Yalnız Mesajı Göster

Deyimler Sözlüğü-Y-

Eski 08-02-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlüğü-Y-



Yüreğine od düşmek: Yüreği yanmak belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak çok üzülmek"Kim ki başkasının uğradığı felâket onun yüreğine od düşürür işte adam odur"
Yüreğine su serpilmek: Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak ferahlamak"Demek mahkemeye başvurmaktan vazgeçmiş yüreğime su serpildi doğrusu yoksa olayı hemen herkes duyacaktı"
Yüreği küt küt atmak: Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak
Yüreği oynamak: Ansızın heyecanlanmak veya korkmak tedirgin olmak
Yüreği (içi) parçalanmak: Çok acımak karşılaştığı bir durum sebebiyle çok üzüntü duymak"Zavallının o hâlini görünce içim parçalandı"
Yüreği pek: 1 Korkusuz yürekli çok cesaretli 2 Yüreği katı"Onca insanla baş etmeyi göze alıyor yüreği pek bir insanmış demek ki"
Yüreği yanmak: 1 Çok fazla acımak 2 Bir felâkete uğramak"Yüreğim yanıyor acısını bir türlü unutamıyorum"
Yürükten bağlanmak: İçten samimi olarak sevgi ve saygı duymak
Yürürlüğe girmek: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak
Yüzünü ağartmak: Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak
Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak
Yüze gülmek: 1 Sevimli çekici görünmek 2 Yalandan dost görünmeye çalışmak"Yüze gülüp arkadan insanın ekmeğini alır onlar"
Yüze vurmak: İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak"Suçunu sakın yüzüne vurup da utandırma onu"
Yüze yüze kuyruğuna gelmek: Uzun süren bir işin sonuna yaklaşmış olmak
Yüz görümlüğü: Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan
Yüz göz olmak: Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak aradaki mesafe kalkmış olmak lâubalileşmiş olmak"İyice yüz göz olduk beni artık dinlemiyorlar"
Yüz karası: 1 Utanılacak bir durum 2 Ailesi çevresi için utanç verici bir iş yapmak"Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek anladınız mı?"
Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum
Yüz dökmek: Zorlanarak utanmayı ve sıkılmayı göze alarak yalvararak bir kimseden ricada bulunmak
Yüz tutmak: Bir şey olmak üzere bulunmak"Hava kararmaya yüz tuttu"
Yüzde kalmak: 1 Derinleştirmemek 2 Önemli şeyler meydana getirmemek
Yüzü ak: Suçu utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak"Alnım açık yüzüm aktır"
Yüzü görmemek: Kimi şeylere hiç sahip olamamak onlardan uzak bulunmak"Çocuklar günlerdir et yüzü görmediler"
Yüzü gözü açılmak: 1 Çevresi ile ilişkilerini geliştirmeye başlamış olmak dünyayı anlamaya başlamak 2 İyiyi kötüyü kendine yarayanı ayırt edici duruma gelmek
Yüzü gülmek: 1 Sevinci yüz hatlarında anlaşılır olmak 2 Neşelenip sıkıntıdan kurtulmak feraha kavuşmak"Bakıyorum yüzün gülüyor sebebi ne ola ki?"
Yüzü kalmamak: Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak"Bu güne kadar ne istedimse verdi Artık yüzüm kalmadı git isteyebileceksen sen iste"
Yüzü kara: Utanacak bir durumu olan
Yüzü kasap süngeri ile silinmiş: Utanacak sıkılacak arlanacak yanı kalmamış; arsız
Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak"Babamın yüzünden düşen bin parça ne oldu yine?"
Yüzünden okumak: 1 Ezberden değil yazılı kâğıttan ya da kitaptan okumak 2 Neler hissettiğini durumunu yüzünden anlamak"Onun ne mal olduğu yüzünden anlaşılıyor"
Yüzüne bir daha bakmamak: Darılıp küsmek bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak
Yüzüne kan gelmek: Benzi beti yerine gelmek sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek"İki şişe serum verdiler sonunda yüzüne kan geldi"
Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak"Uluslararası maratonda birinci gelerek milletin yüzünü ağarttı bu çocuk"
Yüzünü ekşitmek: Rahatsız olduğunu hoşnut olmadığını öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek"Haydi kalk yüzünü ekşitme öyle çok kalmayacağız onlarda"
Yüzünü gören cennetlik: Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır
Yüzünü kara çıkarmak: Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak mahçup duruma düşürmek"Sakın onu gönderme yüzünü kara çıkarır yoksa pişman olursun!"
Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak"Onun utanacağı sözleri söyleyip de yüzünü kızartmadan duramaz mısın sen?"
Yüzünün akıyla çıkmak: Bir işe girip o işten başarı elde ederek onurunu zedelemeden utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak
Yüzü sirke satmak: Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak asık yüzlü olmak"Baksana yüzü sirke satıyor adamın"
Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda yarı yolda bırakmak"İşleri yüz üstü bırakıp gitti"
Yüzü soğuk: Ürküntü veren hoşnutluk vermeyen sevimsiz"Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!"
Yüzü suyu hürmetine: Bir kimsenin hatırına değer verildiği için"Hz Peygamber`in yüzü suyu hürmetine Cenab-ı bizleri inşallah bağışlar"
Yüzü tutmamak: Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek cesaret edememek"Babamdan para isteyeceğim ama bir türlü yüzüm tutmuyor"
Yüzü yerde: Alçakgönüllü
Yüzü yok: "Bir şeyi yapmaya cesareti yok öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor" anlamında kullanılır
Yüz vermek: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak
Yüz yüze bakmak: Yakın ilişki içinde bulunup bu ilişkileri bir süre devam etmek"Birbirimize iyi davranalım epey bir zaman burada yüz yüze bakacağız"
Yüz yüze gelmek: 1 Birden karşılaşmak 2 Bir araya gelmek"Bu meseleyi yüz yüze geldiğiniz zaman konuşursunuz"

Alıntı Yaparak Cevapla