Prof. Dr. Sinsi
|
Ebû Yûsuf
EBÛ YÛSUF
İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin en önde gelen talebesi, en büyük velîlerden Asıl adı, Yâkub bin İbrâhim'dir Ebû Yûsuf künyesidir Soyu Eshâb-ı kirâmdan Sa'd bin Buhayr el-Ensârî'ye dayanır 731 (H 113) senesinde Kûfe'de doğdu 798 (H 182) senesi Bağdât'ta vefât etti Kabr-i şerîfi ziyâret mahallidir
Ebû Yûsuf'un ceddi hazret-i Sa'd, Resûlullah efendimizin hayır duâlarına kavuştu Henüz küçük yaşlarda olan hazret-i Sa'd, Uhud muhârebesinde Peygamber efendimize gelerek kendisini de bu harbe götürmelerini arzetti Peygamber efendimiz başını okşayıp; "Küçüktür, gazâya gidemez " buyurdular Çünkü âkıl ve bâliğ olmayanlara gazâya izin vermezlerdi Bu okşamanın eseri, onda ve neslinde görüldü Hazret-i Sa'd daha sonraki gazâlara iştirak etti Kûfe'ye yerleşip orada vefât etti
Ebû Yûsuf, Kûfe'de doğdu Sonra Bağdât'a yerleşip orada yetişti Fakir bir âilenin evlâdı olan Ebû Yûsuf önce Ebû İshak Şeybânî, Süleymân et-Temîmî, Yahyâ bin Saîd el-Ensârî, Süleymân bin Mihran el-A'meş, Hişam bin Urve gibi büyük fakîh ve muhaddislerin derslerine devâm etti Muhammed bin Abdurrahmân bin Ebû Leylâ'nın derslerine de devâm ettiği sırada, bu zâtın bâzı müşkil meselelerde İmâm-ı A'zam'a mürâcaat ettiğini ve onun talebelerinin ilimdeki üstünlüğünü görünce, İmâm-ı A'zam'ın büyüklüğünü anlayıp, ona talebe oldu
Yetim olup fakir bir âilenin çocuğu olmasına rağmen, İmâm-ı A'zam'ın derslerine büyük bir gayretle devâm etti İmâm-ı A'zam, onun keskin zekâsını görüp derslere sürekli devâm etmesi için fakir olan âilesinin geçimini de kendi üzerine aldı Âilesini rahatlıkla geçindirip ilme yönelmesi için ona devamlı yardımda bulundu
Şucâ' Muhammed, başka bir rivâyet olarak Ebû Yûsuf'un şöyle dediğini nakleder: "Babam öldüğü zaman cenâzesinde bulunamadım Akrabâ ve komşularımın cenâze ve defn işleriyle uğraşmalarını temin ettim Zîrâ İmâm-ı A'zam'ın bir dersinde bulunamayacaktım Eğer o dersi kaçırsaydım, ondaki faydalı bilgilere kavuşamamanın hasreti ölünceye kadar devâm ederdi Ve yine demiştir ki: "Ferâiz (mîras) ve hayza âit (kadınlara mahsus) bilgileri İmâm-ı A'zam'ın bir meclisinde, nahiv ilmini de âlim bir kimsenin huzûrunda bir defâda öğrendim "
Ebû Yûsuf kısa zamanda İmâm-ı A'zam hazretlerinin talebeleri arasında ilimde ilerleyip hocasının iltifâtına kavuştu Ebû Hanîfe hazretlerinden ve birçok âlimden hadîs-i şerîf dinledi Bir derste elli altmış hadîs-i şerîf ezberler ve dersten çıkınca yazdırırdı Diğer hocalarından bâzıları şunlardır: Ahves bin Hakîm, İbrâhim bin Ebû İshak, İsmâil bin İbrâhim, İsmâil bin Ümeyye, İsmâil binEbî Hâlid, İsmâil bin Aliyye, Eyyüb bin Utbe, Beyân bin Bişr, Ebû Bekr bin Abdullah el-Hüzelî, Sâbit bin Ebû Hamza, İbn-i Cüreyc, Ebû Cenâb Yahyâ Kelbî, v b Muhammed bin Hasan Şeybânî, Amr bin Muhammed-i Nâkıd, Ahmed ibni Münîr, Ali ibni Mûsâ Tûsî, Abdüs bin Bişr, Hasan bin Şebîb ve daha birçok âlim de Ebû Yûsuf'tan hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir
