Yalnız Mesajı Göster

İbrâhim Hakkı Erzurûmî

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İbrâhim Hakkı Erzurûmî




İbrâhim Hakkı hazretlerinin "Tefvîznâme" adlı şiiri şöyledir:

"Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Sen Hakk'a tevekkül kıl
Tefvîz et ve râhat bul,
Sabr eyle ve râzı ol,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Kalbin ana bend eyle,
Tedbîrini terk eyle,
Takdîrini derk eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Hallâk u Rahîm oldur,
Rezzâk u Kerîm oldur,
Fa'âl ü Hakîm oldur,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Bil kâdî-yi'l hâcâtı,
Kıl ana münâcâtı,
Terk eyle mürâdâtı,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Bir iş üstüne düşme,
Olduysa inâd etme,
Haktandır o, red etme,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Haktandır bütün işler,
Boştur gam u teşvişler,
Ol, hikmetini işler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Hep işleri fâyıktır,
Birbirine lâyıktır,
N'eylerse, muvâfıktır,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Dilden gamı dûr eyle,
Rabbinle huzûr eyle,
Tefvîz-i umûr eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Sen adli zulüm sanma,
Teslim ol nâra yanma,
Sabr et, sakın usanma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Deme şu niçin şöyle,
Bir nicedir ol öyle,
Bak sonuna, sabr eyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma,
İncitme, gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Mü'min işi, reng olmaz,
Âkıl huyu ceng olmaz,
Ârif dili teng olmaz,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Hoş sabr-ı cemîlimdir,
Takdîri kefîlimdir,
Allah ki vekîlimdir,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler


Her dilde O'nun adı,
Her canda O'nun yâdı,
Her kuladır imdâdı,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler


Nâçâr kalacak yerde,
Nagâh açar, ol perde,
Derman eder ol derde,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Her kuluna her ânda,
Geh kahr u geh ihsânda,
Her anda, o bir şânda,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Geh mu'tî ü geh mânî',
Geh darr ü gehi nâfî',
Geh hâfid ü geh râfî'
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Geh abdin eder ârif,
Geh emîn ü geh hâif,
Her kalbi odur sârif,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Geh kalbini boş eyler,
Geh hulkunu hoş eyler,
Geh aşkına tûş eyler,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç,
Ten mezbelesinden geç,
Dil gülşenine gel göç,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Bu nâs ile yorulma,
Nefsinle dahı kalma,
Kalbinden ırak olma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Geçmişle geri kalma,
Müstakbele hem dalma,
Hâl ile dahî olma,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Her dem onu zikreyle,
Zeyrekliği koy şöyle,
Hayrân-ı Hak ol, söyle,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol,
Kendin unut O'nu bul,
Koy gafleti hâzır ol,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Her sözde nasîhat var,
Her nesnede zîynet var,
Her işte ganîmet var,
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Bil elsine-i halkı,
Aklâm-ı Hak ey Hakkî
Öğren edeb ü hulku
Mevlâ görelim n'eyler,
N'eylerse, güzel eyler

Vallahi güzel etmiş,
Billahi güzel etmiş,
Tallahi güzel etmiş,
Allah görelim n'etmiş,
Netmişse güzel etmiş

EY CÂN

İbrâhim Hakkı hazretlerinin, kızı Hanîfe Hâtuna nasihat olarak yazdığı bir şiir şöyledir:

Gönülden çün dile vardır yol ey cân,
Mülâyim söyle, şîrîn söz bul ey cân,
Acı söz deme, hilm ile dol ey cân,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Namazlarını vaktinde edâ et,
Hem ehlinin her sözün tut, devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan pişmân olur bil,
Sözün tut görme sen, bir işi müşkil,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Büyüğündür azîz ana niyât et,
Sakın nâz etme hizmetli firâz et,
Sözün az et hemîşe ketm-i râz et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Sakın nâmahreme, sen de ba'îd ol,
Hemen ehlin safâsiyle sa'îd ol,
Murâdın terk edip söz tut reşîd ol,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Dilin hıfz eyle, gıybet etme ey yâr,
Ve yıkma bir gönül bir sözle zinhâr,
Sen etme sırr-ı nâsı nâsa izhâr,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Güzel sözlerle tatyîb-i kulûb et,
Sükût u samt ile setr-i uyûb et,
Yeterse kudretin keşf-i kürûb et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Kula hizmetdir Allah'a ibâdet,
Kusûrun afvdır hakka riâyet,
Hudâ'nın lütfudur sabr u kanâat,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Seni Allah lütfundan yaratmış,
Sana lütfuyla Cennet'te yer etmiş,
Dahı dünyâda halka server etmiş,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Güzel Allah senden râzı olsun,
Güleç yüzün görenler zevki bulsun,
Sözünden her gönül lezzetle dolsun,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Çün Allah'ı seversin bil ki ol hem,
Seni sevmiştir ey cân senden erham,
Sen ey mahbûb-ı Hak ol şâd u hurrem,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Sakın bir kimseyi incitme, sövme,
Ve sen bir kimseden incinme, dövme
Dahî sen kendini sohbetde övme,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

