Konu: Ebû Yûsuf
Yalnız Mesajı Göster

Ebû Yûsuf

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebû Yûsuf




Hayvânî zevklerine düşkün, nefsânî arzularına uyan kimseler ile berâber oturma Yalnız dîne dâvet yolunda böyleleri ile birlikte bulunmakta bir mahzûr yoktur Oyun ve eğlence yerlerine ve söğülüp sayılan yerlere gitme Ezân okununca hemen câmiye gitmeye hazırlan ki başkaları senden önce davranmasın

Komşundan gördüğün nâhoş halleri ört Çünkü sır sana emânettir İnsanların gizli taraflarını açma

Seninle bir şey hakkında istişâre etmek, danışmak isteyen kimseyi dinle Seni Allahü teâlâya yaklaştıracağını bildiğin şeyleri ona söyle Bu tavsiyemi de kabul eyle Çünkü, bundan dünyâ ve âhirette istifâde edeceksin

Cimrilikten kaçın Zîrâ herkes cimrilere buğzeder Onları sevmez Tamahkârlık ve yalancılıktan sakın Karıştırıcı olma Bütün işlerde insanlığını koru Güzel huylu ol İnsanları incitmekten kaçın Her zaman her yerde temiz elbise giy Dünyâya rağbet ve hırsı azaltarak nefsini temizle Dünyâ sevgisini içinden at Kalbin temiz olsun

Fakir olsan da fakirliğini belli etme Zengin görün Himmet ve gayret sâhibi ol Azmi ve gayreti zayıflayanın, mevkii de zayıflar

Yolda giderken sağa sola bakma Dâimâ önüne bakarak yürü

Dünyâyı ilim adamları yanında hor ve hakir göster Çünkü âhirette olanlar dünyâdakilerden daha hayırlıdır

Münâzara âdâbını bilmeyen ve iddiâlarını delilleri ile ispat edemeyen kimselerle söze girişmekten kaçın

Mevki ve makam peşinde koşan, halk arasındaki meselelere dalan ve bu sûretle kendilerine şöhret ve menfaat sağlamak isteyenlerin sözlerine ve aralarına karışma Çünkü onlar bu hususta seni haklı bilseler dahi sözlerine de önem vermezler Şarlatanlıkları ile seni susturmak ve utandırmak isterler

Kibar ve efendi bir topluluğun arasına girdiğin vakit sana yer göstermedikçe onların üst taraflarına oturma ki onlardan sana üzüntü verecek bir şey gelmesin

Bir cemâat içinde bulunduğun zaman seni saygı ile öne geçirmedikçe kendiliğinden ileri safa geçme Aynı şekilde muâmele görmeden de mihrâba geçip imâm olma

Herkese âid olan park ve mesireliklere çıkma

Zâlim sultan ve âmirlerin yanlarında bulunma Belki onlar senin yanında hak, doğru ve helâl olmayan bir iş yaparlar, sen de onları bunlardan men edemezsin Sükûtunu gören insanlar onların söz ve hareketlerinin hak, doğru olduğunu sanırlar

İlim meclislerinde hiddet ve şiddet göstermekten sakın

Beni de hayırlı duâdan unutma Bu nasihatımı kabul et Onu ancak sana, senin ve bütün müslümanların iyiliği için yapıyorum"

Tefsîr, fıkıh ilimlerinde yüksek dereceye sâhip ve üç yüz bin hadîs-i şerîfi ezbere bilen Ebû Yûsuf hazretleri, hocası İmâm-ı A'zam' ın vefâtından sonra bâzı talebelerine ders vererek onları ilimde yetiştirdi Ayrıca İmâm-ı A'zam'ın fıkhını yâni Hanefî mezhebini nakletti ve bu hususta kitaplar yazdı Ebû Yûsuf'un muâsırlarına göre üstünlüğünü gören Abbâsî halîfesi Mehdî onu kâdılığa tâyin etti Abbâsî halîfelerinden Hâdî ve Hârûn Reşîd zamanlarında da kâdılık yaptı İlk defâ "Kâd-ül-Kudât" ünvânını alan Ebû Yûsuf hazretleri, Hârûn Reşîd zamânında bütün kazâ, hâkimlik işlerinde, hüküm verdiği için "El-Kâd-ül-Kudât-üd-dünyâ" ünvânı ile anıldı Kâdılık yaptığı on altı yıl boyunca halkın suâllerine fetvâ verip müşküllerini halletti

