Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlüğü-E-

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-E-



El koymak: 1 Bir meselenin yetkili organlarca incelenmeye başlaması 2 Buyruğu altına almak hükümetçe uygun görülen mal arazi ve kuruluşa hâkim olmak"Hükümetin el koyduğu arazi burdan başlıyor"
Elle tutulur gözle görülür: Çok açık gizli bir tarafı yok"Şu zamana kadar elle tutulur gözle görülür bir iş yaptın mı sen?"
El oğlu: 1 Yabancı 2 Damat"El oğluna güvenme sakın!"
El sürmemek: 1 Dokunmamak hiç değmemek 2 Yapımına başlamamak"İşe el sürmeye vakit bulamadım daha"
El uzatmak: 1 Birine yardım etmek 2 Dokunmaya almaya çalışmak"O bizim bir yakınımız ona elimizi uzatmalıyız hemen"
El üstünde tutulmak: Çok değer verilip sevilmek kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek"Dedem ailemizde el üstünde tutulurdu"
El yordamıyla: Tahminlerine sezgilerine dayanıp elle yoklayarak"El yordamıyla kibrit kutusunu buldum"
Emeği geçmek: Bir şeyin yapılmasında kendisinin de katkısı bulunmak"Şu caminin yapımında kimlerin emeği geçmedi ki"
Emek vermek: Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak"İyi bir sonuç mu almak istiyorsun? Emek ver gayret et"
Emir kulu: Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse"Emir kulu olmak o kadar da kolay değil"
Eninde sonunda: Nihayet en sonunda"Eninde sonunda onu bulacağım"
Enine boyuna: 1 Her yönü ile eksiksiz bütün ihtimalleri göz önünde tutarak 2 İri yarı gösterişli (adam)"Şu meseleyi enine boyuna bir kez daha düşünelim"
Ensesi kalın: Parası çok varlıklı sözü geçer ödeme gücü yüksek (kimse)"Neden şu ensesi kalın adamlardan yardım istemiyorsunuz"
Ensesinde boza pişirmek: Sıkıştırıp tedirgin etmek eziyet etmek"İşlerin yavaş gittiğini gören patron işçilerin ensesinde boza pişirmeye başladı"
Ensesine yapışmak: Yakalamak"Bir hamlede ensesine yapıştı çocuğun"
Ense yapmak: Yemek içmek ve keyfine bakmak hiç iş yapmamak"Ense yapmayı bırak da biraz işle ilgilen"
Er geç: Ne zaman olsa mutlaka"Er geç onu bulacağım"
Esamisi okunmamak: Adı anılmamak değer verilmemek"Onun buralarda hiç esamisi okunmaz"
Es geçmek: Dikkate almamak sözleri arasında o konuya dokunmamak"Borç meselesini es geçmesine fırsat vermeyin"
Esip savurmak: Bağırıp çağırmak öfke ile atıp tutmak"Davet edilmediğini öğrenince esip savurmaya başladı"
Eski çamlar bardak oldu: Devir değişti eski durumların tutumların bir önemi kalmadı
Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak yeniden gündeme getirmek"Eski defterleri karıştırmayı bırak artık"
Eski hamam eski tas: Hiçbir şey değişmemiş eski durumda kalmış"Köy aynı insanlar aynı eski hamam eski tas"
Eski kafalı: Yeniliğe açık olmayan yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı"Eski kafalı insanlar gittikçe azalıyor mu ne?"
Eski kurt: Tecrübeli görmüş ve geçirmiş mesleğini iyi bilen hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan"O da eski kurtlardandır"
Eski toprak: Yaşlılığına rağmen dinçliğini dayanıklılığını hâlâ sürdüren gücünü kaybetmemiş kimse"Sen eski topraksın bizim gibi birkaç genci daha cebinden çıkartırsın"
Eşeğini sağlam kazığa bağlamak: İşini güvenli kılacak önlemler almak"Ne demişler: Eşeğini sağlam kazığa bağla sonra `a ısmarla"
Eşek kadar: Büyük iri; aşırı derecede gelişmiş"Eşek kadar oldu ama hiç söz dinlemiyor"
Eşek sudan gelinceye kadar dövmek: Adamakıllı çok ve iyi dövmek"Eğer aklını başına toplamazsan seni eşek sudan gelinceye kadar döveceğim anladın mı?"
Eşek şakası: Ağır hoşa gitmeyen incitici kaba şaka"Ben eşek şakasından hiç hoşlanmam"
Eşiğine yüz sürmek: Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak önünde eğilmek"İnsanların eşiğine yüz sürülmemesi gerekir"
Eşiğini aşındırmak: Bir işi yaptırmak gördürmek için bir yere çok gidip gelmek"Şu köy yolu için hükümet eşiğini aşındırıp durduk"

Alıntı Yaparak Cevapla