|
Prof. Dr. Sinsi
|
Su Kasidesi Açıklaması Ve Söz Sanatları
16 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Tıynet: Yaratılış
Tıynet-i pâk: Temiz yaratılış
İktidâ: Uyma, tabi olma
Tarîk: Yol; usûl; meslek
Tarîk-i Ahmet-i Muhtâr: Hz Muhammed’in yolu , Kur’an yolu, İslamiyet
(Su, Hz Muhammed’in s a v yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir )
Kişileştirme: Su, peygamberimize bağlı bir insan olarak gösterilmiştir
Bu beyit iki şekilde yorumlanabilir:
Su, Hz Muhammed’in ne kadar temiz yaratılışlı olduğunu onun yoluna girmekle herkese anlatmaya başlamıştır
Su, Hz Muhammed’in yoluna kendisini koymakla ne kadar temiz yaratılışlı olduğunu ispatlamıştır
Bu beyitteki tema, temiz yaratılıştır Su Hz Muhammed’in yoluna girenler temiz olma özelliğini pekiştirmiştir Yoksa su nasıl temiz olabilir ki? Temiz yaratılışlılar temiz yaratılışlılara layıktır Su zaten temizliğin simgesidir
Tıynet yaratılış, tıyn ise toprak demektir Demek ki suyun toprağın içinde olduğu için temizleyici özeliği de var Su böylece başını toprağa koymuş oluyor Suyun toprağın içinde olması toprağa baş koymasıdır Topraktan ayrı ama toprağa baş koyuyor
17 Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfa
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
Seyit: Hz Muhammed’in soyundan olan
Nev’: Çeşit
Seyyid-i nev’-i beşer: İnsan cinsinin efendisi
Dürr: İnci Eskilere göre nisan yağmuru, feyz ve rahmettir Nisan ayında bütün bitki ve hayvanlar Allah’ın bu rahmetini alabilmek için ağızlarını açık beklerler Bu yağmurun bir damlası istiridyenin içine düşerse inci, yılanın ağzına düşerse zehir olur
Istıfa’: Seçme, ayırma; bir şeyin iyisini, temizini seçip alma
Mu’cizat: Mucizeler
Eşrâr: Şerler, kötüler, şer sahipleri
Âteş-i eşrâr: Şer sahiplerinin ateşi
(İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz Muhammet’in mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir )
Açık İstiare: Dürr ile peygamberimizin canı, derya ile de bedeni kastedilmiştir
Tezat: Ateş-su
Tenasüp: Dürr, serpmek, su, derya
Telmih: Peygamberin doğumundaki Mecusilerin ateşinin sönmesi mucizesi
Teşbih: Hz Muhammed, seçkin incilerin çıktığı denize benzetilmiş
Burada yukarıdaki ayetle bağlantı söz konusudur Şaire göre bizler var olmamızı Hz Muhammed’e borçluyuz Hz Muhammed için şair bu beyitte “denizin incisi” değil “inciler denizi” diyor Burada Hz Muhammed’in ağzından çıkan sözleri inci kadar değerli ve derya gibi, insanlığın su (rahmet) ile dolduracağını söylüyor Su, rahmet olduğu için onun her incisi bir rahmet denizi oluyor
Beyitteki “eşrar” sözcüğünün iki anlamı vardır Birincisi kötüler, şerlilerdir Burada Mecusileri ve ateistleri kastediyor Mecusilerin iki tanrısı vardır İyilik tanrısı (Hürmüz), kötülü tanrısı (Ehremen) İyilik tanrısını hep yanlarında hissetmek için ateşi hiç söndürmezler
İkinci anlam ise kıvılcımlardır Bu anlamıyla şair, Hz Muhammed ile su arasında şer ateşlerini söndürmek bakımından bir paralellik kuruyor Burada Hz Muhammed’in doğduğu gece Mecusilerin ateşlerini sönmesi kastediliyor İlk dizeye dönersek;
Dünyanın çoğu sudur Eskiden dünyanın düz bir tepsi ve gökyüzünün de bir kubbe gibi örtülü olduğu düşünülüyormuş Bir istiridye gibi Bu istiridyenin içinde de bir inci vardır:
