Yalnız Mesajı Göster

Süleyman Hüsnü Paşa (Şıpka Kahramanı)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Süleyman Hüsnü Paşa (Şıpka Kahramanı)




Süleyman Hüsnü Paşa (Şıpka Kahramanı)

Türkçülüğün ilk öncülerinden biri olan Süleyman Hüsnü Paşa, 1838de İstanbulda, Süleymaniye civarındaki Molla Gürani mahallesinde doğmuştur Babası, yeniçeri ağası olan Mehmed Hâlet Efendidir


İlk öğrenimine mahalle mektebinde başlayan Süleyman Hüsnü, Arapça ve Farsça'yı, Beyazıt Camiinde dersler veren Mudurnulu İsmail Efendiden öğrendiDaha sonra Maçka Askerî İdadisine girdi Burayı bitirdikten sonra Mekteb-i Harbiyeye (bugünkü Harp Okuluna) yazıldı Bu okuldan 1863te mezun olarak orduya katıldı


Süleyman Hüsnü Paşanın ilk görevi, Karadağ harekâtına, Derviş Mehmed Paşa kuvvetleri içinde katılması oldu Buradan İstanbula döndüğü zaman, Harp Okuluna önce matematik, sonra kitabet (kompozisyon) hocası olarak tayin edildi Bir süre sonra, aynı okulun ders nâzırlığına getirildi


Askerî eğitimin geliştirilmesinde büyük hizmetleri görülmüş olan Galib Paşanın ölümü üzerine, ondan boşalan Mekâtib-i Askeriye Nâzırlığına tayin edildi Bütün askerî okullardan sorumlu olan bu makam, yalnız Harp Okulunu değil, daha alt kademedeki askerî okulları da bünyesine alıyordu


Süleyman Paşanın asıl büyük hizmeti, bu görevi sırasında başardığı işlerde görülmektedirÖncelikle, askerî okulların ders programlarını ve müfredatlarını yeniden düzenlemiş ve bu programlara uygun tarih ve dil kitaplarını kaleme almıştır Bu kitapları ile de Türklük şuurunun uyanmasında etkili olmuştur


Sultan Abdülazizin tahttan indirilmesi ve yerine V Muradın çıkarılması sırasındaki olaylara, askerî okul öğrencileri de karışmıştı Sultan II Abdülhamid, bu olayı unutmamış ve hükümdar olduktan sonra, Süleyman Paşadan sürekli kuşkulanmıştı Bu sebeple, onu, Ahmed Muhtar Paşadan boşalan Bosna-Hersek kumandanlığına tayin ederek İstanbuldan uzaklaştırdı Süleyman Paşa, bu görevdeyken 1877-1878 Türk-Rus Savaşı (Doksanüç Harbi) patlak verdi Rumelideki kumandanlar başarı gösteremediler Rus orduları, Bulgaristan içlerinde ilerleyerek, Şıpka Geçidine kadar dayandı Bu geçidi aşacak olurlarsa, önlerinde Edirne ve İstanbula kadar bir engel kalmayacaktı Bunun üzerine,Süleyman Paşa, birliklerini deniz yoluyla Dedeağaça nakletti ve oradan Şıpka Geçidine yürüdü Burada çok şiddetli çarpışmalar oldu Artık müşir(mareşal) rütbesini almış bulunan Süleyman Paşa, harekâtı başarı ile yönetti Ancak, onun gösterdiği kahramanlık, Türk ordusunun yenik düşmesini önleyemedi Bu savaştan sonra, Süleyman Paşa, Şıpka Kahramanı olarak anıldı


Fakat, cephe gerisindeki entrikalar, Sultan Abdülhamid Han üzerinde etkili oldu Yenilginin sorumlusu olarak o gösterildi Süleyman Paşa, tutuklanıp İstanbula getirildi ve Taşkışlaya hapsedildi Buradaki yargılanması bir yıl kadar sürdü Sonunda idama mahkûm edildi Sultan Abdülhamid Han, idam cezasını, sürgüne çevirdi Bağdata sürülen Süleyman Paşa, hayatının son on dört yılını burada geçirdi 8 Ağustos 1892de Bağdatta ölen Paşa, Ebu Yusuf Camiinin bahçesine gömüldü


* * *


"MİLLETİMİZİN ADI TÜRK'TÜR, DİLİ TÜRKÇE'DİR"


