Yalnız Mesajı Göster

Süfyân-İ Sevrî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Süfyân-İ Sevrî




SÜFYÂN-I SEVRÎ

Büyük velîlerden İsmi Süfyân bin Saîd bin Mesrûk, künyesi Ebû Muhammed veya Ebû Abdullahtır 713 (H95) senesinde Kûfe'de doğdu 778 (H161)'de Basra'da vefât ettiTebe-i tâbiînin büyüklerindendir

Zamânındaki büyük âlimlerden ilim ve edeb öğrendi Hadîs ve fıkıh ilminde müctehîd oldu Meşhûr âlim ve velîlerden Cüneyd-i Bağdâdî, Hamdun Kassâr bunun mezhebinde idiler Mezhebi zamanla unutuldu

Süfyân-ı Sevrî hazretleriMekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdiHâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi "Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi" buyurdu Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi Yirmi yıl geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi Kime rastlasa; "Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!" derdi

Güzel halleri ve kerâmetleri pek çoktur Süfyân-ı Sevrî'nin annesi ona hâmile iken bir gün dama çıkıp komşudan habersiz bir turşu ağzına koydu Bunun üzerine henüz ana rahminde bulunanSüfyân, kafasını şiddetle annesinin karnına vurdu O anda annesi, yediği turşuyu izinsiz aldığını hatırlayıp, komşuya koştuOnunla helallaştıSüfyân-ıSevrî ana karnında bile haram lokmayı kabûl etmeyip, hep helâl lokma ile büyüdü

Bir zaman yanında biri olduğu halde Mekke'ye gidiyorlardıSüfyân hazretleri yolda hep ağlıyordu Yanındaki; "Günahların sebebi ile mi ağlıyorsun?" dedi Hazret-i Süfyân; "Günahlarım çoktur Lâkin beni en fazla endişelendiren ve ağlatan şey acabâ îmânımı muhâfaza edebilecek miyim? korkusudur" buyurdu Mekke'ye vardılar Hac esnâsında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir "Allah" dedi ki, dayanamadı düşüp vefât etti Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu hâli görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve; "Dört defa hac yaptım Bunların sevâbını senin rûhuna hediye ettim Sen de bu söylediğin "Allah" sözünden meydana gelen sevâbı bana versen" deyince, gencin cesedinden; "Verdim" sesi duyulduSüfyân-ı Sevrî'ye o gece rüyâsında; "Sen çok kâr ettin Eğer bu aldığını bütün Arafat'ta bulunanlara dağıtsan hepsi zengin olurlardı" denildi

Birisi Süfyân-ı Sevrî hazretlerine iki altın gönderdi ve; "Babam sizin dostlarınızdan ve talebelerinizden idi Bu iki altın, onun bana mirâs bıraktığı helâl paradandır Lütfen kabûl ediniz" dedi Süfyân-ı Sevrî altınları çocuğuna verip geri götürmesini emretti ve; "Onun babasıyla olan dostluğum ve muhabbetim Allah içindi" dedi Çocuğu, altınları iâde edip gelince, babasına; "Ey babacığım! Bizim bu paraya ihtiyâcımız vardıBu durumda, siz yine o altınları kabûl etmediniz" deyince; "Ey oğlum!Sen yemeyi, içmeyi düşünüyorsun Ben, Allah için olan muhabbeti verip de, kıyâmette zararını göreceğim dünyâ sevgisini düşünüyorum" buyurdu