Ebû Yûsuf, İmâm-ı A'zam'ın derslerine on yedi sene aralıksız devâm edip, ilimde yüksek dereceye ulaştı ve müctehid oldu İmâm-ı A'zam'ın fıkhını ve mezhebini yayan talebelerinin başında geldi Bu hususta ilk kitap yazan da odur
Talhâ bin Muhammed bin Câfer der ki: "Ebû Yûsuf, İmâm-ı A'zam hazretlerinin talebeleri arasında en yükseğidir İmâm-ı A'zam hazretlerinin ilmini bütün yeryüzüne yayan odur "
Ebû Yûsuf, hakkında âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf (nass), bulunmayan bir meseleyi hükme bağlarken önce hocası İmâm-ı A'zam'ın ictihâdına bakar, bulursa ona göre hüküm verirdi, bulamazsa kıyas ve kendi re'yi ile hareket ederdi Bu hususta da hocasının koyduğu usûl ve kâidelere bakarak meseleyi hükme bağlardı
Bir gün İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretleri çok hasta olmuştu Birisi gelip İmâm-ı A'zam'a Ebû Yûsuf'un öldüğünü söyledi İmâm-ı A'zam; "O ölmedi" buyurdu Ölmediğini nereden bildiniz dediklerinde; "İlme çok hizmet etti, meyvelerini toplamadan ölmez" buyurdu Hakîkaten ölüm haberinin doğru olmadığı anlaşıldı İlmi, üstünlüğü ve talebeleri her tarafa yayılıp, meyvelerini topladı İmam-ı A'zam hazretleri bir defâsında; "Bu genç hayatta iken ona muhâlefet eden bulunmaz " buyurdular
Ebû Yûsuf iyileşince, bir ders meclisi kurdu ve insanlara fıkıh ilmini, haram ve helâli öğretmeye başladı Bu haber Ebû Hanîfe hazretlerine ulaştırıldı İmâm-ı A'zam hazretleri huzûrunda bulunanlardan birine; "Şimdi Yâkub'un (Ebû Yûsuf'un) meclisine git ve ona; "Bir kimse elbisesini kısaltmak için bir terziye verse, sonra elbisesini istese, terzi de inkâr etse, sonra tekrar terziye gelse ve elbisesini istese terzi de elbisesini kısaltmış olarak ona verse ücret alabilir mi? diye sor Eğer alır derse hatâ ettin, dersin Eğer ücret almaz derse yine hatâ ettin dersin " dedi Bu talebe Ebû Yûsuf'un ders okuttuğu meclisine geldi Soruyu sordu Ebû Yûsuf; "Terzi ücret alır " dedi O da; "Hatâ ettin Öyle değildir " dedi Ebû Yûsuf bir müddet düşündü ve; "Hayır ücret alamaz " dedi Soran yine; "Yanıldın Öyle değildir " dedi Bunun üzerine Ebû Yûsuf hemen yerinden kalkıp Ebû Hanîfe hazretlerinin huzûruna gitti Ebû Hanîfe hazretleri onun geldiğini görünce; "Seni buraya elbiseyi kısaltma meselesi mi gönderdi?" dedi Ebû Yûsuf da; "Evet efendim " diye cevap verdi Ebû Hanîfe hazretleri tebessüm ederek; "İnsanlara fetvâ vermeye koyulan ve Allahü teâlânın dîninde söz söylemek için kendine meclis kuran, ücret bahsinden bu kadarını nasıl bilemez " buyurdu Ebû Yûsuf; "Hocam bana bunun cevâbını söyleyiniz " dedi Ebû Hanîfe hazretleri; "Eğer o elbiseyi gasbettikten sonra kısalttı ise ücret verilmez Çünkü kendisi için kısaltmış demektir Eğer gasbetmeden önce kısalttıysa, ücret verilir Çünkü onu sâhibi için kısaltmıştır " buyurdu Bunun üzerine Ebû Yûsuf hocasının ellerine sarılıp öptü