Hanîfe Hanımın atası Hakkı,
Der ey kızım hemen Kur'ânı oku,
Seninle bile bil her hâldeHakk'ı,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

DÜNYA

İbrâhim Hakkı hazretleri dünyâya bağlanmanın kötülüğünü bir sohbetinde şöyle anlattı:

Dünyâ zıll-i zâildir Ona güvenen nâdimdir O seninle kalsa da, sen onunla kalamazsın Dünyâdan çıkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çıkar Dünyâ lezzetlerine aldanmayan Cennet nîmetlerine kavuşur İki âlemde azîz ve muhterem olur Dünyâ haraptır Şerbetleri seraptır Nîmetleri zehirli, safâları kederlidir Bedenleri yıpratır Emelleri arttırır Kendini kovalayandan kaçar Kaçanı kovalar Dünyâ bala, içine düşenler de sineğe benzer Nîmetleri geçici, hâlleri değişicidir Dünyâya ve buna düşkün olanlara inanılmaz Çünkü, bunlarda vefâ ve sefâ bulunmaz Fânî olanı ver ki, bâkî olanı alasın Kendini bilen kişinin bu dünyâya düşkün olmasına şaşılır Şakîler dünyâya sarılır Saîdler bâkî olana sarılır Bedeninle dünyâda ol, kalbinle âhireti bul! Nefsin arzularını terk eden pâk olur, âfetlerden selâmet bulur Allahü teâlânın râzı olmadığını terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsân eder Dünyâyı anlayan, onun sıkıntılarından üzülmez Dünyâyı anlayan, ondan sakınır Ondan sakınan, nefsini tanır Nefsini tanıyan, Rabbini bulur Mevlâsına hizmet edene, dünyâ hizmetçi olur Dünyâ insanın gölgesine benzer Kovalarsan kaçar Kaçarsan, seni kovalar Dünyâ, âşıklarına mihnet yeridir Lezzetlerine aldanmayanlara, nîmet yeridir İbâdet edenlere kazanç yeridir İbret alanlara hikmet yeridir Onu tanıyanlara selâmet yeridir Ana rahmine nisbetle, Cennet gibidir Âhirete nisbetle çöplük gibidir

Ölümden önce olan her şeye dünyâ denir Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyâdan değil âhiretten sayılırlar Çünkü, dünyâ âhiret için tarladır Âhirete yaramayan dünyâlıklar, zararlıdır Haramlar, günahlar ve mübâhların fazlası böyledir Dünyâda olanlar dînimize uygun kullanılırsa, âhirete faydalı olurlar Hem dünyâ lezzetine, hem de âhiret nîmetlerine kavuşulur Mal iyi de değildir, kötü de değildir İyilik, kötülük, onu kullanandadır O hâlde mel'ûn olan, kötü olan dünyâ, Allahü teâlânın râzı olmadığı, âhireti yıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demektir Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, şehvetlerine düşkün olanlar, yolda hayvanının süsü ile, palanı ile, otu ile uğraşıp, arkadaşlarından geri kalan yolcuya benzer Çölde yalnız kalıp, helâk olur İnsan da ne için yaratılmış olduğunu unutup, dünyâ zînetlerine aldanır, âhiret hazırlığı yapmazsa, ebedî felâkete sürüklenir Dünyâ sevgisi âhirete hazırlanmaya mâni olur Çünkü, kalb onu düşünmekle, Allah'ı unutur Beden, onu elde etmeye uğraşarak ibâdet yapamaz olur Dünyâ ile âhiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur Bir kimse ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancında, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını gözetmezse, dünyâya düşkün olmuş olur Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur Bunu kimse sevmez

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c1, s57
2) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s39, 40
3) Sefînet-ül-Evliyâ; c2, s148
4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1094
5) Mârifetnâme
6) Rehber Ansiklopedisi; c8, s43
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c16, s362

Alıntı Yaparak Cevapla