Hz Muhammed
Şair bu beyitte aynı zamanda şiirin sözden çok daha zor ve değerli olduğunu söylüyor Nazm yusyuvarlak bir inciyi tam ekseninden bir ****k açıp onu bir ipliğe dizmektir Dize de buradan gelir İşte şiir yazmak da yuvarlak inciyi elle mükemmel bir şekilde dizmek kadar zordur
Peygamberimizin inci ile bir başka bağlantısı da şöyledir: Peygamberimiz yetim olduğu için dürr-i yetim de denirdi
Hz Muhammed’in tüm sözlerine hadis diyemeyiz Ama hadis niteliğindekiler de inci değerindedir
18 Kılmağ içün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnakın
Mucizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Nübüvvet: Nebilik, peygamberlik
Gül-zâr: Gül bahçesi
Gül-zâr-ı nübüvvet: Peygamberliğin gül bahçesi
Revnâk: Güzellik, parlaklık
Izhâr: Gösterme, meydana çıkarma, gösteriş
Seng: Taş
Hârâ, hâre: Katı, sert
Seng-i hâra: Çok sert taş, mermer
Mu’ciz: Mucize
(Katı taş, peygamberliğin gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için onun mucizesinden dolayı su çıkarmış )
Telmih: Hz Muhammed’in taştan su çıkarması
Tenasüp: Gül-zar, tâze, revnak, su
Teşbih: Peygamberlik gül bahçesine benzetilmiş
Burada nebilik ve peygamberlik makamlarından bahsediliyor Nebiler kitap ve şeriat getirsin veya getirmesin tüm peygamberler için kullanılır Kendilerin önceki peygamberin getirdiği kitap ve şeriata (hukuka) davet eder Nebi bu özelliği ile resul kavramından ayrılır, çünkü resûl yeni bir kitap ve şeriat getiren peygamberdir Böylece her resul, nebidir fakat her nebi resul değildir Nebi resûl kavramına oranla daha geneldir
Burada gül bahçesinin yetiştirilmesinden bahsediyor Gül bahçesi kurumuştur Çünkü Hz İsa’dan bu yana 600 küsur yıl geçmiştir O bahçeye bir renk verilmesi gerekmektedir Buna bağlı olarak da Hz Muhammed’in mucizesine telmih vardır
Bir gün peygamberimize bir grup adam geliyor Ve diyorlar ki: “Bizim oralarda kuyular kurudu, ırmaklar akmıyor, dolayısıyla yaz çok kurak geçiyor, bitkiler yeşermiyor, kıtlık olacak ” Peygamberimiz de yerden yedi tane taşı topluyor, avucu içerisinde hepsini ufalayıp üzerine okuyor Sonra gelenler teslim ediyor Diyor ki, “Götürün bunu kurumuş olan kuyularınıza sırayla atın ” Her taş atılırken okuyacakları duayı söylüyor Taşlar kuyulara atıldığında kuyuların dipleri suyun çokluğundan görülmüyor
Her peygamber, peygamberliğin gereği olarak mucize gösterir Müşriklere peygamber olduklarını ispat etsinler, onlar da inanabilsinler diye Peygamberlik bahçesine güzellik vermenin yolu bu idi
Fuzûlî’nin yaşadığı yerde demek ki gül bahçesi solmuş Yani İslam adına bir gevşeme görüldüğü belli Şair burada bölgedeki insanları uyarıyor
Burada peygamberler veliler arasındaki farktan söz etmek gerekir Veliler Allah’a yaklaşmak için insanlardan uzaklaşırlar Peygamberler de Allah’a yaklaşma için insanlara karışırlar Peygamberlik sırrını kullanarak dünyayı güzelleştirmeye çalışırlar İnsanları iyi yola sevk ederler Çünkü o bahçenin solmaması gerekir Bu da bir mucizedir
19 Mu’cizi bir bahr-ı bî pâyân imiş âlem kim
Yetmiş andan min min âteşhâne-i küffâra su
Bahr: Deniz
Pâyân: Son, uç; kenar
