Konu: Şâfiî
Yalnız Mesajı Göster

Şâfiî

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şâfiî




Talebeleriyle ve sevenleriyle olan çeşitli sohbetleri sırasında buyurdu ki:

Dünyâ işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibâdete yönelmelidir

Gururlanıp böbürlenmek, âdi ve bayağı kimselerin vasfıdır

Hizmet edene, hizmet edilir

Dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur Dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur

İlmi sevmeyende hayır yoktur Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes Çünkü, ilim kalblerin hayâtı, gözlerin aydınlığıdır

Sâdık dost ve hâlis kimyâ

Az bulunur, hiç arama!

Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimseler ile dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır

İlim öğrenmek, nâfile ibâdetten üstündür

Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zâyi etmiş olur Lâyık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur

Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve sellem sonra insanların en üstünü hazret-i Ebû Bekir, sonra hazret-i Ömer, sonra hazret-i Osman, sonra hazret-i Ali'dir (ranhüm)"

İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın mehâretli, talebenin zekî olması ve uzun zaman

İlim iki kısımdır; birincisi ilm-i edyân (naklî ilimler), din bilgileri İkincisi ilm-i ebdân (aklî ilimler), fen bilgileridir

Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünyâ) ise; kıymeti, barsaklarından çıkardığı kazûrat kadardır

Dünyâda en huzursuz kimse, kalbinde hased ve kin taşıyanlardır

Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çekiştirir

Kanâatkâr olmak, rahatlığa kavuşturur

Sırrını saklamasını bilen, işinin hâkimidir

İmâm-ı Şâfiî şöyle anlatmıştır: Bir gece rüyâmda Peygamber efendimizi görmekle şereflendim Bana buyurdu ki; "Sen kimdensin?" Cevâbımda, "Ben senin kabîlendenim" dedim Bana yaklaş buyurdular Yanına gittim Mübârek ağzının suyunu dilime, ağzıma ve dudaklarıma sürüp; "Hadi, Allahü teâlâ sana bereket versin" buyurdular

Kendisi anlatır: Çocukluk zamanında,Mekke'de rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm Tam bir heybetle Mescid-i harâmda insanlara imâmlık yapıyorlardı Namaz bitince yanlarına gidip, bana da ilim öğretiniz, dedim Bunun üzerine kaftanının altından bir terâzi çıkarıp: Bu senin içindir, buyurup bana hediye ettiler Bu rüyâmı tâbir ettirdim Dediler ki: "Sen, ilimde imâm olursun ve sünnet üzere olursun Terâzi ise, hakîkat-ı Muhammediyyeye kavuşacağına alâmettir"

"Bir gün rüyâmda, hazret-i Ali efendimizi gördüm Parmağından yüzüğünü çıkardı, parmağıma taktı Bu hareketi, kendi ilminin ve Resûlullah'ın ilminin bana geçmesi alâmeti idi"

İmâm-ı Şâfiî hazretleri, dîn-i İslâma hizmet uğrunda tükettiği hayâtının son anlarını, Kur'ân-ı kerîmi dinleyerek geçirmiştir Ömrünün sonuna kadar her gün bir hatim olmak üzere, ayda otuz hatim okurdu Ramazân-ı şerîfte ise gece ve gündüz birer hatim olmak üzere, altmış hatim okurdu 820 (H204) senesinde Mısır'da bir Cumâ gecesi vefâtının yaklaştığı sırada tâkatsız düşmüştü Önceki gibi okuyacak durumda değildi Fakat okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu O bu hâlde iken, talebesi Ebû Mûsâ Yûnus bin Abdüla'lâ yanına girmişti Ona; "Ey Ebû Mûsâ bana Kur'ân-ı kerîmden Âl-i İmrân sûresinin yüz yirminci âyet-i kerîmesinden sonraki âyetleri yavaş yavaş oku!" dedi O da okumaya başladı İmâm-ı Şâfiî, okunan âyet-i kerîmelerin mânâlarına dalmış, derin bir huşû içinde dinliyordu Son nefeslerini vermek üzere iken, hâlini sordular "Dünyâdan göçüyorum Artık ondan ayrılıyorum Ümit şerbetini içiyorum Kerîm olan Rabbime gidiyorum" buyurdu Vefâtı İslâm âlemi için büyük bir kayıp oldu Duyulduğu her yerde, derin üzüntü ve gözyaşları ile karşılandı Kabri kazılırken etrafa misk kokusu yayıldı Orada bulunanlar bu kokunun tesirinde kalıp, kendilerinden geçtiler Kahire'de el-Mukattam Dağının eteğinde Kurâfe Kabristanına defnedildi Daha sonra kabri üzerine bir türbe yapılmıştır Türbesi üzerindeki şimdiki muhteşem kubbe, Eyyûbî sultanlarından el-Melik el-Kâim tarafından; 1211 yılında yapılmıştır Selahaddîn Eyyûbî tarafından da, türbesinin yanına büyük bir medrese yaptırılmıştır

Şâfiî hazretlerinin yazmış olduğu kıymetli eserler şunlardır:

1) Ahkâm'ül-Kur'ân Matbûdur 2) İhtilâf-ül-Hadîs, 3) Müsned-üş-Şâfiî Matbûdur 4) Risâle fi'l-Usûl: Usûl-i fıkha dâirdir Usûl-i fıkhın kitap hâlinde yazıldığı ilk eserdir Matbûdur 5) El-Mevâris, 6) El-Ümm: Fıkıh ilmine dâir olup, İmâm-ı Şâfiî'nin ictihad ederek bildirdiği meseleleri içine alan bir eserdir Yedi cild hâlinde basılmıştır 7) Kitâb'üs-Sünen ve'l-Müsned: Hadîs ilmine dâirdir 8) El-Emâli El-Kübrâ, 9)El-İmlâ'es-Sagîr, 10) Edeb'ül-Kâdî, 11) Fedâil-i Kureyş, 12) El-Eşribe, 13) Es-Sebkû ve'r-Remyü, 14) İsbât-ün-Nübüvve ve Redd-i ale'l-Berâhime, 15) Dîvân

