Yalnız Mesajı Göster

Yahya Kemal Beyatlı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yahya Kemal Beyatlı




Yahya Kemal Beyatlı

Yirminci yüzyıl Türk şâir, yazar ve devlet adamlarından 1884te Üsküpte doğdu İlk öğrenimini Üsküpte yaptı Selânik İdâdîsinde başladığı orta öğrenimini, 1902de geldiği İstanbul Vefâ İdâdîsinde tamamladı İkinci Sultan Abdülhamid Han devrinde Jön Türkler cereyânına kapılarak, 1903te Parise kaçtı Orada Meaux Kolejinde Fransızcasını ilerlettikten sonra Siyâsal Bilgiler Fakültesine girdi Dokuz yıl kaldığı Paristen döndükten sonra Darüşşafakada târih ve edebiyat öğretmenliği yaptı, Dârülfünunda çeşitli dersler okuttu Bu vazifelerini sürdürürken çeşitli gazetelerde, Süleyman Sâdi mahlasıyla makâleleri çıktı Türk Ocağındaki konferans ve sohbetleriyle sanat, târih ve milliyetçilik üstündeki yeni fikirlerini aydın çevrelere benimsetti Şiirlerini ilk defâ Birinci Dünyâ Harbi sıralarında, Ziya Gökalpin çıkardığı Yeni Mecmuada neşretmeye başladı Birkaç şiiriyle çok geniş bir şöhret kazandı Mütâreke yıllarında, bâzı gençlerle berâber Dergâh dergisini çıkardı İki yıl kadar süren bu dergide, şiir ve makâleleri yayınlandı Mütâreke yıllarında ve Anadolu Kurtuluş Mücâdelesi yıllarında bu hareketi destekleyen ve değerlendiren, güçlü ve cesâret dolu yazılarıyla milliyetçi gençliğin lideri durumuna geçti Ankaraya geçip Hâkimiyet-i Milliye gazetesine başyazar oldu Lozana giden Türk heyetine müşâvir sıfatıyla katıldı Lozandan döndükten sonra birkaç dönem, Urfa, Yozgat, Tekirdağ ve İstanbuldan milletvekili seçildi Varşova, Madrit, Lizbon elçiliklerinde bulundu Bir yıl Pakistan Büyükelçiliğinde bulunduktan sonra emekliliğini isteyerek, yurda döndü 1 Kasım 1958de İstanbulda vefât etti Ertesi gün, vasiyeti üzerine Rumelihisarı Mezarlığına gömüldü


Yahyâ Kemâl, yetişme tarzı, kültürü, tesirleri ve her hâli Türk olan davranışlarıyla, millî şahsiyetlerimizden biridir


Pariste Siyâsal Bilgiler Fakültesinde derslerini tâkip ettiği Albert Sorelin kuvvetli tesiri altında kalarak, Türk târihini incelemeye başladı Jean Moréas, Baudelaire, Verlaine gibi Fransız şâirlerinin edebî mülâhazalarını iyi kavradı Parise gidişi bir kaçış olduğu halde, orada, bilhassa Jön Türkler tarafından organize edilen siyâsî faaliyetlere katılmayarak, sanat çevrelerinde kendini yetiştirdi Bu yıllarda, İstanbulda parlayıp sönen Servet-i Fünûn şiiri tesirinden kendini kurtardı Klâsik divan şiirini ve konularını, batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla millî bir ses ve yeni bir üslupla ele aldı


Avrupa dönüşü Yeni Mecmuada, Bulunmuş Sahifeler başlığıyla yayınladığı gazeller ve şarkılarla tanındı Bu neo-klâsik şiirler, onun çıkış noktasının Osmanlı târih ve şiiri olduğunu gösterdiği gibi, sonradan yeni şekiller ve sâde dille yazdıklarında da şâirin Osmanlı medeniyet ve kültürüne bağlı kaldığı görülür Millî değerlerimize dayanmayan Batı taklitçiliğinin olamayacağını savundu; bunun için de şiir ve yazılarıyla hiç gösterişe kapılmadan millî sanatı kurmaya çalıştı Onda târih, vatan, millet ve İstanbul sevgisi, hep bu açıdan işlenir Osmanlı medeniyeti, yüzyıllar boyu en güzel eserlerini İstanbulda vücûda getirdiği için, İstanbul, Boğaziçi ve tabiat güzellikleri sevgisinin yanısıra, târih değerlerine de şiirlerinde yer verir Duygu, düşünce ve hayâli ustalıkla kaynaştıran şâir, pek çoğunda hikâye karakteri verdiği lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, tabiat, deniz ve ölümden alır Şiirde iç ahengi her şeyden üstün tutmuştur Ona göre ahenk, veznin bittiği yerde başlar Bütün şiirlerini bu ahengin sağlanmasına daha elverişli gördüğü, aruzla yazmıştır Yalnız Ok şiiri hece vezniyledir


Ana dilimize olan sevgisini, Bu dil ağzımda annemin sütüdür mısraıyla anlatan Yahyâ Kemâl, söylediğimiz lisan dediği İstanbul Türkçesi'ne bağlıdır


Şiirde olduğu gibi nesirde de yerli yersiz mecazlardan arınmış; duygu ve şiir yüklü, her cümlesiyle fikri bir adım daha ileriye götüren, yepyeni bir nesir üslubuna sâhiptir


Yahyâ Kemâl Beyatlı, şiirlerini, makâle ve hikâyelerini, sağlığında kitaplara toplamamış; eserleri dergilerde, birçok gazetelerde dağınık kalmıştı Ölümünden sonra dostları ve talebeleri tarafından, bir Yahyâ Kemâli Sevenler Cemiyeti kurulduğu gibi, İstanbul Fetih Cemiyetine bağlı bir de Yahyâ Kemâl Enstitüsü ve Müzesi açıldı (1961) Hakkında yayınlanmış kitapların sayısı on beşi geçer


Usta bir şiir yapısına ve kelime işçiliğine sâhip olan Yahyâ Kemâl, yüzyılımızın en başarılı Türk şâirlerindendir


Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz (1961-1963), Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962), Rubâiler ve Hayyam Rubâilerini Türkçe Söyleyiş (1963), Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966), Siyâsî Hikâyeler (1968), Siyâsî ve Edebî Portreler (1968)


Alıntı Yaparak Cevapla