Yalnız Mesajı Göster

Su Kasidesi Açıklaması Ve Söz Sanatları

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Su Kasidesi Açıklaması Ve Söz Sanatları



21 Dostu ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâre su


Mâr: Yılan
Zehr-i mâr: yılan zehri
Âb-ı hayat: **ümsüzlük suyu
Hasm: Düşman

(Dostu yılan zehri içse bu zehir onun dostu için âb-ı hayat olur Fakat, düşmanı su içse o su düşmanına elbette yılan zehrine döner)

Tezat-Tenasüp: Dost düşman, yılan zehri, âb-ı hayat
Telmih: Peygamberin mucizesine atıf
Leff ü neşr: Dost-hasım, zehr-i mâr-su, olur-döner, âb-ı hayat-zehr-i mar” kelimelerinde 1 mısrada sıralanan kelimelerin tamamlayıcı karşılığı 2mısrada verilmiştir

(AB-I HAYAT) Hızır, İlyas ve İskender ab-ı hayatı bulmak için yola çıkarlar Vardıkları yerde oranın halkı ab-ı hayatın karanlıklar ormanını geçince (veya karanlıklar ormanında) olduğunu söylerler Yollarına devam ederken yol üçe ayrılır Onlar da eğer suyu bulurlarsa birbirilerine haber vermek şartıyla üçe ayrılıp suyu aramaya devam ederler Sonra Hızır ve İlyas bir yerde karşılaşır Onlar birlikte aramaya devam ederler İskender de tek başına Yorulunca bir ırmağın kıyısında oturup balık yerler, ırmaktan bir damla balığın üzerine düşer ve balık canlanıp ırmağa atlar İlyas ve Hızır böylece bu suyun ab-ı hayat olduğunu anlarlar Kana kana içip ölümsüzlüğe kavuşurlar Ama Allah onlara bunu İskender’e söylememelerini emreder Onlar da söylemez

Zehir bazen tedavi amaçlı kullanılır O zaman insanı hayata döndürür Yılan zehrine alışık olduğunuzda zehri size hayat verir

Peygamberimiz yılan sokan birine yılanın soktuğu yeri tükürüğüyle mest etmiş ve hayatını kurtarmıştır

Hz Ömer’e Mısır’da zehir içirmelerine rağmen zehrin onu etkilememesi
Zehir Hz Muhammed’in dostlarını etkilemiyor Ab-ı hayat oluyor Diğer bir taraftan;
Tebük’ten dönerken Semud kavmi’nin harabelerinden geçilir O sırada Müslümanlar oradaki sudan kırbalarını doldurup ekmek yoğurmaya başlamışlar Hz Muhammed ise hepsini döktürmüş Çünkü oradaki suyun pis olduğu Allah tarafından kendisine bildirilmiştir Suyun pisliği sadece moleküler yapısından değildir İçeni ahlâken de zarar uğratacak yapıdadır Hastalık bulaştırmasın diye temiz görünen suyun kullanılmasını engelliyor

Hicret sırasında Hz Muhammed, Hz Ebu Bekir’le bir mağaraya girerler Hz Muhammed bir ara başını Hz Ebu Bekir’in dizine yaslayarak uyur Bu sırada bir ****kten zehirli bir yılan gelir Hz Ebu Bekir yılanın Hz Muhammed’e zarar vereceğini korkusuyla geldiği ****ği ayağıyla kapatır Yılan sürekli çıkmak ister, ayağını sokat; ama o inatla çekmez Bir süre sonra Hz Muhammed uyanır ve Hz Ebu Bekir’in acısını anlar Hz Ebu Bekir de olanları anlatır Hz Muhammed zehri etkisiz hale getirir ve yılana çağırıp neden böyle yaptığını sorar Yılan da onu güzel yüzünü görmek için yaptığını söyler



22 Eylemiş her katre den men bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

Katre: Damla
Rahmet: Acıma, koruma; merhamet, nisan yağmuru
Bahr-ı rahmet: Rahmet denizi
Mevc: Dalga
Mevc-hîz: Dalga kaldıran, dalgalandıran
Vuzu’: Abdest, abdest alma
Urgaç: Vurunca, vurduğu zaman
Ruhsâr: Yanak, yüz
Gül-i ruhsâr: yanağın gülü, güle benzeyen yanak

(Abdest almak için el uzatıp gül yanaklarına su vurunca sıçrayan her su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır)

Benzetme: Peygamberimizin yanağı güle benzetilmiş
Tezat: Katre- bahr
Tenasüp: Su ile ilgili sözcüklerin hepsi

Abdest günahları döker Abdest suyunun değdiği uzuvlarımızdaki günahlarımız bağışlanır Böylece Allah’ın huzuruna çıkacak hale geliriz Dolayısıyla Abdest suyunun her bir damlası ayrı bir rahmet denizidir Abdest alınca insanlar rahmet denizinde yıkanmış gibi oluyor