Ebû Yûsuf hazretleri anlatır: "Hocam bir kimseye bir şey verince kendisine teşekkür ederlerdi ve ona; "Allahü teâlâya şükret! Bu, Allahü teâlânın sana gönderdiği rızkıdır" derdi "Sizlerden daha cömert kimse görmedim " dediğim zaman, bana; "Keşke hocam Hammâd'ı görseydin, güzel huyları, iyi hasletleri kendisinde toplamıştı " buyururdu
Ebû Yûsuf hazretlerinin olgunluk, ahlâk güzelliği ve insanlar üzerindeki îtibârı ortaya çıkınca, hocası İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri ona şu vasiyet ve tavsiyelerde bulundu:
"Ey Yâkûb, sultâna saygı göster Mevkiine hürmet et Huzûrunda yalan söylemekten sakın
İlmî bir mesele için seni çağırmadığı vakitlerde yanına gitmekten kaçın Çünkü ona gidip gelmeyi, girip çıkmayı çoğaltırsan, sana îtibâr etmez olur, mevkiin yanında küçülür
Huzûruna girdiğin zaman hem kendi kadrini hem de başkasının kadrini kıymetini bilen ol
Sultanın dostları ve tarafları ile buluşma Etrâfındakilerden uzaklaş ki şerefin ve merteben yerinde kalsın Halk önünde konuşma, yalnız sorduklarına cevap ver Halk ve tüccar arasında da dînî ve zarûrî bilgiye âid olmayan sözlerden kaçın ki, sevgin ve mala rağbetin üzerinde durulmasın Zîrâ onlar kötü zanda bulunabilirler ve yaklaşmanı kendilerinden rüşvet almana atfederler
Halk arasında ne gül ne de gülümse Çarşı pazara da çok çıkma
Yol ağızları ve köşebaşlarında oturma İcâbederse mescidde ve avlusunda otur Çarşı, sokak ve câmilerde bir şey yeme Dükkanlarda da oturma Yol kenarlarında bulunan çeşmelerden, musluklardan ve sakaların ellerinden su içme İpekten yapılma atlas veya çeşitli ipekler giyme Çünkü bunlar insanı ahmaklığa, gevşekliğe götürür
Eşinin (hanımının) yanında yabancı kadınlardan konuşma Sen başka kadınlardan bahsedince o da yabancı erkeklerden söz etmek hakkını kendinde bulur Evlilik hayâtının maddî bütün ihtiyaçlarını sağlamaya muktedir olduğunu bilmeden evlenme Önce ilim tahsîl et Sonra helâlından mal ve servet edin Ondan sonra evlen Çünkü tahsil zamânında hayâtını da kazanmak istersen ikisini bir arada yürütemez, tahsîlini noksan bırakırsın İlim tahsîlinden önce edineceğin servet ise seni dünyâ ile uğraşmaya, hizmetçiler tutmaya teşvik eder Bu sûretle vaktin boşa gider Çoluk-çocuğun olur Nüfûsun artar, onların ihtiyâcını temine çalışırken ilmi bırakırsın Gençliğinin kuvvetli, gönlünün âsûde, rahat, kafanın zinde zamânında ilim tahsîli ile uğraş Sonra mal ve mülk toplamaya çalış Zîrâ evlat ve ıyâlin bakmakla yükümlü olanların çoğalması zihni karıştırır Hayâtını kazanınca da evlenebilirsin