GİT ARKADAŞINI GETİR

Bir gün İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin annesine iki kişi gelip, bir bohça verdiler Daha sonra biri gelip bohçayı istedi Gelene bohçayı verdi Biraz sonra diğeri gelip, bohçayı istedi Bohçanın arkadaşına verildiğini söyleyince; "Biz ikimiz beraber gelmeyince bohçayı vermeyin demiştik Bohçayı niçin verdiniz?" dedi

Annesi üzüldü Bu sırada İmâm-ı Şâfiî geldi Annesinin üzüntülü olduğunu görünce sebebini sordu Annesi olanları anlattı Bunun üzerine annesine;

"Sen üzülme, ben şimdi bohçayı isteyenle konuşurum" dedi Bohçayı isteyen şahsın yanına gelip dedi ki: "Sizin bohçanız olduğu yerde durmaktadır Git arkadaşını getir" Adam aldığı cevap karşısında şaşırıp, geri dönüp gitti Bir daha da gelmedi

İYİ Kİ BURAYA GELMEDİ!

Hârun Reşîd, her sene Bizans İmparatorundan vergi olarak çok para ve mal alırdı Bir sene imparator, âlimlerle münazara etmek için ruhbanlar gönderdi; "Eğer bizi yenerlerse onlara vergilerimizi vermeye devam edeceğiz Yok biz yenersek vermeyiz" dedi

Dört yüz hıristiyan geldiHalîfe, bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti İmâm-ı Şâfiî'yi çağırarak, hıristiyan ruhbanlara sen cevap ver! dedi Herkes Dicle kenarında toplandı İmâm-ı Şâfiî seccâdeyi omuzuna alıp nehre doğru gitti Seccâdeyi nehre atıp üzerine oturdu ve; "Benimle münâkaşa etmek isteyenler buraya gelsin" dedi

Bu hâli gören ruhbanların hepsi müslüman oldu Bizans İmparatoru, adamlarının İmâm-ı Şâfiî'nin elinde müslüman olduğunu öğrenince; "İyi ki, o buraya gelmedi Yoksa buradakilerin hepsi müslüman olurdu, kendi dinlerini bırakırlardı" dedi

ABDESTİ TAM AL

Abdullah bin Muhammed Bekrî şöyle anlatmıştır: "İmâm-ı Şâfiî ile Bağdat'ta nehir kenarında oturuyorduk Bir genç gelip abdest almaya başladı Fakat abdesti yanlış aldı İmâm-ı Şâfiî o gence; "Abdesti tam al Allahü teâlâ sana dünyâ ve âhiret saâdeti versin" buyurdu Genç tekrar abdest alıp, yanımıza geldi ve bana nasîhat et, öğret deyince, İmâm-ı Şâfiî şöyle buyurdu: "Allahü teâlâyı bilen, necât (kurtuluş) bulur Dîninde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur Nefsini ıslah eden, saâdete kavuşur Biraz daha ister misin?" dedi Genç evet deyince, şöyle devâm etti: "Kim şu üç şeyi yaparsa îmânı kâmil olur:

1) Emr-i bil-mârûf yapmak, yâni Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaymak

2) Nehy-i anil-münker yapmak, yâni Allahü teâlânın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak

3) Her işinde Allahü teâlânın dinde bildirdiği hudutlar içinde bulunmak" buyurdu Sonra, "Biraz daha ister misin?" deyince, genç; "İhsân ediniz efendim" dedi Şöyle buyurdu: "Dünyâya bağlanıp, ona düşkün olma, âhireti iste Bütün hâl ve hareketinde Allahü teâlâyı hatırla ki, kurtulanlardan olasın" Bu nasîhatleri dinleyen genç, son derece memnun olup, benim yanıma yaklaşarak, bu zât kimdir, dedi Ben de İmâm-ı Şâfiî olduğunu söyleyip tanıttım Bunun üzerine genç; bugün ne bahtiyârım ki, böyle büyük zâtı görüp, nasîhatını dinledim" dedi"

1) Menâkıb-ı İmâm-ı Şâfiî (Beyhekî)
2) Hilyetü'l-Evliyâ; c9, s63
3) Tabakâtü'ş Şâfiiyye; c1, s2, 3
4) Tehzîbü't-Tehzîb; c9, s25
5) Tezkiretü'l-Huffâz; c1, s361, 369
6) Câmiu Kerâmâti'l-Evliyâ; c1, s97
7) Şezerâtü'z-Zeheb; c2, s9
8) Tabakâtü'l-Kübrâ; c1, s50
9) Kâmûsü'l-A'lâm; c4, s2820
10) Tezkiretü'l-Evliyâ; s133
11) Miftâhü's-Seâde; c2, s221
12) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1147
13) Eshâb-ı Kirâm; (6 Baskı) s393
14) İslâm Ahlâkı; (13 Baskı) s57
15) Menâkıb-ı İmâm-ıŞâfiî (Râzî)
16) Kıyâmet ve Âhiret; (5 Baskı) s23
17) Fâideli Bilgiler; (6 Baskı) s14,40,44, 48,140,152
18) Ravdü'l-Fâik; s164

Alıntı Yaparak Cevapla