Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Hukuk Abidesi İmam-İ Azam Ebu Hanife
Bir Hukuk Abidesi
İMAM-I AZAM EBU HANİFE
Muzaffer Taşyürek
Bazı kavramların günümüzde sıkça kullanılıyor olması, o kavramın insanlığın gündemine yeni girdiği izlenimini verir Oysa genellikle hiç de böyle böyle değildir Modern zamanların icadı olduğunu sandığımız nice kavramlar asırlardır insanlığın gündeminde olagelmiştir ve öyle şahsiyetler yaşamıştır ki, o kavram onun şahsında zirveleşmiştir İşte hukuk da böyle bir kavram Ve İmam-ı Azam Rh A , şahsında hukukun zirveleştiği bir şahsiyet İslâm fıkhının bu güzide alimini bir de bu yönüyle tanımaya ne dersiniz?
Adı Numan b Sabit Künyesi Ebu Hanife Lakabı İmam-ı Azam Kûfe’de 699 senesinde doğmuş Doğduğu dönem İslâm tarihinin hicranlı sayfalarından Bir türlü dinmek bilmeyen siyasi ve sosyal çalkantılar yaşanıyor
Numan b Sabit, Kur’an ilimleri, hadis, nahiv, edebiyat, şiir, kelâm gibi ilimlerde tahsilini tamamladığında henüz çocuk yaştadır Ömrünün elliiki yılı Emeviler, onsekiz yılı da Abbasiler zamanına denk geliyor Ömer b Abdülaziz’in kutlu devrini görmüş Nihayet Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur zamanında çeşitli acılar ve işkenceler altında 767 senesinde şehit olmuştur
Bid’atlar Karşısında Bir Kale
İmam-ı Azam Ebu Hanife Rh A , sadece akaid ve fıkıhta değil; aynı zamanda devrindeki siyasî çekişme ve baskılara karşı tavrıyla da öne çıkmış bir imamdır Zulme boyun eğmeyecek derecede yüksek bir şahsiyeti vardı Zamanında meydana gelen siyasi çekişmeler ve çalkantılar karşısında, ilminin ve kemâlatının gereği yiğitçe tavırlar sergilemiş, fikirlerini ve düşüncelerini muarızlarına karşı çekinmeden savunmuştur
İmam-ı Azam Rh A ’in zühdü, takvası ve ilmî otoritesi yanında, insanları etkileyen bir başka yönü de mantık ve kıyastaki gücüydü Süratli anlama ve analiz etme kabiliyeti ile çözülmez sanılan meselelere çözümler getiren İmam, döneminin alimlerine parmak ısırtıyordu Kelâm ilminin zirveye ulaştığı Basra’ya en az yirmi defa gidip-gelerek oradaki Mutezile, Haricî ve diğer bid’at ehli gruplara karşı Sünnet-i Muhammedî yolunu savunmuş, akıllara takılan suallere cevaplar vermiş, müminleri şaşırtan akımlara karşı mücadele etmişti
Devrin büyük alimi Hammad Rh A ’in ders halkasına katılarak İslâm Hukuku’nda derinleşen İmam, bu hocasından yaklaşık yirmi yıl ders alır Kırk yaşlarında zorlu bir eğitim devresi geçirmiş olarak hocasının vefatıyla boşalan kürsüsünün vârisi olmuştur Yaklaşık otuz yıl boyunca bu kürsüden verdiği derslerle, sonraları kendi adına izafeten “Hanefîlik” adı verilecek olan fıkıh ekolünün temellerini oluşturmuş, sekizyüz öğrenci yetiştirmiş, binlerce hukukî sorunu çözmüştür Bu süre içinde devlet makamlarından uzak durmayı hayat tarzı haline getiren İmam, resmi makamların dini şekillendirme ve egemenliklerine araç olarak kullanmalarına fırsat vermemiştir
Alan Değil, Veren El
Hayatını, kimsenin minneti altında kalmadan, ticaretle uğraşarak, alnının akı ve elinin emeği ile kazanan Ebu Hanife, bu tavrı ile “alan el” olmaktan ziyade “veren el” durumuna gelmiş, yüzlerce öğrencisine madden yardımcı olarak ilmin izzetini korumuştur Bu maddî varlığı sayesinde, alimlerin ilmini yönetimlerine ve iktidarlarına araç ve destek olarak kullanmak isteyen devrin iktidar sahiplerinin maaş ve yardımlarına ihtiyaç duymamıştır Böylece idarecilerin alimleri adeta satın alıp, yönetimlerinin birer memuru haline getirerek hakikatleri çarpıtmalarına, nefsanî uygulama ve zulümlerine kılıflar aramalarına asla araç olmamıştır O’nun bu tavrı sadece kişisel bir tercih de değildir Mesela, birçok konuda kendisinden farklı görüşlere sahip ünlü muhaddis İbrahim b Uyeyne’yi borcunu ödeyerek hapisten kurtarmıştır Bu olay şöyle gelişmiştir: İbrahim b Uyeyne, dörtbin dirhem borcunu ödeyemediği için hapse mahkum olunca, arkadaşları Uyeyne’yi kurtarmak için aralarında para toplamaya başlarlar Yardım etmesi için Ebu Hanife’ye geldiklerinde, İmam toplanan paraların sahiplerine iade edilmesini isteyerek bütün borcu kendisi öder
Zulme Karşı Haklının Yanında
Emevi halifelerinin ve atadıkları valilerin keyfi tutum ve uygulamalarını onaylamayan bu büyük insan, Hz Hüseyin’in Kerbela’da kurtulan tek oğlu İmam Zeyd’in halife Hişam b Abdülmelik’in tahrik ve küfürlerine karşı ayaklanması sırasında, “Eğer insanların, Hz Hüseyin’i terk etikleri gibi onu da yarı yolda bırakmayacaklarını bilsem ona katılırdım Çünkü hak imam odur!” diyerek tavrını oradan yana koymuş ve İmam Zeyd’e onbin dirhem maddî yardımda bulunmuştu
Gerçekten de İmam Zeyd, babası Hz Hüseyin gibi Kûfe’liler tarafından yalnız bırakılarak ihanete uğradı Ebu Hanife Hazretleri bu tavrıyla güvenilmeyecek insanlarla yola çıkılamayacağını gösterdiği gibi, Ümeyyeoğulları’nın saltanatına da açık bir tavır koymuştu
Emeviler’in son Irak Valisi Ömer İbn-i Hübeyre bu ünlü hukukçuya şu teklifte bulundu
“Hakimler Meclisinin başına geç İmza koymadığın hiçbir kanun yürürlüğe konmayacak, sen izin vermeden devlet hazinesinden kuruş çıkmayacak!” Bu, büyük ve itibarlı bir görevdi Ama İmam bu teklifi hiç tereddüt etmeden reddetti Vali tarafından zindana atılarak kırbaçlanmaya başlandı Ulemadan bazı kişiler devreye girerek “Kendine yazık etme, biz nasıl istemeyerek, kerhen kabul ettiysek, sen de öyle yap ” dedilerse de onun verdiği cevap şu oldu;
“Eğer vali benden Vasıt Mescidi’nin kapılarını saymak gibi sıradan bir iş istesin, yine kabul etmem O bir insanın katline hükmedecek, ben mühür basacağım ha? Allah’a yemin ederim ki bu mümkün değil! Bu dünyada kırbaç yemek ahirette ceza görmekten daha iyidir Valinin beni öldürmeğe gücü yeter fakat tekliflerini kabul ettirmeğe asla!”
|