Prof. Dr. Sinsi
|
İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri
O, burada tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor
Ali bin Ca’de, Ebu Yusuf’un şöyle dediğini nakleder:
Babam öldüğü zaman ben küçüktüm Annem sanat öğrenmem için beni bir terzinin yanına verdi Ben terziyi bırakıp İmam-ı A’zam’ın ilim meclisine devam ettim Uzun bir zaman geçmişti Annem hocama gelip; “Bu çocuğun senden başka üstadı yok mudur? Ona kendim bakıyorum, o bir yetimdir ” dedi Hocam buyurdu ki: “Sen onu kendi haline bırak! O, burada tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor ” Bunun üzerine annem dönüp gitti Ben ise daima hocamın yanında bulunur, hizmetinden ve meclisinden ayrılmazdım Böylece Allahü teâlâ bana ilimden çok şeyler nasip eyledi Daha sonra bana kadılık vazifesi verdiler Bir gün Abbasi halifesi Harun Reşid ile sofrada oturuyordum Sofraya tereyağı, fıstık ve badem ezmesi getirdiler Harun Reşid bana; “Bundan ye, her zaman bize böyle yemek vermezler ” dedi Ben güldüm “Niçin gülüyorsun?” dedi Ben de İmam-ı A’zamla ilgili olan o hadiseyi anlattım Harun Reşid bunun üzerine; “Gerçekten ilim insanı yükseltir İnsanların baş gözüyle göremediklerini o kalp gözüyle görürdü ” dedi ve hocama rahmetle dua etti
Komşumuzun sesi kulağımıza gelmez oldu
Komşusu bir genç vardı, her gece içki içer, eve sarhoş gelir, bağırır çağırırdı Bir gün zaptiyeler onu yakalayıp hapse attılar Ertesi gün İmam-ı A’zam, “Komşumuzun sesi kulağımıza gelmez oldu ” deyince, bir talebesi onun hapse atıldığını söyledi Bunun üzerine İmam-ı A’zam valiye gitti Vali, onu görünce ayağa kalkıp hürmetle karşıladı “Buraya teşrifinizin sebebi nedir?” dedi O da hadiseyi anlatınca, vali: “Böyle ehemmiyetsiz bir iş için zat-ı aliniz buraya kadar niçin zahmet ettiniz, bir haber gönderseydiniz kafiydi ” dedi ve o genci serbest bıraktı İmam-ı A’zam o gence; “Bak biz seni unutmuyoruz ” diyerek ona bir kese de akçe (para) verdi, “Bununla ihtiyaçlarını karşılarsın” buyurdu Bunun üzerine o genç, yaptığı kötü işlerden tövbe edip, İmam-ı A’zamın derslerine devam etmeye başladı ve fıkıh ilminde âlim olarak yetişti
Fetva vermeye kalkan bu kadarını nasıl bilmez!
Daha ilmini tamamlamamış talebelerinden birisi, kendinde bir salahiyet görüp bir meclis kurdu Fıkıh öğretmeğe baş*ladı Bu haber Hazreti İmama gidince huzurundakilerden birisine bunun meclisi*ne gidip ona şöyle söylemesini emretti:
“(Bir kimse elbisesini temizleyiciye verse, birkaç gün sonra gelip elbisesini istese temiz*leyici inkâr etse, daha sonra tekrar gelip elbi*sesini istese temizleyici de elbisesini temiz ola*rak ona verse ücret alabilir mi?” Eğer alır der*se hata ettin dersin Ücret almaz derse yine hata ettin dersin )
Bu zat meseleyi gidip o talebeye anlatıp soruyu sordu:
- Temizleyicinin ücret almağa hakkı var mı?
- Evet ücret alır
- Hata ettin, öyle değildir
- Hayır ücret alamaz
- Yine hata ettin, öyle değildir
Bunun üzerine, fetva vermeye kalkışan o talebe, Hazret-i İmamın huzuruna gitti Hazret-i İmam onun gel*diğini görünce şöyle konuşmaya başladı :
- Seni buraya elbiseyi temizleme meselesi mi gönderdi?
