08-02-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Rabia'tül Adeviyye ( R.A )
Bir gün ikindi vakti yanına bir misâfir geldi Tencerede bir parça et vardı Eti
pişirip misâfire ikrâm edeyim diye düşündü Fakat, yemeği hazırlamak için de
misâfirin yanından ayrılamadı Nihâyet akşam vakti oldu Namazlarını kıldılar
Kendisi de, misâfiri de oruçlu idiler Nihâyet evde bulunan bir kuru ekmek ve
bir mikdar suyu misâfire ikrâm için hazırladı Sonra, etin bulunduğu tencerenin
Allahü teâlânın izni ile kaynadığını ve yemeğin çok güzel piştiğini gördü
Misâfire ikrâm ile iftarı birlikte yaptılar Misâfir; "Hayâtımda bu kadar lezzetli bir
yemek yemedim " deyince, Râbia-i Adviyye; "Her hâlinde Allahü teâlâyı
hatırlıyan ve sâdece O'nun rızâsını istiyenlere işte böyle yemek pişirirler "
buyurdu
Râbia-i Adviyye'nin hacca gitmek arzusu çoğaldı Bir kâfileye katılarak yola
çıktı Yolda merkebi ölünce kâfiledekiler; "Eşyâlarınızı bizim hayvana
yükleyelim" dediler Onlara; "Ben Allahü teâlâya tevekkül ederek yola çıktım
Siz yolunuza devam ediniz, ben yavaş yavaş gelirim" dedi ve kervan yoluna
devam etti "Yâ Rabbî! Çok âciz olduğumu görüp, biliyorsun Beni evine dâvet
ettin ama bineğim yarı yolda öldü Koca çölde yalnız kaldım Durumu sana
havâle ettim " diyerek eşyâlarını yüklendi Onun bu yalvarışından sonra Allahü
teâlâ merkebi diriltti Hazret-i Râbia buna çok sevindi
Bir gün, Râbia-iAdviyye'ye yemek yapmak istediler, fakat soğan
yoktu Komşudan alalım dediler O da; "Kırk senedir, Allahü teâlâdan
başkasından bir şey istememek üzere söz verdim Zararı yok soğansız olsun "
buyurdu Sözünü yeni bitirmişti ki, bir kuş ayaklarındaki soğanları oraya bırakıp
gitti Bunu gören hazret-i Râbia; "Bu ilâhî bir imtihandır, Allahü teâlânın
azâbından emin değilim, korkuyorum!" deyip, yemek yerine kuru ekmeği yedi
Bir gün, Hasan-ı Basrî hazretlerinin evinin önünden geçiyordu O sırada evin
damında bulunan Hasan-ı Basrî, Allahü teâlânın muhabbetinden pek çok
ağlamış, göz yaşlarını rüzgâr, aşağıdan geçmekte olan Râbia-i Adviyyenin
yüzüne düşürmüştü Damlanın nereden geldiğini araştırıp, yukarıda ağlamakta
olan Hasan-ı Basrî'yi görünce; "Ey Hasan! Sakın gözyaşların nefsinin arzusuyla
akmış olmasın! Bu gözyaşlarını içinde muhafaza et ki, içerde bir derya olsun
Allahü teâlânın muhabbeti ile kaynasın" dedi
|
|
|