Ebû Yûsuf hazretleri; hakkı, doğruyu bulmak, onu sâhibine vermek için mümkün olan her çâreye mürâcaat ederdi Özellikle dâvâ sâhibini, yeterli miktarda, delili bulunmadığında, hak sâhibinden başkasının lehine hükmetmekten çok korkardı Kıyâmet gününde, verdiği hükümler hakkında niçin böyle hüküm verdin? diye sorulduğunda ne cevap vereceğini düşünür bunların cevaplarını hazırlardı

Ali bin Îsâ el-Kummî anlatır: "Ev ihtiyâçları ile meşgul olduğunu tahmin ettiğim bir vakitte İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerinin yanına gittim Benimle görüşeceğini hiç tahmin etmiyordum Fakat düşündüğüm gibi çıkmadı Kapıyı çaldığımda dışarı çıktı Beni içeri buyur etti Evde yalnız imiş Oturduğu yerin dört bir yanı kitap doluydu Onları mütâlaa ediyordu Bana; "Bu gördüğün kitaplar, verdiğim hükümlerdir Yarın kıyâmet gününde niçin böyle hüküm verdin denildiğinde, ne cevap vereceğim Şimdi onları hazırlamakla meşgûlüm" buyurdu

Bişr bin Velîd anlatır: "Benim hanımım, Ebû Yûsuf hazretlerinin hanımı ile görüşür, zaman zaman yanına giderdi Ebû Yûsuf hazretlerinin hanımı şöyle nakleder: "Ebû Yûsuf önceleri gece ve gündüz İmâm-ı A'zam hazretlerinden hemen hemen hiç ayrılmazdı Nihâyet bir gün İmâm-ı A'zam hazretlerinin huzurlarına gidip hâlimizi ve fakirliğimizi anlattım İmâm-ı A'zam hazretleri bana nasihat edip; "Bu hal kısa bir zaman böyle devâm eder En kısa bir zamanda, dünyâ nîmetleri size akar, gelir ve ümid ettiğinizin çok daha fazlasına kavuşursunuz" buyurdu Hakîkaten buyurdukları gibi oldu Çok geçmeden Allahü teâlâ rahmet ve nîmet kapılarını açtı"

Ebû Yûsuf'un ilmi yanında zekâsı da insanları hayrete düşürürdü Bâzı hâdiseler bunun açık delili oldu Kâdılığı zamanında adamın biri; "Eğer Allahü teâlâ bana bir erkek evlat ihsân ederse, boynuzu dört karış bir koç kurban edeceğim" diye bir adakta bulunmuştu Sonra bu adamın bir oğlu oldu Adağını yerine getirmek için boynuzu dört karış olan koç arattı, fakat bulamadı Sağa sola, civar memleketlere adamlar gönderdiyse de istenen vasıfta koç bulmak mümkün değildi Adam zamânın din âlimlerine mürâcaat ederek hâlini anlattı Yine bir çâre bulamadılar Adamı bir telaş aldı Dostlarından birisi ona, Ebû Yûsuf hazretlerine gidip derdini anlatırsa bir çâre bulabileceğini söyledi Adam gidip durumu Ebû Yûsuf hazretlerine anlattı ve bir çâre bulmasını istedi Bu adam zengin fakat eli sıkı biri idi İmam bunu bildiği için; "Bir çâre bulurum Fakat şartım var!" dedi Adam Ebû Yûsuf hazretlerinin ellerine sarılarak; "Şartını söyle" deyince; Ebû Yûsuf; "Sen zenginsin Memleketin fakir çocukları için dört mektep, bunların masrafını karşılamak için yanına dört de dükkân yaptırırsan müşkülün hallolur" dedi Adam kabul etti Fakat: "Bu inşâat bir hayli uzun sürer Bunun bitmesini bekleyemeyeceğim Sabrım tükendi, adağımı hemen yerine getirmek istiyorum" dedi Ebû Yûsuf hazretleri ona; "Peki o halde inşaat için ne kadar para sarfolunacaksa onu devlet hazînesine teslim edersin Ben de fetvâyı veririm" dedi İnşâata gidecek parayı bilir kişiye keşfettirip devlet hazînesine yatırdı Ebû Yûsuf hazretleri talebelerinden birine; "Bana uzun boynuzlu bir koç bulup getir!" buyurdu Talebe uzun boynuzlu bir koç bulup, getirdi Ebû Yûsuf küçük bir çocuk çağırdı Çocuğa koçun boynuzlarını karışlattırdı Dört karış geldi Ebû Yûsuf hazretleri:

"İşte adadığın koç Bunu keser, adağını yerine getirirsin Zîrâ sen sâdece boynuzu dört karış bir koç adadın Karışın büyük veya küçük olduğu husûsunda bir şey belirtmedin Ben de bu husûsa dayanarak fetvâ verdim" buyurdu Herkes, hazret-i İmâmın üstün zekâsına hayran kaldı

Ebû Yûsuf hazretleri, kâdılığı zamânında halîfe ve devlet adamlarına nasihatlar ederek adâletten ayrılmamalarını ve halka iyi muâmelede bulunmalarını tavsiye etti

Bir defâsında Halîfe Hârûn Reşîd, hanımına bir münakaşa sonucunda; "Bu geceyi benim hüküm sürdüğüm topraklarda geçirirsen seni boşadım" demişti Fakat sonradan öfke hâli geçince pişmân oldu Çok sevdiği hanımından ayrılmak istemiyordu Meselenin çâresini zamânın âlimlerine sorup, bir çâre bulunmasını istedi Fakat işin içinden çıkamadılar Başka bir devletin sınırları içinde geceyi geçirmesi de mümkün değildi Ona; "Senin meseleni ancak Ebû Yûsuf halleder" dediler

Hârûn Reşîd hemen Ebû Yûsuf hazretlerini dâvet etti Hâdiseyi anlatınca, Ebû Yûsuf hazretleri; "Hanımınız bu geceyi mescidde geçirsin Çünkü, mescidde kimsenin sâhipliği ve mâlikliği yoktur Nitekim Allahü teâlâ meâlen; "Mescidler Allah içindir" (Tevbe sûresi:18) buyuruyor" dedi

Bunun üzerine, Halîfe Hârun Reşîd, hazret-i İmâm'ın zekâ ve ilmine hayran kaldı

Bir defâ Hârun Reşîd, Ebû Yûsuf hazretlerine karşı Hâşimoğullarından, yâni Peygamber efendimizin mensûb olduğu Kureyş kabîlesinin Hâşimoğulları kolundan olmakla övündü ve; "Ben kimlerdenim bilir misin?" dedi Bunun üzerine Ebû Yûsuf; "Sen ancak nesebinle, soyunla iftihâr edebilirsin, ama dünyâda senin gibi Hâşimî soyundan gelen binlerce insan vardır Fakat ilimde asrının teki, zamânının bir tânesi olan, soyla şerefli olanlar gibi değildir Cihânı arasalar bir ikincisini bulamazlar" buyurarak halîfenin sözünü kesti Bunun üzerine halîfe sustu ve nefsini kötüleyip; "Bu kadar malım ve mülküm olacak yerde, ilim öğrenseydim çok daha iyi olurdu" dedi

Zamânındaki ve sonra gelen bütün âlimler, onun fazîletleri ve üstünlüğü üzerinde söz birliği ettiler

İbn-i Maîn; "Ebû Yûsuf, hadîs-i şerîf âlimi idi Hadîs âlimlerini çok sever ve hürmet ederdi" dedi

Muhammed bin Cemâa; "Ebû Yûsuf kâdı olduktan sonra da her gün iki yüz rekat namaz kılardı" buyurdu

