Prof. Dr. Sinsi
|
Muhammed Ma'sûm Fârûkî
"Kıymetli ömrünü bu fânî ve denî, alçak olan dünyâ için sarf eden kâbiliyetli gençlere çok yazık! Onlar gençliklerini dünyâ için harcamakla, aldatıcı bir kahpeye âşık olmuşlar, kıymetli cevherleri saksı parçaları ile değişmişlerdir!"
"Müminin hesâbı kısa bir zaman için olacaktır Birinin hesâbı diğerinin hesâbını geciktirmez "
"Dünyâ hayâtı çok kısadır Bu birkaç günlük kısa fırsat zamânında, kabri ve kıyâmeti unutmamak (hazırlanmak) lâzımdır "
"Dünyâ hayâtı gâyet kısadır Ebedî saâdete kavuşmak dünyâ hayâtına bağlıdır Saâdetli kimse; bu kısa dünyâ hayâtındaki fırsatı ganîmet bilip, âhirette kurtuluşa sebeb olacak işleri yapan ve âhiret azığını hazırlayandır "
"Son nefes korkusu bir nîmettir ki, Hakk'ın dostları bu derde tutulmuş, giriftâr olmuşlardır "
"Dünyâ hayâtı geçicidir Bu birkaç günlük hayâtı ganîmet bilip, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sarfetmek lâzımdır Alçak dünyânın nîmetlerine dalmayıp, âhireti istemek lâzımdır Ebedî olan âhireti ve âhiret nîmetlerini kazanmak için çalışmalıdır "
"Rızık mukadderdir Ziyâde ve noksan ihtimâli yoktur Rızkın noksan veya ziyâde olması, Hak teâlânın husûsî fazlı iledir Hiç kimsenin bunda bir katkısı yoktur "
"Sadakanın sevâbını evvelâ Resûlullah efendimizin rûhuna, sonra da diğer meyyitin rûhuna hediye etmelidir "
"Seher vakitlerinde ağlamayı ve istigfâr etmeyi ganîmet bilip, en büyük iş olarak addetmelidir "
"Seher vaktinde uyanık olmayı mümkün olduğu kadar elden bırakmamalı ve ağlayarak namaz kılıp istigfâr etmeyi ganîmet bilmelidir "
"Attâr-ıŞiblî kırk sene ağladı ve başını kaldırıp semâya bakmadı Ağlamasının sebebi sorulunca; "Kabrin korkusundan ve kıyâmet gününün heybetinden ağlamaktayım" dedi Semâya neden bakmıyorsun? diye sorulunca da; "Meclislerde kahkaha atarak çok güldüm Bu yüzden utanıp başımı kaldırıp bakamıyorum " buyurdu "
"İslâmiyete uymadıkça, hiçbir vakit mârifet-i ilâhî hâsıl olmaz "
BOL NÎMET VE BEREKET
Muhammed Ma'sûm hazretleri buyurdu ki: Peygamber efendimizin mihrâbının yanında öğle namazını kılıyordum Bu mübârek yerlerden ayrılık düşüncesinin verdiği hüzün ve elemin tesiriyle ağlamağa başladım Bu üzüntü ve gam içerisinde iken, kabr-i seâdetten, o temiz ve en güzel kokulu mezârdan etrâfa nûr saçılmağa başladığını gördüm Peygamber efendimiz tam bir heybetle o nûrlar arasından göründü Mübârek kabrinden çıktı Yanımıza geldi Kerem ve ihsânının çokluğundan, benzerini hiçbir zaman göremediğim, sultanların tâcı ve hil'atı gibi, bir tac ve hil'atı bana giydirdi Bu tac çok süslü ve pek kıymetliydi O anda bana bildirdi ki: "Mübârek vücudlarına değen ve şimdi çıkarıp sana verdikleri bu hil'at, diğerlerine benzemez " Görüyorum ki, Ravda-i mutahharadan, gece gündüz devâm üzere, bütün mahlûkâta nîmetler ve bereketler nehir gibi akıyor Nitekim, onun hakkında Kur'ân-ı kerîmdeAllahü teâlâ meâlen; "Biz seni ancak, âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyuruyor
YETİŞ EY HOCAM!
