Prof. Dr. Sinsi
|
Muhammed Ma'sûm Fârûkî
Sa'dullah Hân, Şâh Cihân'ın yanındayken, Muhammed Ma' sûm hazretlerinin büyük bir mürşid-i kâmil olduğunu inkâr ederek, dil uzatıp hâllerini yalanlamıştı O anda kulunç hastalığına tutuldu Bu hastalığa birdenbire yakalanıvermesinin, Muhammed Ma'sûm hazretleri hakkında söylediği kötü sözlerden olduğunun farkına vardı Pişmân oldu ve MuhammedMa'sûm hazretlerine beş yüz rupye (o zamânın parası) ve bâzı hediyeler gönderdi "Benim kusur ve anlayışsızlığımı affetsin " diye haber yolladı Bir bardak içerisinde de su gönderip şifâ olması için suya okumasını da istemişti Fakat Muhammed Ma'sûm hazretleri bunları aslâ kabûl etmedi Oğulları o kimseyi kurtarmak için çok yalvarınca, buyurdu ki: "Yalan söyleyenlerin nefesinde bereket ve şifâ olmaz Bize yalancı dedi " O Hânın adamlarına; "Çabuk gidiniz Onun rûhu, bu cevâbı bekliyor " buyurdu Sa'dullah'ın adamları, utanarak geri döndüler ve duyduklarını söylediler Sa'dullah Hân bu sözleri işitince o anda öldü
Berekât-ı Ma'sûmî kitabının müellifi şöyle anlatmıştır: "Bir gün Evrengzîb'in oğlu, zamânın pâdişâhı Muhammed Muazzam Şâh'ın meclisindeydim MuhammedMa'sûm hazretlerinin tasarruflarından bahsediliyordu Muhammed Muazzam Şâh dedi ki: "Sultan Evrengzîb, Keşmîr'e giderken, irşâd diyârı olan Serhend'den geçiyordu Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm hazretlerini ziyâret ile şereflendi O sene, pâdişâh olmasının beşinci senesiydi Ben de babamın yanındaydım Muhammed Ma'sûm hazretleri; "Baban vefât ettikten sonra, pâdişâhlık sana geçecektir " buyurdu Kırk beş sene sonra bu müjdesi doğru çıktı Evrengzîb'in pâdişâhlık müddeti elli sene idi "
Muhammed Ma'sûm hazretlerinin, vefât ettiği sene, Şa'bân ayının on beşinci gecesi, yâni duâların kabûl olduğu, ecellerin takdir edildiği Berât gecesinde, talebelerinden bâzı hâdiseleri sorup cevap aldı Sonra da; "Bir kutbun ismini yaşayanlar defterinden sildiler " buyurarak, vefât edeceğine işâret etti Yine vefâtına yakın bir zamanda bir yerde durup; "Pek yakında kemâl sâhiplerinden birinin mezârı burası olur " buyurdu Vefât edince kabrinin orası olduğunu görenler bu sözdeki işâreti anladılar Yine o günlerde babası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kabrini ziyâret ettiği sırada ondan âhiretin hâllerini sorduğunu ve babasının cevâbında; "Burada her şey rahmet iledir" buyurduğunu bildirdi ve ertesi gün vefât etti Vefâtları 1668 (H 1079) senesi Ağustos ayının on yedinci günü öğle vakti idi Cenâzesini, Ahund Sücâdil yıkadı Mübârek ağzını yıkamaya sıra gelince, yıkayıcı; "Bu mübârek ağzı açmaya tâkat getiremiyorum " dedi Bunun üzerine MuhammedMa'sûm hazretleri kendisi, hayatta olanlar gibi ağzını açtı, suyu ağzına aldı ve ağzını çalkaladı Orada bulunanlar bu hâli görünce şaşırdılar Namazını en küçük kardeşi, Şeyh Yahyâ kıldırdı Mezârı, hayatta iken; "Burada kemâl mertebelerine kavuşan bir fakîrin mezârı bulunur" buyurduğu yer oldu Bâbür sultânı ve talebesi olan Evrengzîb Âlemgir, kabri üzerine yüksek kubbeli bir türbe yaptırdı Türbesi, babası İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin türbesinin birkaç yüz metre kuzeyindedir İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât'ında, bu oğluna yazdığı mektuplar vardır
Muhammed Ma'sûm hazretlerinin kıymetli neslinden pekçok veli yetişmiş ve zamanlarının kutbu olmuşlardır Bütün İslâm memleketlerine feyzleri yayılıp nûrlandırmıştır Ecdâdlarının vârisleri ve yeryüzünün meşhûrları olmuşlardır Hidâyet ve irşâdda yüksek derece kazanmışlardır
Muhammed Ma'sûm hazretlerinin üç ciltlik; Mektûbât-ı Ma'sûmiyye adlı bir eseri vardır Bu üç cildde toplam altı yüz elli iki mektup vardır Son olarak 1976 (H 1396) senesinde Pakistan'ın Karaçi şehrinde bastırılmıştır Fârisî olan bu mektuplar arasından yüz kırk bir adedi seçilerek; Müntehâbât-ı Ma'sûmiyye adı ile İhlâs Holding A Ş tarafından bastırılmıştır Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretleri Mektûbât-ı Ma'sûmiyye'sinin 1 cild 4 mektubunda şöyle buyurmaktadır:
"Bu bir köşede unutulmuşu hatırlıyarak, kardeşim Mevlânâ Muhammed Hanîf ile gönderdiğiniz mektup geldi Okuyunca, çok sevindirdi Ortağı, benzeri olmayan cenâb-ı Hakk'a bağlılığınızı ve O'nun muhabbetinin ateşi ile yandığınızı okuyunca, sevincimiz kat kat arttı Bu âhir zaman fitne ve zulmeti içinde, Allahü teâlâ, bir kulunun kalbine, kendi sevgisini yerleştirir ve kendi hicrânı, ayrılığı ile onu yakarsa ne büyük nîmettir! Bu nîmetin kıymetini bilip, şükrünü yapmak lâzımdır Durmayıp, bunun artmasına çalışarak, aşk-ı ilâhînin, en son derecesine yükselmesini beklemelidir Hakîkî matlûbdan başka hiçbir şeye gönül bağlamamalı, faydası olmayan şeylerle uğraşmamalıdır Muhabbet ateşi, nefs-i emmârenin azgınlığından, yükselmesinden meydana gelen, izzet-i nefs perdesini tamâmen yakarak, ezelî ve ebedî kemâlâtın nûrları, kalbi aydınlatmalıdır "Nîmetlerime şükrederseniz, onları arttırırım " (İbrâhim sûresi: 7) buyrulmuştur
Ey mes'ud ve bahtiyâr kardeşim! Allahü teâlânın sevdiği kullarının yolunda yürümek arzusunda isen, bu yolun şartlarını ve edeblerini gözetmelisin! En önce, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlerden sakınmak lâzımdır Çünkü Allahü teâlânın sevgisine ulaştıran yolun esâsı bu ikisidir İşlerinizi, sözlerinizi ve ahlâkınızı, dînini bilen ve seven, dindâr âlimlerin sözlerine ve kitaplarına uydurmalısınız Sâlih kullar gibi olmalısınız ve onları sevmelisiniz Uykuda, yemekte ve söylemekte aşırı gitmeyip, orta derecede olmalısınız Seher vakti (yâni gecelerin sonunda) kalkmağa gayret etmelisiniz Bu vakitlerde istigfâr etmeyi, ağlamayı, Allahü teâlâya yalvarmayı ganîmet bilmelisiniz Sâlihlerle berâber olmayı aramalısınız "İnsanın dîni, arkadaşının dîni gibidir " hadîs-i şerîfini unutmayınız! Şunu, iyi biliniz ki, âhireti, seâdet-i ebediyyeyi isteyenlerin, dünyâ lezzetlerine düşkün olmaması lâzımdır
Mübâh olan lezzetleri bırakamazsanız, hiç olmazsa, haramlardan ve şüphelilerden kaçınınız Böylece âhirette kurtulmak umulsun Fakat, her türlü altın ve gümüş eşyânın ve çayırda otlayan hayvanların ve ticâret eşyâsının zekâtını, topraktan, tarladan, ağaçtan alınan mahsüllerin öşrünü de her hâlükârda vermek lâzımdır Bunların verilecek mikdârları, fıkıh kitaplarında bildirilmiştir
Zekâtı ve fıtraları, İslâmiyetin emrettiği kimselere seve seve vermelidir Akrabâyı ziyâret etmeli, mektupla gönüllerini almalıdır Komşuların haklarını gözetmelidir Fakirlere ve borç isteyenlere merhamet etmelidir Malı, parayı, İslâmiyetin izin vermediği yerlere harcetmemeli, izin verilen yere de, isrâf etmemelidir Bunlara dikkat edince, mal zarardan kurtulur ve dünyâlıklar, âhiretlik hâlini alır Belki de bunlara dünyâ denmez
İyi biliniz ki, namaz dînin direğidir Namaz kılan bir insan, dînini doğrultmuş olur Namaz kılmayanın dîni yıkılır Namazları, müstehap zamanlarda, şartlarına ve edeblerine uygun kılmalıdır Bunlar fıkıh kitablarında bildirilmiştir Namazları cemâatle kılmalı, birinci tekbîri imâm ile birlikte almağa çalışmalıdır ve birinci safta yer bulmalıdır (Câmiye geç gelip, birinci safa geçmek için, safları yarmak, cemâate eziyet vermek haramdır ) Bunlardan biri yapılmazsa mâtem tutmalıdır Kâmil bir müslüman, namaza durunca, sanki dünyâdan çıkıp âhirete girer Çünkü dünyâda Allahü teâlâya yaklaşmak, çok az nasîb olur Eğer nasîb olursa o da zılle, gölgeye, sûrete yakınlıktır Âhiret ise, asla yakınlık yeridir İşte namazda, âhirete girerek, burada nasîb olan devletten hisse alır Bu dünyâda hasret ve firâk ateşi ile yanan susuzlar, ancak namaz çeşmesinin hayat suyu ile serinleyip rahat bulur Büyüklük ve mâbûdluk sahrâsında şaşırmış kalmış olanlar, namaz gelininin çadır etekleri altında vuslatın (matlûba kavuşmanın) kokusunu duyarak hayrân olurlar Allahü teâlânın sevgili Peygamberi buyurdu ki: "Bir mümin namaz kılmağa başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır Rabbi ile onun arasında bulunan perdeler kalkar Cennet'te olan hûriler onu karşılar Bu hâl, namaz bitinceye kadar devâm eder "
Bu yolun büyüklerinden birini buluncaya kadar; Kur'ân-ı kerîm okuyarak, ibâdetleri yaparak, kıymetli kitaplarda ve hadîs-i şerîflerde bildirilen duâları, tesbihleri okuyarak vakitlerinizi mâmûr ediniz! Bu duâ, tesbîh ve ibâdetlerden bir kısmını bu fakîr, toplamıştım Mevlânâ MuhammedHanîf almıştı Zamânınızın çoğunu; "Lâ ilâhe illallah" kelimesini söylemekle geçiriniz Kalbi temizlemekte çok tesirlidir Her gün, belli mikdâr okursanız iyi olur Abdestli ve abdestsiz söylenebilir Bu yolun büyüklerini sevmeyi saâdetin sermâyesi biliniz! Bu yolda ilerleten en kuvvetli vâsıtanın, bu muhabbet olduğunu biliniz Fârisî beyt tercümesi:
Aradığın hazînenin nişânını verdim sana!
Belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da!
Allahü teâlâ size ve doğru yolda gidenlerin hepsine selâmet ve rahatlıklar versin!" (Birinci cild, on dördüncü mektup )
Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretleri buyurdu ki: "Âdet olarak, riyâ, gösteriş olarak değil de, Allah rızâsı için, fakirlere yemek, sadaka verip, sevâblarını meyyitin rûhuna göndermek iyi olur ve büyük ibâdet olur "
"İnsanlar arasına karışmak, eğer onların haklarını yerine getirmek için olursa zikr olur "
"Belâların ve şiddetli şeylerin kalkması için istigfâr, tövbe etmek çok faydalıdır "
"Kulun ıslah olması, kalbinin ıslah olmasına bağlıdır Fesâdı da kalbin fesâdına bağlıdır "
"Sâlih amellerin sevâbını bütün müminlerin rûhuna hediye etmek iyi ve makbûldür Her birine ayrı sevâb ulaşır Hakkında hediye etmek için niyet edilip okunan ve hediye edilen meyyitin sevâbı hiç eksilmez "
"İnsanın izzeti, îmân ve mârifet iledir Mal ve mevkî ile değildir "
"İnsan her neye kavuşursa, başına ne gelirse bunların hepsi takdir-i ezeliyye iledir "
"İnsandan bu fânî dünyâda istenen, kulluk vazifesini yerine getirip, ibâdetleri yapmasıdır "
"Allahü teâlâ insanı beyhûde yaratmadı ki, insan kendi hâline terk olunsun İstediğini yapsın, hevâ-yı nefse ve hoşuna giden şeye uysun!O, emirlere uymakla ve yasaklardan sakınmakla mükellef kılınmıştır İnsan için bunu yapmaktan başka çâre yoktur Bunu yapmayıp, nefsine, arzu ve hevesine uyanlar, âsi, inadcı olup, Allahü teâlânın gazabına uğrarlar ve çeşitli azablara müstehak olurlar "
"Vakitleri zikr ve tefekkür ile mâmûr etmek lâzımdır Vakti en mühim işler ile geçirmelidir Yalnızken ve başkaları ile birlikte iken takvâ ve havf (korku) üzere olmalı ve ölüm ânını düşünüp, tefekkürü terk etmemelidir "
"Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için can atarak gayret göstermek, vakti zikr ve tefekkür ile geçirmek lâzımdır Gecelerin karanlığını istiğfâr ile aydınlatmalı(geceleri çok tövbe etmeli) ve bu az vakitte (dünyâ hayâtında) âhiret azığını hazırlamalıdır
"Bid'atler yayılıp sünnetler terkedildiği zulmetli zamanda, İslâm ilimlerinin tahsîli ve neşri en mühim işlerdendir Ve Muhammed aleyhisselâmın sünnetini yaymak en büyük maksattandır "
"Günahlardan hemen sonra tövbe yapılırsa ve tövbe günahtan sonra üç saat içinde yapılırsa o günah amel defterine yazılmaz "
"Tövbe kapısı açıktır Allahü teâlâ raûf ve rahîmdir Kimse kusurdan hâli değildir Ümidli olmalıdır "
"Kur'ân-ı kerîm okumak, Allahü teâlâ ile tekellüm (konuşmak) olur "
"Cennet'e girmek ancak rahmet-i ilâhî iledir "
"Ömrün en kıymetli zamânı gençlik zamânıdır En kıymetli şey ise mârifetullahdır Gençliğini en kötü şey olan hevâ ve heves peşinde harcayıp, mârifetullahı, ömrün en kötü zamânı olan ihtiyârlık zamânına bırakanlara yazıklar olsun!"
|