(O çiğ tanesi olmasa belki de gül solacak Çiğ tanesi güle canlılık veriyor)
Şair; gül yapraklarının üzerindeki çiğ tanelerinin nasıl rahmet olduğunu anlatabilmek için Hz Muhammed’in gül yanağının üzerinde abdest alırken serpilen suyun parçalanmasını örnek gösteriyor Burada gerçek gül onun yanağıdır ve yanağa değen her bir damla bir çiğ tanesi misali rahmet denizine doğru yol almaktadır

Tasavvufta her damla denizi özler Denize kavuşmak ister İşte güldeki çiğ tanesi (onun yanağındaki bir damla) rahmet denizine doğru gidiyor

Hz Muhammed Tebük’ten dönerken bir kuyu veya kaynak su görüyor Suyu kesilmek üzere olan kuyunun içine üç tane demir çubuk saplıyor Kurumaya yüz tutmuş o kaynaktan birdenbire ırmak gibi sular akmaya başlıyor Şair yukarıdaki ifadesiyle sanki o mucizeye atıfta bulunuyor

Tasavvufa göre damla çokluğuyla kesret; denizse vahdettir Damla küçük, denizse büyüktür Her damla kesret aleminden denize, vahdet alemine düşe kalka, zorluklarla kavuşmak ister Burada damla derviş, deniz ise Allah’tır



23 Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taşdan taşa urup gezer âvâre su


Hâk: Toprak
Pây: Ayak
Hâk-i pây: ayak toprağı, ayak tozu, ayağın bastığı yer, ayağın bastığı toprak;
mezar
Muttasıl: Ulaşan, kavuşan; bitişen; ara vermeden…
Ur: vurmak

(Su, ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer)

Kişileştirme: Suyun peygamberimize olan aşkı, ona kavuşamadığı için kendini taşlara vurması
Hüsn-i Talil: Suyun gezmesinin sebebi olarak Yine Suyun taşların arasında onlara çarpa çarpa gitmesini şair “üzüntüsünden, pişmanlığından dolayı suyun başını taştan taşa vurduğu”
Kapalı İstiare: Su insana benzetilmiş Sadece su söylenmiş
Tezat: Ayak ve baş kelimeleri arasında

Şair önceki beyitlerde Dicle’nin Medine’ye doğru aktığını söylüyordu Hz Muhammed’e ulaşmak, ayağına ulaşmak için ömürlerdir, yüzyıllardır kendini yıpratarak Hz Muhammed’e doğru akıyor (Hani şair onu kıskanıyor, onu yolunu değiştirmek istiyor, yolunda toprak olmak istiyor, bağrı yanıyordu…)

Burada isyankâr insanlara sesleniyor Bir ırmak başını taştan taşa vurarak akıyor Ama bir insanlar bunu yapmıyor Ömürler boşa gidiyor Irmak bunu yapıyor Ayağının değdiği toprağa erişeyim diye yapıyor ama bizler hiçbir çaba göstermiyoruz Hayat boşa geçiyor ve biz bunu farkında değiliz

Dicle sürekli Hicaz’a doğru akıyor Hacılar da her yıl Hicaz’a gidiyor Su da oraya hacı olmaya gidiyor İnsanlar da su olmak, rahmet almak, rahmet olmak için gidiyor Burada suyun taştan taşa vurması çektiği insanların hacca giderken çektiği sıkıntıdır Eskiden insanlar hacca giderken yolda birçok sıkıntı çekiyorlarmış Tüm bu taştan taşa vurmalar, çekilen sıkıntılar sevgilinin ayağının toprağını öpmek için



24 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

Der-gâh: Kapı yeri, eşik; padişah kapısı, saray; Allah’ın huzuru, Şeyh kapısı, tekke
Hâk-i der-gâh: Eşiğin toprağı

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak ister Parça parça da olsa o eşikten dönmez)

Kişileştirme: Suyun aşık insan gibi davranması
Hüsn-i Talil: Su parça parça olsa bile yine bir araya gelir Bunu “ölse de yolundan dönmez” şeklinde gösterilmiştir
Leff ü Neşr: Zerre zerre- pâre pâre, nûr-su
Teşhis: Su, insan gibi, âşık gibi düşünülmüş


İster toprak ister toz olsun her zerre ışığını güneşten alır Bu zerre su ise o zaman ışık kat kat fazla kırılır ve paramparça olup zerrelere ayrılır Suyun parçalanmasıyla büyük bir güç oluşur Güçle taşları ve metalleri keser Demek ki su bir yandan yumuşak huyun bir yandan katı bir keskinliğin örneğidir

