Prof. Dr. Sinsi
|
Seyyid Emîr Külâl
EĞER EVLİYÂ OLSAYDI
Nakledilir ki, Emîr Külâl hazretleri bir imâret yaptırmakta idi Bu binânın inşâsı için pekçok kimse toplanmış çalışıyordu Bir gün Emîr Külâl, âniden evine gitti O gidince, orada çalışanlar dediler ki: "Emîr Külâl gerçekten velî ise, bizim her birimize birer sıcak ekmek verir Bir müddet sonra Emîr Külâl geldi Yanında hiçbir şey yoktu Yerine oturunca, binânın inşâsında çalışanlardan bâzıları bir birine; "Eğer velî olsaydı, bizim arzu ettiğimiz şeyi getirirdi " diyerek, aralarında konuşmaya başladılar Daha sonra onlar böyle konuşurlarken, Emîr Külâl hemen ayağa kalkıp; "Ey tahammülsüzler, işte istediğiniz!" diyerek, elini koltuğunun altına sokup, herbirine sıcak bir ekmek çıkarıp verdi Onlar da söyledikleri sözlerden dolayı pişman olup, tövbe ettiler Bundan sonra, Emîr Külâl hazretleri onlara buyurdu ki: "Ey dostlarım, biz arzu ederiz ki, siz bizden âhireti, âhirette kurtulmayı taleb ediniz Nefsinizin istekelrini terkediniz ki, âhirette utanıp, mahcûb olmayasanız Eğer şükrederseniz, Alahü teâlâ size her istediğinizi ihsân eder Bu dünyâda ne yaparsak âhirette onun karşılığını bulacağız Ey dostlar, dikkat ediniz ve uyanık olunuz! Bir kimse hevâ ve hevesinden vazgeçmedikçe, tuzağına av düşmeyen ve eli boş kalan avcı gibidir Eğer insan, Allahü teâlâyı unutur, gaflete dalarsa, belâya ve musîbete düşer Ne yazık ki, ömür bitmek üzere olduğu hâlde, insan dünyâlıklara dalmış, nefsinin esîri olmuş ve âhiret yolculuğunu unutmuş, ihmâl etmiştir Şiir:
"Ey ömrünü câhillikle rüzgâra veren!
Sen ömrünün kıymetini nasıl bilirsin?
Yarın toprak altında yalnız kalınca,
Tövbe edeyim dersin, ama yapamazsın!"
TÎMÛR HAN
Bu dünyânın en büyük, devlet adamlarından,
Âlim ve evliyânın, dostu idi Timûr Han
Seyyid Emir Külâl'in sohbetinde bulundu,
Mânevî evlâtlığa, hem de kabûl olundu
Bir ara Smerkand'a, yerleşince Timûr Han,
Buhâra'ya gitmeği, arzû etti bir zaman
Seyyid Emîr Külâl'e, gönderdi şu haberi;
"Buhârâ'ya gelmeme, var mı müsâdeleri?
Eğer izin yok ise, oraya gelmemize,
Lütfedip kendileri, gelsinler ülkemize,
Hocamızı görmeği, çok arzû ediyoruz,
Nasıl uygun olursa, tâlimat bekliyoruz "
Hazret-i Emîr Külâl, bu haber üzerine,
Oğlu Emîr Ömer'i, göndermişti yerine,
Buyurdu ki: Ey oğlum, git söyle Timûr Hâna,
Biz râzıyız kendinden, duâcıyız çok ona
Lâkin onun gelmesi, uygun değil bu yere,
Mümkün değil bizim de, gitmemiz o yerlere
Alah'ın rızâsını, istiyorsa Timûr Hân,
Temhib et, ayrılmasın, adâlet ve takvâdan
Eğer bu tembîhimi, yaparsa iyi olur,
Kıyâmette azaptan, ancak böyle kurtulur
Eğer dünyâ malına, meyl ederse kendisi,
Bizim duâmızın da, hiç olmaz fâidesi "
Bu haberi alınca, hocasından Timûr Han,
Oğlu Emir Ömer'e, şöyle dedi o zaman:
"Söyleyin benden taraf, lütfen pederinize,
Buhârâ'nın mülkünü, vereyim emrinize "
Emir Ömer cevâben dedi: "İzin yok buna "
timûr Hân bu sefer de, şöyle söyledi ona:
"Öyleyse filân şehiri, size bağışlayayım
İnşaallah bu teklifi, kabul eder üstadım
Emir Ömer dedi ki: "Bunu da kabûl etmez,
Babam, dünyâ malına, bir zerre kıymet vermez "
Timûr Han bu sefer de, dedi bulunduğunuz,
Köyü bağışlıyayım, budur son umudumuz
Emir Ömer cevaben dedi: "Tahmin ederim,
Bu teklifinizi de, kabûl etmez pederim
O bana demişti ki, ayrılırken oradan,
"Bizleri memnun etmek, istiyorsa Timûr Han,
Adâletten, takvâdan, ayrılmasın herhâlde,
Ancak böyle kurtulur, azaptan Kıyâmette "
AĞRIYAN DİŞ
