Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı’Dan Cumhuriyet’E Kadınların Eğitimi
MESLEKÎ EĞİTİM
Kızlara meslekî eğitim verilmesi, Tanzimat döneminde eğitim ve sağlık alanında başlamıştı II Abdülhamid döneminde, bunlara ek olarak sanayi dallarında da eğitim imkânı sağlanmıştır II Meşrutiyet hareketi, kadınları hemen her alanda üretken görmek istediği için, bunun şartlarını hazırlamak üzere kızlara değişik meslek dallarında eğitim imkânı vermiştir
Ebe Mektebi
Osmanlılarda kadınlar sağlıkla ilgili bilgileri tamamen çevrelerinden edinmekteydi Bu konuda kadınların toplu olarak eğitilmesi ilk defa Tanzimat döneminde düşünülmüştür Tıbbiye Mektebi'nde ebelik kursları açılması için hekimbaşı tarafından 1842'de hükümete bir tahrir verilmiş ve kabul edilmiştir Bunun sonucu olarak 1843 yılında Tıbbiye Mektebi'nde ebelik eğitimine başlanmıştır
Burada eğitim mankenler üzerinde yapılmaktaydı Ayrıca, ebe hanımların yapacakları meslekî tatbikat sırasında yanlarında erkek bulunmaması şartı getirilmişti (42) Ancak, diğer bazı dersleri erkeklerden alıyorlardı Böylece, ilk defa genç müslüman kızları erkeklerden ders almış oluyorlardı
Bu şekilde eğitime başlayan kurslar 1845'de ilk mezunlarını vermiş ve bunlar padişah huzurunda diplomalarını almışlardır İlk mezunların 10'u müslüman, 26'sı hristiyan idi
Okula öğrenci alımında okuma-yazma şartı bile aranmıyordu İlkokul mezunu olma şartı ancak II Meşrutiyet'ten sonra aranmaya başlamıştır (43)
1905'de Askerî ve Mülkî Tıbbiyeler Haydarpaşa'ya nakledilince boş kalan binada, Kadırga Velâdetnâmesi adı altında müstakil bir ebe mektebi açılmıştır Bunun yanında bir de Doğum Serîriyyâtı (Klinik) açılması ile ebe mektebinin temeli atılmış oldu (44)
Bu durumda Ebe Mektebi mezunlarını, Osmanlı İmparatorluğu'nda meslekî eğitim gören ilk hanımlar olarak kabul etmekteyiz (45)
Sadece İstanbul'da yetiştirilen ebelerin ülke ihtiyacını karşılaması mümkün değildir Düşüklerden ve ebe hatalarından kaynaklanan çocuk kayıpları yüksek oranlardadır Devletin ebe eğitimini diğer şehirlere yaygınlaştırması, hem eleman yetersizliği, hem de ekonomik yetersizlik sebebiyle mümkün olamamaktadır Bu durumda bir çözüm yolu olarak, her vilayetin, giderlerini kendi bütçesinden karşılamak üzere ihtiyacı kadar öğrenciyi İstanbul'a öğrenime göndermesi teklif edilir
Hastabakıcılık ve Hemşirelik Kursları
Osmanlı devletinde hemşirelik eğitimi ilk olarak Meşrutiyet döneminde başlamıştır Daha önce meydana gelen bazı gelişmelerin bu konuda örnek olduğu da bir gerçektir 1854 Kırım Harbi sırasında Türk hükümeti tarafından getirtilen Fransız hemşireler Fransız askerlerine bakmışlardır Florance Nightingale başkanlığındaki İngiliz hemşireler de İngiliz askerlerine hizmet vermek üzere Selimiye Kışlası'na gelmişlerdir Bu olaylar, bizdeki hemşirelik eğitimi için bir örnek olmuştur (46)
Hastabakıcılık eğitimi, Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte yeniden gündeme gelir Âsaf Derviş Paşa bunu uygulama alanına koyar (47) Açılan kursa kayıt için Tanin gazetesi de aracı olarak isteyenlere yardımcı olmaktadır (48)
Diğer yandan, bu konuda bazı yardımseverlerin de teşebbüsleri olmuştur Meselâ, Selanik'te Elyanis İsrailiyyet Mektebi inas kısmı hastabakıcılar için bir sınıf açmaya karar vermiştir Bu işe girişen Madam Kelpseman, bir yandan da ders verecek doktor bulmaya çalışmaktadır (49)
Bu mektebin müslümanlara mı, gayri müslimlere mi hizmet verdiğini bilemiyoruz Ancak, haberi veren Kadın dergisinin olayı alkışlamasından dolayı, müslüman hanımlara hizmet verdiği düşünülebilir Önemli olan, Meşrutiyet'le birlikte bu konuda bir takım teşebbüslerin ortaya çıkmasıdır
Trablusgarb (1911) ve Balkan (1912) savaşlarında hastabakıcıların yetersizliği sebebiyle ordu büyük kayıp vermiştir 1911 yılında Kızılhaç Washington Kongresi'ne katılan Dr Besim Ömer Paşa, Dr Nihat Reşat Belger, hemşireliğin bir meslek olduğunu ve branşlara ayrıldığını görmüşlerdir Dr Besim Ömer Paşa, bu konuda Kızılay (Hilâl-i Ahmer) Cemiyeti'ni etkileyerek hemşirelik mesleğine ihtiyaç olduğunu belirtmiştir Hilâl-i Ahmer bu konu üzerine eğilmiş ve ilk olarak Kadırga Hastahanesi'nde 6 ay süreli gönüllü hastabakıcılık kursu için ödenek ayırmıştır Besim Ömer Paşa'nın şahsi gayretleri sonucunda bu mesleğe İstanbul'un kültürlü çevrelerinden de ilgi olmuş, kadınlarımız Balkan savaşında hastahanelerde çalışmaya başlamışlardır Bu sebeble, 1912 yılı, ülkemizde hemşirelik mesleğinin başlangıcı kabul edilmektedir