- Evet  
- Sübhanallah, insanlara fetva vermeye kal*kan ve Allahü teâlânın dininde söz söylemek için kendisine meclis kuran kimse ücret bah*sinden bu kadarını nasıl bilmez?
- Bunun cevabı nasıldır?
- Eğer temizleyici elbiseyi gaspettikten sonra temizlediyse ücret verilmez Çünkü ken*disi için temizlemiş demektir Yok gaspetmeden önce temizlemişse ücret vermesi lazımdır Çünkü onu sahibi için temizlemiştir
Üç gümüş karışsa, ikisi kaybolsa
Abdulah İbni Mübarek Hazret-i İmama sordu :
- Bir kimsenin iki gümüşü, başka biri*nin bir gümüşü ile karışsa, sonra ikisini kaybetse, hangileri olduğunu da bilmese ne yap*ması lazımdır?
- Kalan bir gümüş üçe taksim edilir Üç*te biri bir gümüşü olanın, üçte ikisi de iki gü*müşü olanındır
Bize göre mi, size göre mi?
Bir rafizi Hazret-i İmama gelip şöyle bir soru sordu:
- İnsanların en kuvvetlisi kimdir?
- Bize göre Hazret-i Ali'dir, size göre ise Hazret-i Ebu Bekirdir (Radıyallahü anhüma)
- Nasıl olur?
- Çünkü Hazret-i Ali hilafetin Ebu Bekr-i Sıddik'in hakkı olduğunu bildi, kabul edip ona teslim eyledi Size göre ise Ebu Bekr-i Sıddik Hazret-i Ali'den hilafeti zorla aldı Fa*kat Hazret-i Ali bir şey yapamadı
Rafizi bu söz karşısında şaşırıp kaldı
Eğer kıyas ederek söyleseydim
Hazret-i İmam, Hazret-i Ali'nin torunu Muhammed bin Hasen ile buluştu, aralarında şöy*le konuşma geçti:
- Ceddimin Hadis-i şeriflerine kıyas ile muhalefet eden zat sen misin?
- Bundan Allahü teâlâya sığınırım Ced*diniz gibi size de hürmetimiz vardır
Hazret-i İmam dizleri üzerine oturup sor*du :
- Erkek mi zayıftır, kadın mı?
- Kadın, daha zayıf yaradılışlıdır
- Kadının hissesi ne kadardır?
- Erkeğin yarısı kadardır
- Eğer kıyas ile söyleseydim bu hükmün tersini söylerdim Namaz mı efdaldir oruç mu?
- Namaz efdaldir
- Eğer kıyas ederek söyleseydim, hayzlı kadına ramazan orucunu değil namazını kaza etmesini emrederdim Bevil mi (idrar) pistir, meni mi?
- Bevil daha necistir
- Eğer kıyas ederek söyleseydim, meni çıktığı zaman değil, bevil çıktığı zaman gusül abdesti almayı emrederdim Hadis-i şerifte olandan gayrisini söylemekten Allahü teâlâya sığınırım Ben Peygamber aleyhisselamın söz*lerine kıymet veriyorum, onları açıklıyorum, başka bir şey yapmıyorum
Bu konuşma üzerine Muhammed bin Ha*sen İmam-ı A'zamın kendisine yanlış tanıtıl*dığını anlayarak kalkıp Ebu Hanife'nin alnın*dan öptü
İmam-ı A'zamın ilminin yüksekliği
Mütesettir bir kadın, bir meselesini hal*letmek için Hazret-i İmama geldi İmam-ı Azam evinden çıkmış, atına binip ayaklarını üzengiye koyarken kadın sualini sordu Hazret-i İmam bir an düşündükten sonra şöyle ce*vap verdi:
- Senin bu sualinin cevabı, Kur'an-ı Ke*rimde açıkça yoktur Kur'an-ı Kerimi baştan sona kadar düşündüm, cevabını bulamadım İstersen biraz bekle, hemen gelir, sana doğru cevabı veririm
Bu menkıbe, İmam-ı A'zamın ilminin ne derece yüksek olduğunu göstermektedir
|