Emîr Külâl kendine âit bir yerde dergâh inşâ ettiriyordu Çalışanlardan biri, kendi kendisine; "Hiç kimse bir şey getirmiyor " dedi Henüz aradan az bir zaman geçmişti ki, bir adam geldi Çok miktarda ekmek ve üzüm getirdi Emîr Külâl hazretlerinin huzûruna varıp, gece gündüz diş ağrısı çekmekteyim Sizin duânızı almak için geldim, bana yardımcı olunuz, tâkadım kalmadı dedi Emîr Külâl, gelen adama; "Yanıma yaklaş bakayım, hangi dişin ağrıyor?" dedi Adam yaklaştı Emîr Külâl parmağını ağzına sokup, ağrıyan dişinin üzerine koydu Sonra İhlâs sûserisini okudu Gelen kişinin diş ağrısı kesilip, hiç hastalanmamış gibi oldu Bundan sonra Emîr Külâl hazretleri buyurdu ki: "Ey dostlar! İlâslı olunuz Her işinizi Allah rızâsı için yaparsanız, kurtulursunuz İhlâssız yapılan amel, üzerinde pâdişâhın mührü bulunmayan para gibidir Üzerinde pâdişâhın sikkesi bulunmayan parayı kimse almaz Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır İhlâs ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir İhlâssız yapılan çok amelin ise, Hak katında kıymeti yoktur Yaptığınız her ibâdeti ve işi, ihlâs ile yapınız Böylece Allahü teâlâya yakın ve rızâsını kazananlardan olursunuz Ey dostalrım! İhlâs ile amel yaprasanız korkmayınız, bu size âhirette îtibâr ve şereftir Eğer tamâ sâhibi olup dünyâya düşkün değilsen, sonunda varacağın yeri düşün Merd o kimsedir ki, önce iyice düşünür, sonra amel etmeye başlar Böylece, sonunda yaptığı işten utananlardan olmaz "
HEM DOĞUDA, HEM BATIDA
Bir gün Emîr Külâl hazretleri, talebeleri ile oturmuş sohbet ediyordu Bu sırada içeriye güzel yüzlü bir genç girdi Hiçbir rşey söylemeden oturdu Orada bulunananlar, onu hiç tanımıyorlardı Bir ara Emîr Külâl hazretleri ona bakıp; "Tamâm oldu mu?" dedi Gelen genç de; "Bir açıklık kalmıştı, o da tamamlandı " dedi Gelen genç biraz oturup, gitmek üzere kalktı, bir şey söylemeden kapıya doğru yürüdü Orada bulunanlardan bir kısmı, gencin yanına koşup, yakalayıp konuşmak istediler "Sen kimsin? Gelince bir şey söylemedin ve giderken müsâade istemedin Emîr Külâl'e; "Bir yer kalmıştı, o da tamamlandı " dedin Bu hâlin ne ve bu sözün mânâsı nedir? Bunları bize açıkla ve kendini tanıt " dediler Bunun üzerine genç, "Ben, Rûm vilâyetindenim ve Emîr Külâl'in talebelerindenim Bizim memleketimizde bir câmi yapılıyordu ve bu câmi inşâsı ile Emîr Külâl hazretleri ilgileniyordu Bitince haber vermemizi emretti Câmi tamamlandı, ben de haber vermek üzere geldim " dedi Bunları dinleyince, çok şaşırıp; "Nasıl olur? Biz onun talebeleriyiz ve hocamız Rûm diyârına gitmedi " dediler Gelen genç; "Ben de onun talebesiyim, her gün arkasında namaz kılarım Bizim memleketimizde çok talebesi ve tanıyıp seveni vardır " dedi "Peki girince neden selâm vermedin ve giderken neden izin istemedin?" dediklerinde; "Bunları kalben söyledi " dedi Ayrılırken de; "Bizim karşımıza mühim bir riş çıktığı zaman, Emîr Külâl hazretleri gelir Bizim memleketimizde, sizin burada olduğundan daha meşhûr ve daha çok tanınıp sevilmiştir " dedi Bunları dinleyen talebeleri, Emîr Külâl hazretlerinin tasavvuftaki derecesinin yüksekliğini ve tasarrufunun çokluğunu görüp, ona sevgi ve bağlılıkları kat kat arttı
EVLİYÂYI ÜZMEK
Seyyid Emîr Külâl'le, bir gün talebeleri,
Ziyârete giderken, birlikte kabirleri,
Yolda, koca bir aslan, çıktı karşılarına,
Talebeler korkarak, çekildiler bir yana
Ve lâkin Emîr Külâl, korkmadı zerre kadar,
Buyurdu ki: "Korkmayın, o bize yapmaz zarar "
Sonra ona yaklaşıp, tutunca yelesini
Başını yere koyup, çıkarmadı sesini
Hürmet gösterir gibi, hareketler yaparak,
Ayrılıp gitti, geri, sanki mahcûb olarak
Talebeler bu hâle, taaccüb ettiler hep,
Dediler ki: "Efendim, bu nasıl iş ki acep,
Aslanın size karşı, olan bu hareketi,
Çok hayret verdi bize, nedir bunun hikmeti?