1913-1914 yıllarında üniversite konferans salonunda hasta bakımı konusunda bilgi vermek üzere düzenlenen konferanslara çok sayıda öğrenci katılmıştır (50)
Bu gelişmelerden sonra, 1916 yılında hastahanelerde çalışmak üzere 24 hastabakıcının görevlendirildiğini bilmekteyiz (51)
Hastabakıcılık kursları kadın basını tarafından da desteklenmiş, kadınları hem bu konuda bilgilendirmişler, hem de teşvik etmişlerdir (52)
Hemşirelik konusundaki çalışmalar saray tarafından da takdirle karşılanmıştır Meselâ, aynı zamanda Hilâl-i Ahmer Cemiyeti fahri başkanı da olan veliaht Yusuf İzzeddin Efendi, Kadırga Hastabakıcılık kursunu başarıyla tamamlayanlara diplomalarını bizzat kendisi vermiş, onları takdir ettiğini belirten güzel bir konuşma yapmıştır (53)
Kadınların hastahanelerdeki bu tür hizmetleri, İstanbul'un kibar hanımları ile "Anadolu'nun yiğit evlatları" nın tanışmalarına ve böylece, karşılıklı bir muhabbet ortamının doğmasına yol açmıştır (54) Halide Edip, Çanakkale gazilerine hizmet ederken tanıdığı bu insanlar için, "Fakir, zeki, abtal, hasta, iyi, her dakika ve anlarında, kendilerinin farkına varmadığı ince, kadını rencide etmeyecek sade ve tabii efendilikleri vardı " demektedir (55)
Bu gelişmelere rağmen, bizde ilk hemşirecilik okulu 1920 yılında İstanbul'da açılabilmiştir Amerikan Amiral Bristol Hastahanesi Hemşire Okulu adındaki bu okul, daha çok azınlıklara hitap etmekteydi Türk ve müslüman kızları için modern anlamda ilk hemşirecilik okulunun açılışı, ancak Cumhuriyet döneminde, 1925 yılında gerçekleşecektir (56)
Tıp, Dişçilik ve Eczacılık Eğitimi
En eski Osmanlı hastahanesi olan Bursa Dârüşşifâsı'ndan, en son hastahane olan Hamidiye Etfâl Hastahanesi'ne kadar, hiçbir hastahanenin vakıfnâmesinde ve devlet kayıtlarında, buralarda kadın hekim çalıştığına dair bir bilgi yoktur Hatta, kadınlar erkek hekimler tarafından muayene, -belki de müslüman hanımlarla hristiyan erkekler arasında nikâh olamayacağı düşüncesiyle- gayri müslim hekimler tarafından tedavi edilmekteydi (57)
Tıp öğrenimi için gerekli bilgi birikimi, kadınların okullarında kazandırılamıyordu Sıhhiye Umum Müdürü Dr Adnan (Adıvar), Türk kadınlarının da hekimlik mesleğine alınması için sadârete baş vurdu (19 Eylül 1917) Sadrazam Talât Paşa, o sırada Ruslarla görüşmeye gitmişti Vükelâ Meclisi'nde reis olan Enver Paşa, bu teklife karşı çıktı Bir sene sonra, yeni Sıhhiye Nâzırı İsmail imzasıyla başvuru tekrarlandı Meclis-i Vükelâ, kadınların tıp, dişçilik ve eczacılık öğrenimi yapmasına izin verdi (5 10 1918) Bu karar dört gün sonra Sıhhiye Nâzırlığına bildirildi (58) Haber, kadın basınında memnuniyetle karşılandı (59)
Fakat, Belkıs Mahmut Hanım'ın, bu karardan önce yurt dışına giderek dişçilik öğrenimi gördüğünü belirtmeliyiz (60) Ayrıca, Safiye Ali de Berlin'de tıp öğrenimi görerek 1922'de Türkiye'ye dönmüştür (61)
Meclis-i Vükelâ kararının çıkmasıyla kadınların tıp öğreniminin önündeki hukuki engel kalkmış oldu Ancak, İstanbul Tıp Fakültesi müderrisleri arasında fikir ayrılıkları vardı Basın bunu günün meselesi haline getirmişti (62) Uzun tartışmalardan sonra, onlar da kızların fakültede okumalarına razı oldu Fakat, aynı muhalifler yüzünden uygulamaya geçilemiyordu Tartışmalar sürmekteydi Sonunda 1922-1923 ders yılında kızlar da tıp fakültesine öğrenci olarak girmeyi başardılar
İlk kez 1922 eylülünde Dr Besim Ömer Paşa'nın teşebbüsüyle Haydar Paşa Tıp Fakültesi'ne 7 kız öğrenci kaydedildi Bunlar Müfide, Hamdiye, Suat, Sabiha, İffet Naim, Meliha ve İffet Hanımlardır Tıp Fakültesi 1927 yılında ilk hanım mezunlarını vermiştir Fakat, hanım doktorlara resmî görev verilmediği için serbest çalışabilmekteydiler (63)
|