Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlüğü-Y-

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-Y-



Yelkenleri suya indirmek: Israrından iddiasından direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak"Yelkenleri nasıl da suya indi dediğini yaptıramayınca"
Yel yeperek yelken kürek: Telâş içinde çok acele olarak heyecanla
Yemeden içmeden kesilmek: Bir üzüntü korku ya da heyecan sebebiyle yiyemez duruma gelmek iştahı kapanmak"Yemeden içmeden esildi âşık mıdır nedir?"
Yeme de yanında yat: İstek uyandıran görünüşü çok çekici olan çok lezzetli yemekler için kullanılır
Yemin etsem başım ağrımaz: "Gerçek olduğundan eminim bu konuda yemin de edebilirim" anlamında kullanılır
Yenilir yutulur gibi değil: 1 Yenmeyecek nitelikte (yiyecekler için) 2 Aşırı çok pahalı 3 Çok ağır kabul edilmez (söz) 4 Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan"Doğrusu yenilir yutulur gibi değildi o sözler"
Yer almak: 1 Bir şey yapanların arasında bulunmak 2 Adına ayrılan yerde bulunmak"Şiir komisyonunda sen de yer aldın mı?"
Yer cücesi: Ufak tefek olduğu gibi kurnaz fitneci çok bilmiş kimse
Yer demir gök bakır: "Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı bütün kapılar kapalı yardım imkânları ortadan kalktı kime baş vurdumsa elim boş döndüm" anlamında çaresizliği anlatmak için kullanılır
Yerden yere çalmak: Çok hırpalamak acınacak duruma düşürmek zor durumlarda bırakmak"Bütün milletin içinde yerden yere çaldı delikanlıyı"
Yere bakan yürek yakan: Uslu uysal sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren kötülük yapan kimse"Desene yere bakan yürek yakan cinstenmiş o da"
Yere göğe koyamamak: Çok önem vermek nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek
Yer etmek: 1 İz bırakmak 2 İyice yerleşmek"Bu sözler kulağına iyice yer eder umarım"
Yerinde duramamak: Sürekli hareket etmek kıpırdanmak sabırsızlanmak içi içine sığmamak eyleme geçmek için telâş içinde dolaşmak"Gelecekleri haberini alınca ne yapacağını şaşırdı; yerinde duramıyor sağa sola koşturup duruyordu"
Yerinden oynamak: 1 Bulunduğu bir yerden ayrılmak 2 Hareketli heyecanlı gürültülü karışık bir zaman yaşamak"O büyük kahramanın dönüş haberi gelir gelmez şehir yerinden oynamıştı sanki!"
Yerinden oynatmak: Yerini değiştirip başka bir yere kaldırmak"Sakın bu vazoyu yerinden oynatmayın"
Yerinde saymak: 1 Yürür gibi yaparak hep aynı yerde ayaklarının birini kaldırıp birini basmak 2 Hiç gelişme ilerleme gösterememek"Okullar neredeyse kapanacak ama bizim çocuk hâlâ yerinde sayıyor okumayı bir türlü sökemedi"
Yerinde yeller esmek: Yok olmak artık bulunmamak"Gittiğimde ayakkabıların yerinde yeller esiyordu"
Yerin dibine geçmek: 1 Çok utanmak sıkılmak 2 Kaybolmak göze görünmez olmak"Şuradaydı ama bulamıyorum yerin dibine geçti sanki!"
Yerine geçmek: 1 Görevden ayrılan birinin yerine geçmek 2 Bulunmayan bir nesnenin yerine kullanılabilmek"Emekli olan müdürün yerine geçmek için iki müdür yardımcısı yarışa tutuştular"
Yerini bulmak: 1 Aradığı bir yeri bulmak 2 Yerine gelmek 3 Kendine uygun durumu mevkiyi bulmak"Yerini bulursam kızımı vermekte gecikmeyeceğim"
Yerini doldurmak: 1 Daha önce görevinden ayrılan yerine geçtiği biri kadar başarılı olmak 2 Yerinin adamı görevinin üstesinden gelir olmak"Bakalım yerini doldurabilecek mi?"
Yeri yurdu belirsiz: Serseri; ne iş yaptığı nerde kaldığı nereli olduğu bilinmeyen"Yeri yurdu belirsiz bu adama yüz verme demedim mi?"
Yerle bir etmek: Bir yeri yakıp yıkmak tahrip etmek temeline kadar söküp dağıtmak taş taş üstüne bırakmamak"Koca kenti bir saat bombalayıp yerle bir ettiler"
Yerli yersiz: Uygun olsun olmasın uygun zamanı kollamadan"Yerli yersiz konuşup duruyor geveze adam"
Yer tutmak: 1 Bir yeri kaplamak 2 Birine bir yer ayırmak"Salonda yer tutmak yasaktır!"
Yer vermek: 1 Önemini belirtmek 2 Kendi yerini bir başkasına vermek 3 İmkân tanımak"Bu fikre de yer vermeliyiz"
Yer yarılıp içine girmek: 1 Çok utanmak 2 Yitirilen şey bir türlü bulunamamak"Yer yarılıp içine girdi sanki önceki gün şurada duruyordu"
Yer yerinden oynamak: Bir olay toplumda telâş heyecan gürültü patırtı kargaşa oluşturmak"Bu kaleyi de zapdedersek yer yerinden oynayacak bizi kimse tutamayacak artık"
Yeşil ışık yakmak: Bir şeyin olmasına izin vermek göz yummak"Onların bize yeşil ışık yakacaklarını hiç sanmıyorum"
Yılan hikâyesi: Bir türlü sonuca bağlanamayan çözümlenemeyen uzayıp giden (mesele ya da iş)"Yılan hikâyesine döndü iş ne yapacağız şimdi?"
Yılanın kuyruğuna basmak: Zararı dokunacak kötülük yapacak bir kimseye ilişmek ya da sataşmak yoluyla fırsat vermek
Yıldırımları (veya şimşekleri) üstüne çekmek: Kimi davranışlarıyla pek çok kimseyi kızdırarak eleştirilere saldırılara yol açmak"Bu hareketlerinle şimşekleri üzerine çekiyor hepimizi tehlikeye atıyorsun"
Yıldırımla vurulmuşa dönmek: Ansızın ortaya çıkan kötü bir durum karşısında sarsılmak ne yapacağını bilemez olmak bitkin ve şaşkın bir duruma düşmek"İflas haberini duyunca yıldırımla vurulmuşa döndü oraya yığılıp kaldı"
Yıldızı barışmamak: Aralarında görüş düşünce ve duygu ayrılıkları bulunup birbirlerinden hoşlanmamak birbirleriyle iyi geçinmemek anlaşıp uyuşamamak"Şu adamla yıldızım bir türlü barışmadı gitti"

Alıntı Yaparak Cevapla