Hüseyin bin Velîd ise; "Ebû Yûsuf konuşmaya başladığı zaman, insan, sözlerinden etkilenir, hayrân olurdu" buyurdu

Hasan bin Ebî Mâlik anlatır: Ebû Yûsuf hazretlerinden işittim; "Namaz kılıp da arkasından hocam İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerine hayır duâ etmediğim hiç bir namazımı hatırlamıyorum Bütün namazlarımın sonunda hocama duâ ettim İstigfâr okudum" diye bildirdi

İbrâhim bin Mesleme Tayâlisî anlatır: "İmâm-ı A'zam hazretleri hocası Hammâd'a ebeveyninden önce duâ ettiği gibi" Ebû Yûsuf hazretleri de hocası İmâm-ı A'zam'a, anne ve babasından önce duâ ederdi"

Ebû Yûsuf hazretleri kendisinden nasihat isteyenlere çok kere;

"Nîmetlerin başı üç nîmettir Birincisi bütün iyilikleri içine alan İslâm nîmetidir İkincisi, hayâta tad veren sıhhat ve âfiyet nîmetidir Üçüncüsü, insana faydalı olan (azdırmayan) zenginliktir"

"Ar bilmeyen ve utanması olmayanla arkadaşlık, kıyâmette insanı utandırır"

"Sen her şeyini ilme vermedikçe, ilim sana bir kısmını vermez" buyururdu

Hârûn Reşîd bir gün Ebû Yûsuf hazretlerine; "Sen beni ziyârette ihmal ediyorsun Yâni seyrek geliyorsun Halbuki benim seni çok sevdiğimi, aradığımı, sohbetine doymadığımı bilirsin" dedi Ebû Yûsuf hazretleri; "Ey Halîfe-i müslimîn! Arasıra ziyârete gelirsem, daha iyi olur Ama sık sık gelirsem kıymeti olmaz" buyurdu Halîfe bu sözü beğenip ikrâm ve ihsânlarda bulundu

Bir gün halîfe Hârûn Reşîd, Ebû Yûsuf hazretlerini yemeğe dâvet etmişti Sofraya tereyağı, fıstık, bâdem ezmesi getirdiler Hârûn Reşîd; "Bunlardan âfiyetle yiyiniz, her zaman böyle yiyecekler ikrâm etmezler" dedi Bu durum karşısında Ebû Yûsuf hazretleri hocasının yıllar önce annesine söylediği sözleri hatırlayıp hocasının kerâmetini anlayarak gözleri yaşardı Hârûn Reşîd hayretle sebebini sordu Ebû Yûsuf hazretleri de hâdiseyi anlattı: "Hocam İmâm-ı A'zam hazretlerinin derslerine yeni başlamıştım Bir gün annem gelip; "Hoca efendi sizin geçiminiz yerinde, fakat biz muhtacız Çocuğun geçimimizi temin etmesi için ücretle çalışması gerekiyor" dedi Bunun üzerine hocam tebessüm edip; "Bu çocuk burada tereyağ, fıstık, bâdem ezmesi yemeyi öğreniyor" buyurdu dedi ve; "İşte bu yediğimiz hocamın haber verdiği yiyecektir" diyerek, İmâm-ı A'zam hazretlerine rahmetle duâ etti

İbrâhim Cerrâh anlatır: "Bir defâ Ebû Yûsuf hazretleriyle birlikte hacca gitmiştim Orada hastalandı Bir ara ziyâretine gittim Hastalığı oldukça fazlalaşmıştı Mübârek vücûdunu böyle zayıf dermansız görünce gözlerim yaşla doldu Fakat o, durmadan sorulanlara cevap veriyordu Hattâ daha çok suâl sorulmasını istiyordu Ona; "Efendim! Harâretiniz fazladır Hastasınız Bu kadar yorulmayınız Ben size yardımcı olayım" dedim O zaman; "Ey İbrâhim Cerrâh! Faydalı ilim okutmak, insana hastalığın şiddetini hissettirmez" buyurdu Onun ilim öğretmedeki gayretine hayran olmamak elde değildi"



Alıntı Yaparak Cevapla