İcâzetini verip, talebeden birine,
Gönderdi hizmet için, kendi memleketine
Hâce Muhammed Sıddîk, adlı bu talebesi,
Gidip, Allah yoluna, dâvet etti herkesi
Lâkin özlediğinden, pek fazla üstâdını,
Ziyâret maksadiyle, yaptı hazırlığını
Sonra ata binerek, yola çıkıp giderken,
At ürküp, kendisini, düşürdü üzerinden
Ve hem de bir ayağı, takıldı üzengiye,
Başladı hayvan onu, yerde sürüklemeye
Etraf da ıssız olup, kimsecikler yoktu pek,
Nerdeyse ölecekti, yerde sürüklenerek
Çâresizlik içinde, kapadı gözlerini,
İstedi üstâdının, yardım ve himmetini
“Allah’ın izni ile, ey hocam, yetiş hemen,
Çok zor bir durumdayım, kurtar beni bu hâlden ”
Kalbinden geçirince, hemen bu murâdını,
O, bir anda yetişti ve durdurdu atını
Takılan ayağını, atın üzengisinden,
Çıkarıp halâs oldu, ölüm tehlikesinden
Ayağa kalktığında, düşündü ki o ilkin:
“Teşekkür eyliyeyim, hocama, bu iş için ”
Ve lâkin göremedi, onu kendi yanında,
Zirâ o, göz önünden kaybolmuştu ânında
Aynı zât anlatır ki, hocamın derslerine,
Muntazaman gittiğim, günlerde bir gün yine,
Âile efrâdımı, ziyaret etmek için,
Memlekete gitmeye, hocamdan aldım izin
Hazırlığımı yapıp, yola çıktım nihâyet,
Sonra bir su yanında, mola verdim bir müddet
Bir insan boyundan da, derindi hem de o su,
Gömleğimi çıkarıp, yıkamak ettim arzû
Ve lâkin birden bire, ayaklarım kayarak,
Düştüm suyun içine, yüzü koyun olarak
Suda yüzmesini de, mâlesef bilmiyordum
“Beni bu vaziyetten, kim kurtarır?” diyordum
Böyle çok zor durumda, kalınca en nihâyet,
Yine ben üstâdımdan, istedim, yardım medet:
“Allah'ın izni ile, çabuk yetiş ey hocam,
Yoksa bu su içinde, az sonra boğulacam ”
Ben böyle düşünürken, üstâdım geldi birden,
Beni, sudan çıkarıp, kayboldu göz önünden
Yolculuk yapıyordum, bir gün yine sahrada,
Susuzluk tesîriyle, otururdum arada
Yürüyecek tâkatim, kalmadı en nihâyet,
Hattâ yoktu etrafta, sudan eser, işâret
“Ne yapacağım” diye, düşünürken böyle ben,
Baktım, yine üstâdım, teşrîf etti âniden
Beni tutup, bir suyun, başına götürerek,
Bekledi baş ucumda, kendime gelene dek
O sudan kana kana, içip döndüm ben geri,
Baktım yine üstâdım, terk eylemiş bu yeri
İBRİĞİN SIRRI
Muhammed Ma'sûm, bir gün abdest alırken abdest aldığı ibriği kuvvetle duvara fırlattı Hizmetinde bulunan talebesi gitti ve başka bir ibrik getirdi Talebesi, önce verdiği ibriğin böyle atılıp kırılmasına üzüldü "Acabâ ne kusur ettim " deyip, MuhammedMa'sûm hazretlerinin yakınlarından birine gidip durumu anlattı O da, talebesinin bu üzüntülü ve korkulu hâlini MuhammedMa'sûm-i Fârûkî hazretlerine bildirdi MuhammedMa'sûm hazretleri buyurdu ki: "Ona söyleyiniz korkmasın O ibriği attığım sırada, bizi sevenlerden birisi sahrada, kana susamış bir arslana rastladı Arslan o anda onu orada öldürecek, parça parça edecekti O talebem ise tam bir âcizlik içinde bizden yardım istedi O anda elimde ve yanımda ibrikten başka bir şey yoktu Bunun için ibriği arslana fırlattım ve o zavallıyı kurtardım "
Bu hâdiseyi yaşayan talebesi başından geçenleri sonra şöyle anlattı: "Sahrâda âniden bir arslan gördüm O anda Hocam, İmâm-ıMuhammedMa'sûm hazretlerini hatırladım Hemen baş gözüm ile gördüm ki, İmâm-ıMa'sûm hazretleri geldi, elindeki ibriği arslana fırlattı Arslanda hareket edecek kuvvet kalmadı Sonra hocam gözümden kayboldu Böylece beni o arslandan kurtardı Sonra, o ibriğin kırılmış parçalarını yerden topladım Hâlâ yanımda saklıyorum "
KISA ÖMÜR
Muhammed Ma'sûm hazretleri buyurdu ki: "İnsanın ömrü çok azdır Sonsuz olan âhiret hayâtında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyâda yaşadığı hâle bağlıdır Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, dünyâdaki kısa hayâtında, âhirette iyi ve rahat yaşamağa sebeb olan şeyleri yapar Âhiret yolcusuna lâzım olan şeyleri hazırlar "
"Bir kimse âhirete yönelirse, Allahü teâlâ keremiyle, onun dünyâ ve âhiret ihtiyaçlarını giderir "