Aslan sizi görünce, mahcûb oldu âdetâ,
Bir vahşî hayvan iken, sizden korktu o hattâ "
Buyurdu: "Kardeşlerim, kim korkarsa Allah'tan,
O'nun mahlûkları da, çekinir, korkar ondan
Aksine, bir insan ki, Allah'tan korkmaz ise,
Mahlûklara karşı da, korkak olur o kimse "
Bir gün talebesiyle, câmiye giderlerken,
Bir çocukla, babası, geliyordu ilerden
Çocuk, Emîr Külâl'i, görünce sevdi onu,
Ve sordu babasına, onun kim olduğunu
O ise sevmiyordu, "Seyyid Emîr Külâl'i,
Hattâ onun hakkında, konuştu lâübâli
Emîr Külâl işitip, buyurdu ki adama;
"Bana değil, kendine, zarar verdin sen ama
Bir Allah hadamına kimse ederse hakâret
İflâh etmez o artık, fecîdir ona gâyet "
Çok zaman geçmedi ki, uyuz oldu o kimse,
Bir çâre bulmadı, her kime gitti ise
Nereden geldiğini, anladı bu illetin,
Dedi: "Emîr Külâl'e, çabuk beni iletin "
Giderek arz ettiler, bunu Emîr Külâl'e,
Buyurdu ki: "Mâlesef, o dönmez iyi hâle
Hakkını ona helâl, etse de Emîr Külâl,
Önceki evliyâlar, kat'iyyen etmez helâl
O, büyük insanlardan, ok'u yedi bir defâ,
Ona çâre bulmaz, gitse de ne tarafa "
Oradan ayrılarak, gidiyorken evine,
Düşüp öldü, bir çâre, bulamadan derdine
Buyurdu: "Ey insanlar, sevmeyin bu dünyâyı,
Ve aslâ unutmayın, Allahü teâlâyı
Bir günah karşısında, korkun ki O'ndan gâyet,
Bundan daha kıymetli, yoktur başka ibâdet
Kim Alah'tan korkarsa, siz dahî korkun ondan,
Ve lâkin hiç korkmayın, Allah'tan korkmayandan
Bir günah işlerseniz, âcilen tövbe edin,
Tövbe etmek, başıdır zîrâ her ibâdetin
Her namazı kılınca, tövbe edin siz yine,
Zîrâ güvenmemeli, bir kul ibâdetine
Öyle düşünmeli ki, kul kendi günahını,
Görmemeli kat'iyyen, başkasının aybını
Siz her hangi bir işi, getirirken yerine,
Bakın ki, uygun mudur, o iş dînin emrine?
Eğer uygun değilse, vaz geçin siz o işten,
Zîrâ kul böylelikle, halâs olur ateşten "
1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s 1074
2) Agâhî Seyyid Emîr Külâl (Mevlân Şihâbüddîn)
3) Reşehât; s 42
4) Nefehât-ül;Üns; s 415
5) Hadîkat-ülVerdiyye; s 123
6) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 363
7) Rehber Ansiklopedisi; c 5, s 108
8) Hadîkat-ül-Evliyâ; s 41
9) Umdet-ül-Makâmât; s 61
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 11, s 20
|