Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlüğü-E-

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-E-



Ele geçirmek: Sahip olmak kaçan bir kimseyi yakalamak"Şu toprak parçasını da ele geçirdik mi işimiz tamam demektir"
El elde baş başta: 1 Masrafla para birbirine denk geldi 2 Yapılan işin sonunda ne kâr ne de zarar edildi"Alışverişten el elde baş başta döndü"
Elekten geçirmek: Titizlikle seçmek; iyiyi kötüyü doğruyu yanlışı birbirinden ayırmak"Şu dosyayı bir daha elekten geçirin"
El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak yardımlaşmak"Bu yolu ancak el ele verirsek yapabiliriz"
El emeği: 1 Elle yapılan işe harcanan emek 2 Elle yapılan çalışmanın karşılığı"El emeğinin karşılığı değildir bu para"
Ele vermek: Bulunduğu yeri haber vererek suçluyu yakalatmak"Katili ele vermeyi kafasına koyarak sokağa çıktı"
Eli açık: Cömert çok para harcayan sakınmadan para verebilen"Eli açık olan insanları severim"
Eli ağır: 1 Oldukça yavaş iş yapan 2 Vurunca çok acıtan"Eli o kadar ağırmış ki enseme gülle düştü sandım"
Eli altında olmak: 1 İstediği anda ele alıp kullanabileceği bir yerde bulunmak 2 Buyruğunda olmak"İyi bir usta araç ve gereçlerinin elinin altında olmasını ister"
Eli ayağı buz kesilmek: 1 Korku heyecan ve üzüntüden ne yapacağını bilemez duruma gelmek donup kalmak 2 Çok üşümek"Haydi elimiz ayağımız buz kesmeden girelim içeri"
Eli ayağı tutmak: İş yapabilecek güçte olmak bedenî gücü var olmak"Çok şükür şimdilik elimiz ayağımız tutuyor"
Eli bayraklı: Kavgacı şirret edepsiz"Onun eli bayraklı bir kadın olduğunu daha yeni anladınız"
Eli bol: Cömert esirgemeyen çok para ve eşyası olan"Duyduğumuza göre Hasan Çavuş eli bol bir insanmış"
Eli boş dönmek: Umduğunu alamadan geri dönmek"Eli boş döneceği hiç aklıma gelmezdi"
Eli böğründe kalmak: Çaresiz kalmak bir şey yapamaz duruma gelmek başarısızlığa uğramak"Tek hayvanın öldüğünü görünce eli böğründe kaldı"
Eli cebine gitmemek (veya varmamak): Cimri olmak para harcamaya kıyamamak"Ondan da yardım istediler ancak eli cebine bir türlü gitmedi arkasını dönüp uzaklaştı"
Eli çabuk: Süratli iş gören"Eli çabuk adamlara ihtiyacımız var"
Eli darda: Geçimi için para sıkıntısı çeken"Eli darda insanlara yardım etmek insanlık borcudur"
Eli değmemek: Bir işi yapmaya zaman bulamamak"Odanı temizlemeye elim değmiyor"
Elifi görse mertek sanır: Cahil okuması yazması yoktur"Ona mı akıl danışıyorsun elifi görse mertek sanır o "
Eli hafif: İncitmeden can yakmadan iş gören"İğneyi Hatice hemşireye vurdurun eli hafiftir onun"
Eli kalem tutmak: 1 Yazı yazmayı bilmek 2 Düşüncelerini derli toplu güzel bir ifade ile yazabilmek"Elin kalem tutmaz mı senin?"
Elinden iş çıkmamak: Çabuk iş yapamamak"Bırakın onu elinden iş çıkmaz birine ihtiyacımız yok"
Elinden tutmak: 1 Destek olmak ilerlemesi için yardımda bulunmak 2 Yürümesine kalkmasına inmesine çıkmasına yardım etmek"Hayatım boyunca elimden tutan olmadı"
Eline düşmek: 1 Birine muhtaç olmak 2 Yakalanmak 3 Düşmanın ya da kendisine hıncı bulunan birinin hâkimiyetinde kalmak"Düşmanın eline düşmemek için bir yol bulmalıyız"
Eline su dökemez: Sözü edilen kişi değerce ondan çok geride"Sen hamur açmakta Fatma`nın eline su dökemezsin"
Elini çabuk tutmak: Hızlı davranmak acele etmek"Elimizi çabuk tutup şu kömürü yağmura yakalanmadan taşıyalım"
Elini kana bulamak: Birini öldürmek veya yaralamak"Zavallı çocuk boş yere elini kana buladı"
Elini kolunu sallaya sallaya gelmek: Bir işten sonuç almaksızın dönmek gelirken hiçbir armağan getirmemek
Elini kolunu sallaya sallaya gezmek: Pervasızca çekinmeden kimseden korkmadan dolaşmak"Bunca ağır suç
işlemesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmesi şaşılacak şey doğrusu"
Elinin hamuruyla erkek işine karışmak: Anlamadığı bilmediği beceremediği işleri yapmaya kalkışmak (kadınlar için)
Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Çok nazlı olmak evde hiçbir iş yapmamak zor işlerden kaçınmak"Ne kadınmış o da elini sıcak sudan soğuk suya soktuğunu görmedim daha!"
Eli sıkı: Kolay para harcamayan cimri çok tutumlu"Bu kadar eli sıkı bir adam olmak zorunda değilsin"
Eli uzun: Hırsız fırsat buldukça bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan
Eli varmamak: Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak"Bulaşıkları yıkamaya bir türlü elim varmıyor"
Eli yatmak: Bir işe eli alışkın olmak bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak
Eliyle koymuş gibi bulmak: Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak"Onca şeyin arasında küçücük düğmeyi eliyle koymuş gibi buluverdi"
El kadar: Küçük küçücük"El kadar çocuk işime karışamaz benim"
El kaldırmak: 1 Kendisinden büyüğe vurmak için elini kaldırmak 2 Bir şey söylemek istediğini oy verdiğini elini kaldırarak belirtmek"Sen ne cüretle babana el kaldırırsın!"
El kapısı: 1 Bir kızın gelin gittiği ev 2 Yabancıların memleketi evi yurdu"Yıllarca el kapılarında çalıştım durdum"

Alıntı Yaparak Cevapla