Her halde Allahü teâlâdan kork, fenâlıklardan korun Emânetleri koru Küçük-büyük, zengin-fakir herkese iyilik ve nasihatte bulun Hiç kimseyi küçük görme Vakarlı ol ve herkese değer ver İnsanlar ile düşüp kalkma Onlar seni arasınlar Ziyâretine gelenleri iyi karşıla Meselelerine cevap ver Eğer o meselenin ehli ise ilim ile meşgul olur, değilse sana muhabbet sevgi besler Her kim sana bir mesele sormaya gelirse, yalnız sorusuna cevap ver Fazla şeyler ilâve etme Çünkü, sorusunun uzun cevâbı onun zihnini karıştırır
Kazançsız, azıksız on sene de kalsan, ilim öğrenmekten yüz çevirme Çünkü tahsilden vazgeçtiğin takdirde yine geçimin darlaşacaktır
Fıkıh ilmini öğrenmek ve bu ilimde derinleşmek anlayışlarını arttırmak üzere sana gelenlerin ilme karşı rağbetini arttırmak için onların herbirini birer oğul ve evlâd edinmişçesine karşıla
Halktan veya emrin altında çalışanlardan biriyle münâkaşa etme Çünkü böyleleri ile münâkaşa, itibârını giderir
Hiç kimsenin yanında, isterse sultân olsun hakkı anmaktan ve söylemekten çekinme
Başkasının yaptığından daha çok ibâdet, verdiklerinden ziyâde ihsanda bulunmadıkça, canın rahat etmesin Çünkü insanlar senin, kendi ibâdetlerinden fazlasına önem vermediğini görünce sende ibâdete karşı rağbet azlığına hükmederler İlminin sana bir fayda vermemiş olduğuna inanırlar Kendi câhillikleri ile yaptıkları amelleri, senin ilim ile yaptıklarından üstün görürler
Hoca ve üstadlarına hürmet et, onlara dil uzatma İnsanlardan dâimâ çekin Allah için gizli hâlinde ne isen, açık durumunda da öyle ol
Çok gülme Zîrâ çok gülmek kalbini öldürür Vakarlı bir şekilde yürü Acele acele, salına salına yürüme İşlerinde aceleci olma Konuşurken yüksek konuşma, bağırıp çağırma Dâimâ kendin için sükûn ve sükûtu seç
İnsanlar yanında Allahü teâlâyı çokça an ki, onlar da bunu senden öğrensinler Namazlarının arkasında kendine bir vird, bâzı işleri vazife edin Meselâ; Kur'ân-ı kerîm okur, Allahü teâlâyı zikreder, belâ ve musîbetlere karşı ihsân ettiği sabır ve tahammül kudretine, bahşettiği çeşitli nîmetlere şükredersin Her ayın belirli günlerinde oruç tutmayı âdet edin ki başkaları da bu hususta sana uysun
Nefsini dâimâ murâkabe et, gözet, kontrol et, başkasına karşı koru ki, hem dünyâ ve hem de âhiretine âid amellerinde ilminden istifâde edebilesin
Dünyâya ve dünyâlığına güvenme Bulunduğun hale de dayanma Çünkü Allahü teâlâ, varlığının cümlesinden sana soracaktır
İnsanlara hatâlarında uyma Dîne uygun işlerinde tâbi ol Fenâlığını bildiğin bir kimseyi o kötülüğü ile anma Ondan fayda ve iyilik ara ve iyi hâli ile an Meğer o kimsenin fena hâli din husûsunda ise o zaman bunu insanlara söyle de, ona uymasınlar ve ondan sakınsınlar
Ölümü hatırından çıkarma Hocaların ve kendisinden bilgi aldığın zâtlar için Allahü teâlâdan af ve mağfiret dile Kur'ân-ı kerîm okumaya devâm et Kabirleri ve büyük zâtları ve mübârek yerleri çokça ziyâret et İnsanların sana arzedeceği, Peygamber efendimizi rüyâda görmüş olmalarını, câmilerde, türbelerde ve makberlerdeki mübârek zâtların gördükleri rüyâlarını iyi karşıla Red ve inkâr etme
|