Süfyân-ı Sevrî hazretleri bir defâ devrin halîfesiyle namaz kılıyordu Halîfe namaz kılarken sakalıyla oynuyordu Süfyân hazretleri namazdan sonra; "Ey Halîfe! Namaz kılarken lüzumsuz hareket yapılmaz Yarın kıyâmet günü böyle kıldığın namazları paçavra gibi yüzüne çarparlar" buyurunca, Halîfe; "Biraz yavaş konuş etraftakiler duyacaklar" dedi Süfyân hazretleri; "Eğer, böyle önemli bir meseleyi izâh etmezsem, dînin emrini yerine getirmemiş olurum Bu ise bana yakışmaz" buyurdu Bu söz hâlîfeye çok acı geldi Halîfe, kendisine başkalarının da söz söyleyememesi için darağacının kurulmasını ve âleme ibret için asılmasını emretti Darağacının kurulduğu gün, Süfyân hazretlerinin yanında Fudayl bin İyâd veSüfyân bin Uyeyne olduğu halde uyuyordu Bu iki büyük, onun asılacağını öğrenmişlerdi Birbirlerine; "Asılacağını uyanıncaya kadar bildirmiyelim" derken işitti ve; "Ne konuşuyorsunuz?" buyurunca, durumuSüfyân-ı Sevrî'ye anlattılar O da; "Ben yaşamaya hevesli biri değilim Fakat, dünyâda yarım kalan, yapmam lâzım gelen işler var" buyurdu Gözleri dolu dolu oldu ve;"Ey Allah'ım! Onları şiddetli bir cezâya çarptır!" diye duâ etti Daha duâsı biter bitmez sarayın kubbesi çöktüHalîfe Câfer ve adamları altında kalarak can verdi O iki büyük zât; "Bu kadar çabuk kabûl olunan bir duâ bilmiyoruz" dediler

O zamânın en büyük âlimlerinden İmâm-ı A'zam, Süfyân-ı Sevrî, Mis'âr bin Kedâm ve Şüreyk, halîfe tarafından kâdı tâyin edilmek isteniyordu Lâkin bunlar bu mesûliyetli işten çekiniyorlardıHalîfe Mensûr bunları yanına çağırttı İmâm-ı A'zam hazretleri yolda giderken arkadaşlarına; "Netîcenin nasıl olacağını size tahmin edeyim mi? Ben yolunu ve çâresini bularak, Süfyân firâr ederek ve Mis'âr kendini deli göstererek bu işten kurtuluruz Şüreyk kâdı olur" buyurdu Nihâyet yolda giderken, Süfyân-ı Sevrî hazretleri; "Kâdı tâyin edilen kimse, bıçaksız boğazlanmıştır" hadîs-i şerîfini düşünerek oradan uzaklaştı bir vapura sığındı "Beni gizleyiniz zîrâ öldürecekler" buyurdu Gizlenip kâdı olmaktan kurtuldu İmâm-ı A'zamın buyurduğu gibi Şüreyk kâdı oldu

Birisi şâhid olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatıyor: Bir seher vakti zemzem kuyusunun yanında oturuyordum Bir kimse geldi Kuyudan bir kova doldurup çekti, içti Kalanını bırakıp gitti Yüzünde örtü olduğu için kim olduğunu da anlıyamadım Kovada kalan artığını içtim Tadı bâdem ezmesi gibiydi O âna kadar o lezzette bir şey içmemiştim Bir seher vakti yine aynı yerde oturuyordum Yine geldi, kovayı doldurup kuyudan çekti ve içip gittiArtığını içtim Tadı bal şerbeti gibiydi Geri döndüm gitmişti Başka bir sefer yine böyle oldu Bu sefer tadı şekerli süt gibiydi Elbisesinden sıkıca tuttum; "Allah için söyle kimsin?" dedim O; "Ben hayatta olduğum müddetçe kimseye söylemeyeceğine söz ver" dedi Ben de kabûl ettim "Ben Süfyân-ı Sevrî'yim" dedi

Mahlûklara karşı çok şefkatliydi Bir gün çarşıda kafeste ötüp duran bir kuş gördüSatın alıp salıverdi Bu kuş her gece evine gelir namaz kılarken onu seyrederdi Bâzan da omuzuna konardı Vefât ettiğinde yine geldi Bulamayınca kabrine gidip üstüne kendini attı ve orada öldü O esnada bir ses işitildi ki; "Allahü teâlânın mahlûkuna olan aşırı merhameti yüzünden, Süfyân'a Allahü teâlâ çok merhamet etmiştir"

Bir gün elinde bulunan bir ekmekten hem kendisinin yediğini, hem de yanında bulunan bir köpeğe yedirdiğini gördüler "Niçin böyle yapıyorsunuz?" diye soranlara; "Sabaha kadar beni bekliyor, ben de namaz kılıyorum" cevâbını verdi Süfyân hazretleri sâde yaşamayı sever, aza kanâat eder, fakirlere çok îtibâr gösterirdi