Şelale kenarında yüzümüze su damlaları çarpar ama biz onu göremeyiz Sebebi su zerrelerine ışığın çarpmaması Burada Dicle nehrinden bahsediyor Onu parça parça etseler bile o bildiği yoldan dönmez Ben de onun gibi paramparça olsam da bu yoldan dönmem Bağrımda yanan aşk var Varlığı, ham maddesi ısı ama aşkla birdenbire ışık oluyor

(Ateş ile suyun moleküler yapısı birbirine benzer Ateşin moleküler yapısı sudan bir birim azdır Hz İbrahim’i ateşin yakmadığı söylenir bu yüzden Ateş su olmuştur)



25 Zikr-i na’tun virdini derman bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humâr içün içer meyhâra su

Zikr: Anma anılma
Na’t: Övme, Hz Peygamberi ve dört halifeyi övmek için yazılan şiirler
Vird: Dile dolanan, sürekli tekrarlanan söz
Ehl-i hatâ: Hata ehli, günahkar kişiler
Humâr: Şarabın verdiği sersemlik, baş ağrısı, uykudan önceki ve sonraki mahmurluk
Mey-hâr: içki içen

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen baş ağrısını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkarlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı derman bilirler)

Benzetme: Benzeyen: Ehl-i hatâ Benzetilen: Meyhâra Benzetme Edat: Eyle ki
Benzetme Yönü: Pişmanlığı ifade için yapılan fiiller( su içmek, bir şeyi su gibi içmek, ezberden okumak)
Tezat: Humar-derman
Tenasüp: Meyhâra, içer, def’-i humar


İçki içen kimsenin bir süre sonra çektikleri baş ağrısı ve ağırlığıdır Bu baş ağırlığı ancak küçük bir içki içmeyle giderilir Su içmek ise humarı arttırır Zaten içki içmenin adabına uygun değildir

İlk dizeye dönersek;
Zikir ve vird bir şeyi tekrarlamaktır Zikir Allah’ın adını tekrarlamaktır Hastalarda şifa için sürekli Hz Muhammed’in adını anarlar İşte burada hata yapanların sürekli Hz Muhammed’i överek derman aradıklarını söylüyor Şair burada aynı zamanda iç hesaplaşmasını yapıyor Eskiden şairler içki içmeseler bile içkiyi öven gazeller yazarlardı Böylece hata ehli olurlardır Bu sebeple divanların başına naat (övgü şiirleri), münacat (Allah’a yalvarmak için yazılan şiirler) koyuyorlardır Şarabı öven şiirleri yazıp yani hata ehli olup daha sonra da naatlarla da af diyorlardı Burada şarap içenler ağrılarını gidermek için nasıl humar içerlerse bir noktadan sonra senin adını anıp hadislerini söyleyerek bu hatalarından dönerler

Kâb b Züheyr, İslâmiyet yayılırken İslâmiyet’in aleyhine bir sürü gazeller söylüyordu Hz Muhammed ise “kanı helaldir” diye bir emir dağıtmıştır Kâb b Züheyr’in şiirleri o kadar etkileyiciydi ki onu dinleyenler İslâmiyet’i tanımadan İslâmiyet’e düşman oluyorlardı Kanı helâl kılındıktan sonra Kâb b Züheyr ortadan kaybolur Uzun bir süre sonra bir gün Hz Muhammed meclisine bir şair gelir Şair bir şiir, bir kaside, bir methiye söylemeye başlar Herkes onu hayranlıkla dinler Şiirin öyle bir beytini söyler ki Hz Muhammed hediye edecek bir şey bulamadığı için kendisine üstündeki hırkayı verir Şair ise kendisinin Kâb b Züheyr olduğunu açıklıyor ve Hz Muhammed onu affediyor
Kâb b Züheyr Cahilliye Döneminde içkinin su yerine içildiği bir zamanda yaşamıştır Hatadan dönünce birdenbire içkinin baş ağrısını, içkinin daha önce biriktirdiği o karalıkları hep su ile yıkamaya başladı Çünkü su rahmetti ve su Hz Muhammed’i temsil eder Hz Muhammed: “İçki kötülüklerin anasıdır” der Çünkü içki içildiğinde başka kötülükleri yapılmasına yol açar

“Vird” sözcüğü “verd” şeklinde de okunabilir Verd ise gül yaprağı demektir Yaprak ise yazı içerir Yazıyı düşündüğümüzde yaprak kitaba dönüştürülmüş olur Kitap olunca da naat (övgü) metni oluşur Naatlarda da şifa olduğuna göre vird kadar verd de şifa olur Kademe kademe yani Bu kitaba bakıp naat okuyarak şifa beklenebilir

Burada şairin söylediği her sözcük birbirine ulaşarak dönüp dolaşıp nata geliyor

Alıntı Yaparak Cevapla