08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Nadr Bin Hâris,
Nadr bin Hâris, Mekke müşrikleri arasında, küfründe inat eden, çok kurnaz ve fesat bir adamdı Resulullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) hep hakaret eder, Kur’an-ı kerimle rekabete kalkışırdı Kureyşlilere şunları söylerdi: ACEM HİKÂYELERİ ANLATIRDI  
“Bu adama karşı çıkma usulünüzle neticeye varamazsınız O, ahlâken en iyi olanınızdı En doğru, en dürüst ve güvenilir bir kişi olarak temayüz etti Siz tutmuşsunuz, onun bir kâhin, sihirbaz, şâir ve mecnun olduğunu söylüyorsunuz Buna kim inanır? ”
Bu adam, bunları söyledikten sonra belki Acem hikâyeleri anlatmanın bir çare olacağını tavsiye etti Kendisi de ticaret maksadı ile Rum ve İran beldelerine gider, oralarda hikâye ve masal öğrenir, gelip Mekke halkına anlatırdı Resulullah aleyhisselâm bir topluluktan kalktığı zaman hemen hikâye anlatmaya başlar ve; “Şimdi doğru söyleyin, benim mi yoksa Muhammed’in mi hikâyeleri daha güzel?” derdi Bu maksatla şarkıcı kızlar da getirmişti Bir kimsenin Resulullah aleyhisselâmın etkisi altına girdiğini işittiği zaman şarkıcı kızı ona musallat ederdi  
Bu azılı müşrik hakkında on kadar âyet-i kerime nazil oldu Kur’ân-ı kerîmde mealen buyuruldu ki:
“Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: ‘İşittik, istersek biz de benzerini söyleyebiliriz Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir’ derlerdi ” (Enfâl: 31)
“Hani bir zaman da onlar: ‘Ey Allah’ım! Eğer bu kitap gerçekten senin katından ise üzerimize gökten taş yağdır veya bize acıklı bir azab getir’ demişlerdi ” (Enfâl: 32)
Âyet-i kerimede geçen (Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir) sözünü Nadr bin Hâris söylemişti Resul-i Ekrem Efendimiz de;
“YAZIKLAR OLSUN SANA!”
“Yazıklar olsun sana! Bu Allah kelâmıdır” buyurmuştu Buna karşılık o da, Âyet-i kerimede geçtiği üzere;
“Eğer bu Kur’an gerçekten Allah kelâmı ise, bizim bunu inkâr etmemize bir ceza olmak üzere Allah ya başımıza taş yağdırsın veya bize başka türlü elem verici bir azap göndersin” demişti  
Nadr, istediği ve hak ettiği bu azabı Bedir’de bulmuştur Allahü teâlâ müminlere onu yakalama fırsatı verip de esirler arasına düştüğünde, Resulullah aleyhisselâm elleri bağlı olarak kendi önünde boynunun vurulmasını emir buyurdu Öldürülürken hâlâ “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” sözünü tekrarlayıp duruyordu  
Yavuz Sultan Selim Hân, bir gün hocası Halîmî Efendi’ye dedi ki: “Molla Şemseddîn bize Târih-i Vassâf yazsın ” Şemseddîn Efendi çok hızlı yazardı On günde bir adet Mushâf-ı şerîfi yazıp bitirirdi  
Halîmî Çelebi, pâdişâhın emrini Saray Hocası Şemseddîn Efendi’ye bildirdi O da yirmi beş gün mühlet isteyip Halîmî Çelebi’nin evinde yazmaya başladı  “KORKMA! BİZ DE İNSANIZ!”
Halîmî Çelebî’yi ziyâret için gelen kimselerin, kendisini rahatsız etmemesi için, bulunduğu odanın kapısını kilitleyip sür’atle yazmaya başladı Yazma işiyle meşgûl iken aniden yanında bir kimseyi oturur hâlde gördü Korkup heyecanlandı Bunun üzerine o kimse yaklaşıp; “Korkma biz de senin gibi insanız Seni ziyâret için geldik” dedi
Molla Şemseddîn, o zata bazı sorular sordu ve enteresan cevaplar aldı:
-Arab diyârının tamamı fethedilip, Osmanlı topraklarına katılacak mı?
-Yavuz Sultan Selim Hân bu vazîfe ile vazîfelendirildi Mübârek beldelerin hizmeti ona ve nesline verildi
-Sultan Selim’in saltanatı uzun sürer mi?
-Üç yıl vakti vardır
-Konağında oturduğum Halîmî Efendi ne zaman vefât eder?
-Şam’dan öteye geçemez, orada kalır
-Ya benim ölümüm ne zaman olur?
-Kişiye kendi ölüm zamanını bilmek âdetullaha ters düşer Hiçbir nefis nerede öleceğini bilemez
-Ricâl-i gayb, Allahü teâlânın bildirmesiyle bilebilirler Lütf edip de beni uyarınız!
-Allahü teâlâ bilir ama sen dahî Halîmî Çelebi ile bir günde vefât edip, sizinle birlikte bir cenâze dahî zuhur eder Selim Hân, üçünüzün de cenâzesinde hazır bulunur  
O zat, koynundan bir başlık çıkarıp Şemseddîn Efendi’ye; “Bu Selim Hân’a hediyemizdir Ona iletin”, bir daha çıkarıp; “Bunu da Halîmî Çelebi’ye veresin” dedi Bunun üzerine Şemseddîn Efendi; “Bana bir hâtıranız olmaz mı?” dedi “Sana da başımdakini vereyim” dedi O zât Şemseddîn Efendi’ye başlığını verip hemen gözden kayboldu
HEDİYE, PADİŞAHA ULAŞTI  
Şemseddîn Efendi, bu durumu Hasan Can’a anlatıp başlığı Selim Hân’a ulaştırması için verdi Hasan Can da emaneti vermek üzere padişahın huzûruna vardı Olanları anlatıp başlığı verdi Selim Hân hediye başlığı eline alıp kokladı ve yüzüne saygı ile sürdü  
Olaylar aynen vuku buldu ve Yavuz Sultan Selîm Han; Halîmî Çelebi, Molla Şemseddîn ve saraydan bir hoca efendinin cenâze namazında hazır bulundu
|
|
|