Prof. Dr. Sinsi
|
Kelime (Sözcük)
KELİME (SÖZCÜK)
elime (Sözcük)[/url]
Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır
KELİMEDE ANLAM
Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler
Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:
A ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER
Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım 1 GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)
Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır Buna "temel anlam" da denir
Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır “göz” kelimesi de öyle
Soğuktan su boruları patlamış
Ayağında eski bir spor ayakkabı var
Biraz sonra toprak bir yola girdik
Kanadı kırık bir martı gördüm
Soğuk sudan boğazı şişmişti
Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım
2 YAN ANLAM
Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır
Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır Bunlara da yan anlam denir
Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır
Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar (arka taraf)
Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış
Uçağın kanadı havada parçalanmış
Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor
Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum
Köprünün ayağına bomba koymuşlar
Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır
Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır Buna yakıştırmaca denir Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu v b
3 MECAZ ANLAM
Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir
Bu konuyu bir daha açmayacağım
Derdim çoktur, hangisine yanayım
Doktora boş gözlerle bakıyordu
Bu şarkıya bayılıyorum
Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı
Yakında savaş patlayacak
Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir Eğretileme ve deyim aktarması da denir
“Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya” (açık istiare)
“Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor ” (kapalı istiare)
İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir )
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
Saçını kestir demedim mi?
Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek
Ayağını çıkarmadan girebilirsin
Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor
Orhan Veli’yi okur musun?
4 DEYİMLER
Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar
Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?
Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu
Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu
Her gördüğüne dudak büküyordu
Senin yaptığın pire için yorgan yakmak
İki genç adam boğaz boğaza geldi
Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin
Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar
Matematiği aklım almıyor 
Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu
Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı
Bizimkinin iyice çenesi düştü
Göze girmek için her şeyi yapıyor
İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu
Bu soruya kafa yormanı istemiştim
Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış
Burası çok ayak altı, şurada duralım
Deyimlerin özellikleri:
a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir
b) Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz
Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,
"ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,
"ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,
"dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,
"tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez
Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi
Araya başka kelimeler girebilir:
“Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu
c) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”
d) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar Bu özellik deyimi mecazdan ayırır
1 Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar:
ağzı açık, kulağı delik,
eli uzun, kaşla göz arasında,
bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-,
can kulağı ile dinle-, köprüleri at-,
pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-,
kafayı ye-, aklı alma-,
akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-,
bel bağla-, çenesi düş-,
göze gir-, dara düş-,
2 Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır
Yorgan gitti, kavga bitti
Dostlar alışverişte görsün,
Atı alan Üsküdar'ı geçti,
Tut kelin perçeminden,
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın
Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?,
Ne şiş yansın ne kebap
e) Deyimler özel anlamlı sözlerdir Deyimler genel yargı bildirmezler Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir Öğütte bulunmazlar Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür Çalışmanın önemini anlatmaktadır Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir
f) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?
Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun  
g) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:
Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu (Yüklem)
Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)
Aslan payı ona düştü (Özne, isim tamlaması)
O, dik kafalı biridir (sıfat tamlaması, sıfat)
h) Kafiyeli deyimler de vardır:
Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı
5 TERİM ANLAM
Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır
Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar
Örnek: kök, mısra, muson
“yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir
Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır
Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir
Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur
Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık
Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur
Ağacın kökleri çok derinde
Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir
6 ARGO ANLAM
Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir
Argo, dil içinde bir dil gibidir
Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir Küfürle karıştırılmamalıdır
Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir
Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır
Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir
Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir
“Canına yandığımın dünyası” gibi
aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek
mektep çocuğu: acemi, toy
zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek
arakçı: hırsız
bal kabağı: aptal, beyinsiz
çakmak: sınıfta kalmak
7 SOYUT ANLAM
Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir
Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik  
8 SOMUT ANLAM
Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir
Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak  
Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir
“Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum ”
“Adam yıldızlara basa basa yürüyordu ”
|