Süfyân-ı Sevrî hazretleri dünyâlık ele geçirmek için devlet adamlarına hizmet eden birine bu halden uzaklaşmasını, Allahü teâlâya ibâdet etmesini tavsiye etti O zât; "Âilemin geçimi ne olacak?" diye sorunca, hazret-i Süfyân; "Sübhânallah! Kendisine âsî olduğun hâllerde bile rızkını kesmeyen Allahü teâlâ, kendisine itâatkâr olduğun zaman rızkını vermez mi?" buyurdu

Süfyân hazretleri; birisiyle birlikte evin kapısında duruyordu Önlerinden, süslenmiş bir adam geçti Arkadaşı, bu adama bakarken, Süfyân-ı Sevrî mâni olup; "Eğer sizler bakmamış olsanız, böyle isrâf yapmazdı Bunun isrâf günahına siz de ortak oluyorsunuz" buyurdu

Birisi gelip; "Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki: "Çok et yenen bir hâne halkındanAllahü teâlâ nefret eder" "Buradaki hâne halkından murâd nedir?" diye sordu Süfyân-ı Sevrî hazretleri; "Gıybet edenlerdir Çünkü gıybet edenler başkalarının etini yerler" cevâbını verdi

Süfyân-ı Sevrî hazretleri hikmetli sözleriyle insanlara nasîhatlarda bulunup, hak yolun bilgilerini öğretti Bu hususta nasîhatleri pek çoktur Buyurdu ki:

"Ey kardeşim! Her zaman ve her yerde, doğru ol Yalan, sözünde durmamak, emâneti yerine getirmemek gibi kötü huylardan çok sakın Yalancı ve sözünde durmayanlarla düşüp kalkma Çünkü böyleleriyle berâber olmak, günaha sebeb olur Yine, sözlerinde ve işlerinde riyâdan sakın Çünkü riyâ, gizli şirktir Ucb'dan da kendini muhâfaza et Ucb, yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek bunlarla övünmektir Ucb bulunan amel, Allahü teâlânın katında makbûl değildir (Fakat bunların Allahü teâlâdan gelen nimetler olduğunu düşünerek sevinmek, ucb olmaz) Sen, dînini, dîni üzerine titreyen (Sünnet-i seniyye'ye bağlı, ilmiyle amel eden) âlimlerden öğren Çünkü, dîninde sağlam olmayan, ilmiyle amel etmiyenlerin hâli, hasta olup, kendisini tedâvîden ve kendine bir çâre bulmaktan âciz olan tabîbin hâline benzer Böyle bir tabîb, insanların hastalıklarını, nasıl teşhis edip, iyileştirir? Onlara nasıl ilâç tavsiye eder? Çünkü kendisi hastadır İşte dîni üzerine titremiyen, ilmiyle amel etmiyen bir kimse, senin dînine, îmânına zarar gelir diye nasıl titrer? Ne derecede titizlik gösterebilir?

Aziz kardeşim! Dînin, senin etin ve kanın yerindedir Kendin için ağla Kendine merhamet et Sen kendine acımazsan, başkası hiç acımaz Senden dünyâ sevgisini giderip, âhirete hazırlık için teşvik eden kimselerle oturup, kalk Dünyâ işine dalıp, âhireti unutanlarla düşüp kalkma Çünkü onlar senin dînini, îtikâdını ve kalbini bozarlar Ölümü çok hatırla Geçmiş günahlarından dolayı çok istigfâr et (Allahü teâlâdan af ve magfiretini iste) Kalan ömrün için, Allahü teâlâdan seni muhâfaza etmesini iste

Aziz kardeşim! Güzel edep ve güzel ahlâka iyi sarıl Cemâate muhâlefet edip, onlardan ayrılmaÇünkü hayır, cemâat iledir Fakat, cemâat dünyâya dalıp, dünyâlarını mamur etmeğe çalışıyorlarsa, onlara uymazsın Dîni hakkında senden bir şey soran her mümine, yardımcı ol Onlara yol göster Onlara nasîhatta bulun Allahü teâlânın beğendiği bir işte, seninle müşâvere eden (sana danışan) bir kimseden hiçbir şeyi gizleme Bir mümine hıyânet etmekten çok sakın Kim bir mümine hıyânet ederse, Allahü teâlâ ve Resûlüne hıyânet etmiş olur Mümin bir kardeşini Allahü teâlânın rızâsı için sevdiğin zaman, canını ve malını ondan esirgeme



Alıntı Yaparak Cevapla