Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlüğü-A-

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-A-



Ağır başlı: Ciddî olgun hareketlerinde ölçülü işlerini düşüne taşına yapan kimse"Ağır başlı olmak insana üstün meziyetler kazandırır"
Ağırdan almak: Bir işi yapmakta acele etmemek yavaş davranmak isteksiz görünmek"Hiç sebep yokken işi ağırdan almanı bir türlü anlamıyorum"
Ağır elli: 1 Oldukça yavaş iş yapan çabuk yapmayan 2 Vurduğu zaman çok acıtıp can yakan"Adamın eli amma da ağırmış ense köküm hâlâ ağrıyor"
Ağır gelmek: 1 Ağrına gitmek onuruna dokunmak"Haketmediğim şu sözler öylesine ağırgeldi ki bana"2 yapılması güç gelmek"Bu yaştan sonra inşaat işlerinde çalışmak artık ağır geliyor benim gibi ihtiyara"
Ağır hastalık: Sonu ölümle neticelenebilecek gibi olan tehlikeli hastalık"Ağır hastalık geçirdiği için bir türlü kendini toplayamadı ve zayıf kaldı"
Ağır söz: Kişinin gönlünü inciten gücüne giden onuruna dokunan dayanılması güç söz"Söylediğin ağır sözler çocukları çok incitti"
Ağız aramak (veya yoklamak): Öğrenilmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak"Ağzını ara bakalım o konuda bir şey biliyor mu?"
Ağız (söz) birliği etmek: Daha önce bir konuda anlaşarak aynı şeyi yapmak ya da söylemek"Ağız birliği etmeli hep birlikte savunmalıyız kendimizi"
Ağızdan laf (söz) çekme(çalmak): Bir kişinin bildiği şeyleri ustalıklı konuşmalarda ona sezdirmeden öğrenmek "Boşuna uğraşma ağzından laf çekemezsin onun"
Ağızda sakız gibi çiğnemek: Bir düşünceyi bir sözü tekrar edip durmak"Dolap da dolap! Artık ağzında sakız gibi çiğneyip durma şu sözü!"
Ağız değiştirmek: Daha önce söylediğinin tersini söylemeye başlamak"Babasını görünce korkusundan ağız değiştirdi"
Ağız dil vermemek: 1 Söz söyleyemeyecek kadar hasta olmak 2 Herhangi bir sebeple hiç konuşmamak susmak"Kurşuna dizilmeyi göze aldılar ama ağız dil vermediler"
Ağız eğmek: Yalvarmak hiç de lâyık olmayan birine yüz suyu dökmek "Ölürüm de ağız eğmem o adama!"
Ağız kalabalığı: Birbirini tutmayan gereksiz konu dışı sözler"Asıl meseleyi ağız kalabalığı ile ört bas edip kaçamazsın!"
Ağız kalabalığına getirmek: Birini gereksiz sözler söyleyip çok konuşmak yolu ile şaşırtmak dikkatini dağıtıp aldatmak"Ağız kalabalığına getirip yok pahasına aldı malları"
Ağız kavafı: Karşısındakini ikna etmek için diller döken çok konuşan gerekli gereksiz söz söyleyen kimse"İğreniyorum şunun gibi ağız kavafı heriflerden"
Ağız yapmak: Birini aldatma yanıltma oyalama amacıyla duygularını düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak"Ne ağız yapıp duruyorsun gerçeği söylesene!"

Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan anlamsız bir hayranlıkla seyredip şaşıran"Haydi yürü ağzı açık ayran delisi gibi ne bakıp duruyorsun vitrine"
Ağzı (bir karış) açık kalmak: Çok şaşırmak şaşakalmak "Onca seneden sonra sevdiği arkadaşını birden karşısından görünce ağzı açık kaldı"
Ağzı kalabalık: Çok ve manasız saçma sapan tutarsız sözler söyleyen"Ağzı kalabalık insanlara tahammül etmek çok güç bir iş"
Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek sevindiği her hâlinden belli olmak "Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı"
Ağzı laf yapmak: Güzel inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak"Politikacı mı olacaksın ağzın laf da yapmalı"
Ağzına (veya ağzının içine) bakmak: 1 Ne diyeceğini beklemek 2 Onun sözüne göre hareket etmek"İyi yemek için de onun ağzına bak bari!"
Ağzına baktırmak: Etkili güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek dinleyenleri kendisine hayran etmek"O ağzına baktırmasını bilen ender hatiplerdendi"
Ağzına bir parmak bal çalmak: Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak"Öyle bir insan ki ağzına bir parmak bal çal sonra her istediğini yaptır"


Alıntı Yaparak Cevapla