Süleyman Hüsnü Paşa, eğitim ve öğretim sahasında büyük hizmetler görmüştür Fakat, ona asıl ününü sağlayan, Türk millî şuurunun ve dolayısıyla Türkçülüğün uyanmasını sağlayan çalışmalarıdır Süleyman Paşa, askerî okulların programlarını millî ruha uygun şekle soktuğu zaman, bu okullarda okutulacak ders kitabı bulmakta zorluk çekmişti Yabancı müelliflerden yapılacak çeviriler, çok kere Türkler hakkında yakışıksız ve asılsız bilgilerle doluydu Bu kitapların ders kitabı olarak okutulması imkânsızdı Süleyman Paşa, bunun üzerine ders kitaplarını da kendisi yazmak zorunda kaldı Din Bilgisi, Türkçe ve Tarih kitaplarını kaleme aldı Bu kitapları çok açık, sade bir Türkçe ile yazdı Meselâ Sagir İlmihâl adını taşıyan küçük din bilgisi kitabında Allahü Teâlânın tarifini şöyle yapmaktaydı: Birdir, kendisinin hiç ortağı ve yardımcısı ve benzeri yoktur; dünyada gördüğümüz ve bildiğimiz şeylerden hiçbirisi Ona benzemez Anadan, babadan, oğuldan, kızdan, karıdan, uykudan, uyuklamaktan, yemeden, içmeden, gülmeden, ağlamadan, sevinmeden, yerinmeden beridir


Süleyman Paşanın en önemli eseri, Tarih-i Âlem adıyla kaleme aldığı Dünya tarihidir Yazar, bu kitabının önsözünde şöyle demektedir: Askerî mekteplerde okutulmakta bulunan umumî tarihin, yabancı dillerden aynen aktarılması sebebiyle, İslâm akideleri ve millî ahlâka aykırılığı ile beraber, Eski Çağ kısmının da ancak birkaç faslı tercüme olduğu için, şimdiye kadar maksada ulaşılamamış idi


Paşa, bu sebeple eserini, İnanılan hususlara ve İslâm âdâbına uygun olmak ve doğu vakalarına bilinen bağları sebebiyle tamamen içinde yer almış ve karışmış bulunmak üzere kaleme aldığını belirtmektedir


Süleyman Paşa, Tarih-i Âlemde, Türklerin İslâmiyetten önceki tarihlerine geniş yer ayırmıştır Eser için yararlanılan kaynaklar arasında De Guignesin Hunlar Tarihi ve Raymondun Tatar Tarihi de bulunmaktadır Bu bakımdan, Tarih-i Âlem, batıda ortaya çıkan Türkoloji araştırmalarından istifade edilerek yazılmış ilk Türkçe eserdir


Kendi tarihimizi, batılılardan değil, kendimizden öğrenmemiz gerektiğini savunan Süleyman Paşa, bu çığırı açan bir tarihçi ve fikir adamı hüviyetindedir Tarih-i Âlemin ilk bölümü V Murad zamanında basılmış, ancak Sultan Abdülhamid döneminde yasak kitaplardan sayılarak mevcut nüshaları toplatılmış ve Harbiye Matbaası evrak mahzenine atılmıştı Süleyman Paşa çapında bir şahsiyetin, siyasî sebeplerle saf dışı bırakılması ve kaleme aldığı değerli eserlerin okutulmaması, Türkçülük tarihimiz bakımından ciddî bir kayıp olmuştur


Süleyman Paşa, Türkçe dil bilgisi kitabı olarak kaleme aldığı eserinin adını da, Sarf-ı Türkî koymuştur Halbuki, o zamana kadar bu tür kitaplara Sarf-ı Osmanî, Kavâid-i Osmaniye gibi adlar veriliyordu


Süleyman Paşa, bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: "Osmanlı edebiyatı demek doğru değildir Nasıl ki, dilimize Osmanlı dili ve milletimize Osmanlı milleti demek de yanlıştır Çünkü Osmanlı tâbiri yalnız devletimizin adıdır Milletimizin adı ise yalnız Türktür Buna göre dili de Türk dilidir, edebiyatımız da Türk edebiyatıdır"


Dönemi için çok yeni, hattâ yadırgatıcı olan bu görüşleri, Süleyman Paşayı Türkçülüğün büyük şahsiyetleri arasına sokmuştur


Eserleri: Mebânil-İnşâ (2 cilt, 1288), İlm-i Hâl (1289), İlm-i Sarf-ı Türkî (1293), Tarih-i Âlem (1293), İlm-i Hâl-i Sagîr (1305), 93 Türk-Rus Muharebesi Hakayıkından Hulâsa-i Vukûât-ı Harbiye (1324), Hiss-i İnkılâb ( Sultan Abdülazizin hali ile ilgili hâtıraları, 1326), Umdetül Hakayık (6 cilt 1877-1878 Türk-Rus Harbi ile ilgili eseri, 1928)





Alıntı Yaparak Cevapla