Bî-payan: Sonsuz, uçsuz bucaksız
Ateş-hâne: Mecusilerin tapınağı
Âteş-hâne-i küffâr: Kafirlerin ateşhanesi
(Hz Peygamber’in mucizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki ondan ateşe tapanların binlerce mabedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür )
Benzetme: Peygamberimizin mucizelerini uçsuz bucaksız bir denizi benzetilmesi
Tezat: Bahr-su-ateş
Tevriye: “Yetmiş” kelimesi hem erişmiş, hem de kifayet etmiş anlamında kullanılmıştır
Telmih: Beyitte Hz Muhammet (S A V)’nin doğumuyla bin yıldır hiç sönmeyen Kisra sarayındaki ateşin sönmesi hatırlatılmıştır
Burada “yetmiş” sözcüğünün iki anlamı vardır: 1 Mucize olarak yeter 2 Suyun erişmesi
Bu beyitte Hz Muhammed’in doğumuyla Mecusilerin hiç sönmeyen ateşinin söndüğü söyleniyor Bu ateşin sönmemesi için Mecusiler her türlü gayreti göstermişler ancak peygamberimizin doğumuyla o ateş sönmüş ve uzun süre yakılamamıştır Böylece eşsiz mucizelere ****l olarak da ikinci dizeyi gösteriyor Peygamberimizin mucizelerini eşsiz bir deniz olarak göstermiş şair Bilindiği gibi su rahmet demektir İran’ın fethinden sonra İranlılar Müslüman olmuşlardır Böylece kafirler suya yani merhamet ulaşmıştır Bu beyitteki binlercesi demek tüm İran’ın Müslüman olması demektir
20 Hayret ilen barmagın dişler kim itse istima’
Barmagından virdigün şiddet güni ensâra su
Barmağını dişlemek: Parmağını ısırmak
İstima’: Dinleme, işitme, kulak verme
Ensâr: Yardım edenler, yardımcılar, hicrette Mekkeli Müslümanlara yardımcı olan Medineliler
(Mihnet günü ensara parmağından su verdiğini kin işitse hayret ile parmağını ısırır )
Telmih: Hz Muhammed’in parmaklarından su akıtma mucizesi
Tenasüp: Hayret ile parmağını dişlemek
Peygamberimizin parmağından o şiddet gününde ensara su verdiğini duyan hayretinden parmağını ısırabilir
Hicretten sonra Medine’deki ensarlar muhacirlere yardım etmişlerdir Bu yardım bir çeşit su vermek olarak adlandırılmıştır Burada birinci dizedeki parmağını dişleme hayretin bir göstergesidir Bunu öyküsünü de ikinci dizede anlatmış
Hz Muhammed Hudeybiye’de konaklarken şiddetli sıcaklar başlar O kadar şiddetli sıcak oluyor ki Müslümanların yanlarında getirdikleri su tahminlerden erken tükeniyor, sadece bir tek kırbada azıcık su kalıyor Ensar, o kırbayı Hz Muhammed’e getirip “Ya Resulallah! Bu sudan başka suyumuz kalmadı ” der O kadar susamışlardır ki hepsi de belki benden daha fazla susayan bir mümin kardeşim vardır diye suyu içmemekte direnmişler ve halsiz düşmüşlerdir Pek çoğu da Hz Muhammed susayacak olursa o içsin diye hakkından feragat etmişlerdir Peygamberimiz bunu üzerine elinin birini kırbaya koymuş, öteki elini göğüs hizasında kaldırmış ve beş parmağından beş oluk halinde sular akmaya başlamıştır O gün o sudan herkes kana kana içip, abdestini alımıştır Kırbalarını doldurup Medine’ye dönmüşlerdir (Bir rivayete göre de bu olay Tebük Savaşından önce hicretten iki yıl önce yazın çok kurak geçmesi üzerine yaşanmıştır bu olay )
İnsan parmağını dişlediğinde de kan çıkar, kan da bir çeşit sudur Peygamberimizin parmağından su akması gibi parmağını her kim dişlerse dişleme eylemi parmağı kanatır Bu beyitte su-kan ilişkisi vardır
|