ı A’zam, hadis-i şerifleri ve Eshab-ı kiramın sözünü kendi reyine (ictihadına tercih) ederdi ” İmam-ı Rabbani hazretleri Mebde’ ve Mead risalesinde de şöyle buyurur: “Derecesinin yüksekliğini ve kıymetini anlatmaktan aciz olduğumuz o büyük imamın şanından ne yazayım! Müctehidlerin en vera sahibiydi En müttekisi (Allah’tan korkarak haramdan çok sakınanı) o idi Şafii’den de, Malik’ten de, İbn-i Hanbel’den de her bakımdan üstündü ”
Yine İmam-ı Rabbani ve Muhammed Parisa hazretleri buyurdular ki: “İsa aleyhisselam gibi ülülazm bir peygamber gökten inip İslam diniyle amel edince ve ictihad buyurunca, ictihadı İmam-ı A’zamın ictihadına uygun olacaktır Bu da İmam-ı A’zamın büyüklüğünü, ictihadının doğruluğunu gösteren en büyük şahittir”
|