BOŞ HAYALLERDEN VAZGEÇ
Bir genç, Muhammed Ma'sûm hazretlerinin sohbetine gelirdi Bu genç, bir kıza âşık olup, dalgın ve dağınık bir hâldeydi Muhammed Ma'sûm hazretleri bir gün o gencin hâlini anlayıp buyurdu ki: "Bu bozuk düşünceden ve lüzumsuz hayâlden vazgeç! Himmet ve arzu yüzünü hakîkat bahçesine çevir! Mârifet bostanından meyveler topla! Elbette bu diğerinden daha iyi olacaktır " Bu hâl içerisinde ezilen ve sıkıntı içinde olan genç, Hâfız-ı Şirâzî'nin bir beytini okuyarak bu hâlden kurtulması için duâ ve himmet etmesini istedi MuhammedMa'sûm hazretleri, gencin bu sözü üzerine, o hâlden kurtulması için duâ ve himmet etti ve; "Seni bu hâlden kurtardılar!" buyurdu Genç bu sözü duyar duymaz, kendini toplayıp aklı başına geldi Mecazî olan aşk ve sevgisi, hakîkî aşka döndü Muhammed Ma'sûm hazretlerinin sâdık talebelerinden oldu Hattâ onun feyz ve bereketlerinden o kadar faydalandı ki, sâlih, velî ve kâmil bir zât oldu
EHL-İ SÜNNETİN ŞEREFİ
Bir gün İran kumandanlarından râfızî îtikâdlı biri, Hindistan'ın başşehrine gitmek üzere yola çıkmıştı Serhend şehrinden geçerken, alay edercesine, hizmetçilerinden birini Muhammed Ma'sûm hazretlerinin huzûruna gönderip, ziyâretine gelmek istediğini bildirdi Muhammed Ma'sûm hazretleri; "Misâfir kâfir de olsa ona ikrâmda bulununuz " sözü gereğince, misâfir için hazırlık yaptırdı İkindiye kadar beklediler Gelmedi Sonunda o kumandanın gittiği haberi geldi Maksadı, Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden ve koruyucularından olan Muhammed Ma'sûm ile alay etmek, onu küçük görüp hafife almakmış O sırada, Muhammed Ma'sûm hazretlerinin en yüksek halîfelerinden olan Hâce Muhammed Hanîf-i Kâbilî misâfir geldi Hazır olan yemekleri onun için getirdiler Hâce Muhammed Hanîf, hediye olarak birkaç tâne bıçak getirmişti Başka hediyeler de vardı Muhammed Ma'sûm hazretleri bıçaklardan birini alıp; "Bir salatalık getirin " buyurdu Salatalık getirdiler O bıçakla salatalığı kesti ve buyurdu ki; "Salatalığı keserken, bizimle alay etmeye kalkışan o râfizînin de başının kesildiğini gördüm " Hakîkaten buyurduğu gibi oldu
ON İKİ SENE SONRA
Ekberâbâd şehrinde tasavvufta yetişmiş bir âlim vardı Hastalanıp ölmek üzere iken, talebesi olan kız kardeşinin oğlunu istedi Sonra; "Senin hâllerin tamamlanmadı Ben de ölüyorum Şimdi senin, Muhammed Ma'sûm hazretlerinin huzûruna gidip, sülûk eylemen, tasavvufta yetişmen ve böylece kemâl mertebelerine kavuşman gerekiyor Zannedersem, bu büyük nîmete ancak, on iki sene sonra kavuşabileceksin " buyurdu Bu zât söylenilen müddet içinde, her ne kadar birçok yere gittiyse de, irşâd diyârı olan Serhend'e yolu düşmedi Ancak on iki sene sonra, Serhend şehrine geldi Muhammed Ma'sûm hazretlerinin ziyâreti ile şereflendi Muhammed Ma'sûm hazretleri onu görünce; "Üstâdının sana söylediği on iki sene bugün doldu " buyurdu Gelen talebe hesâb etti aynen buyurdukları gibiydi Sonra buyurdular ki: "Bu mânâyı, üstâdının büyüklüğünü göstermek için izhâr eyledim Burada bulunanlar da, onun kemâlini böylece öğrensinler diye söyledim "
1) Mektûbât-ıMa'sûmiyye (MuhammedMa'sûm (k s )
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s 1118
3) Zübdet-ül-Makâmât; s 315
4) Hadarât-ül-Kuds; s 262
5) Umdet-ül-Makâmât; s 251
6) Hadâik-ül-Verdiyye; s 191
7) Hak Sözün Vesîkaları; (2 Baskı) s 319
8) Kıyâmet veÂhiret; (5 Baskı) s 102
9) İrgâm-ul-Merîd; s 72
10) Hadîkat-ül-Evliyâ; s 109
11) Reşehât Zeyli; s 39
12) Nesîmât-ül-Üns
13) Ma'den-i Cevâhir
14) Eşcâr-ül-Huld
15) Esmâr-ül-Eşcâr
16) Mahzen-ül-Envâr-ı Sâfî fî Keşfi Esrâr-il-Müceddidî
17) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 199
18) Rehber Ansiklopedisi; c 12, s 291
19) Yevâkît-ül-Haremeyn
20) Makâmât-ı Ahyâr; s 28
21) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 16, s 89
|