Prof. Dr. Sinsi
|
Moriskolar: Bir Medeniyetin Unutulmuş Evlatları
Moriskolar…Hıristiyanlıktan dışlamaya ve oradan sürgüne…
İspanya'da Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasıyla ilgili 12 Şubat 1502 yılında çıkan kanun, bu ülkenin tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır çünkü İspanya'daki Müslüman toplumun sonunu ve bir yüzyıldan fazla süren, dışlama, hain ilan etme ve boyun eğdirmeyle geçen zorlu bir dönemin başıydı Bu dönem, 1609 yılındaki nihai sürgünle sona erdi
1502 yılında yayınlanan kararla Moriskoların yani İspanya'dan kovulmamak için Hıristiyanlığa zorlanarak Morisko adını alan Müslümanların hukuki durumu yeni bir statüye kavuşmuş oldu Arap Medeniyeti alanındaki araştırmalarıyla tanınan İspanyol araştırmacı, Rodolfo Hail Garimo "1502 tarihli kanun, İspanya'dan Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan olmak üzere o dönemde hakim olan üç kültürün kaybolmasına neden olmuştur Bunun yerine geçen şey ise Moriskoların tam bir dışlanmasıdır "
1502 yılında çıkan kanun, sadece Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasını değil aynı zamanda kökenlerinden kopartılmasını, dillerinin Arapçadan Kastilceye dönüştürülmesini ve Araplara ait geleneklerden, örf ve adetlerden vazgeçmelerini istiyordu
Araştırmacı, Hail Garimo, "Bütün bu yapılanların amacının Moriskoların İber yarımadasındaki sekiz yüz yıllık geçmişlerini unutmaya mecbur etmek anlamına geliyordu " şeklinde konuşarak bu yaklaşımı teyit ediyor
İspanya, Moriskenlerin marjinal hale getirilmesi için onları sistematik olarak zorunlu entegrasyona tabi tuttu İspanya tarihi belgeleri, marjinalleştirme-dışlama siyasetinin daha çok Moriskoların tarihinin tedrici olarak yok edilmesi operasyonuyla birlikte ortaya çıktığını belirtiyor
Bu kanunlar, adı Araplarla birlikte anılan hamamların yasaklanması, Araplar gibi giyinmek isteyenlere yüksek vergilerin dayatılması gibi yasaklamaları içeriyordu Kilise, yeni doğan çocukların kulaklarına ezan okunmasını engellemek için doğum yapacak Morisko kadınların yanına gözlemci kadın gönderiyordu Cuma günleri ve Müslüman bayramlarında evlerin kapıları ardına kadar zorla açtırılıyor, Ramazan ayı geldiğinde Moriskoların evleri gözleniyordu Moriskolar, özellikle bu ayda yemek yeyip yemediklerinin belli olması için açık ziyafetlere, yemek davetlerine çağırılmaktaydılar
Gırnata, Elmeriye ve Vadiks gibi bazı kentlerde Moriskoların çocuklarına zorla İspanyolca ve Hıristiyanlık dinini öğreten okullar inşa ediliyordu
Öte andan yönetim, Müslümanların silah taşımalarına sert önlemler getiriyordu Moriskolar, Arapça konuşmaları yasak olduğu gibi validen veya kaymakamdan alınan özel izinler haricinde silah taşımalarına izin verilmiyordu
Bu tür kanunların çokluğu karşısında el-Hamra Sarayı'nın, Kurtuba Camiinin veya İşbiliye'deki Hayralida'nın, yaratıcı insani düşüncenin gerçek sahipleri olan Moriskolar; bahçelerde çalışan basit işçilere, düşük işleri yapan sefil insanlara dönüştürülmüştü Durumları köleden farklı değildi
Moriskolar, yapılan baskıları hafifletmeleri için İspanyol krallarını ikna etmeye çalıştı Ödedikleri yüksek vergiler nedeniyle bazı vergilerde kendileri için indirime gidildi Yeni kralın tahta çıkması nedeniyle vergilerde indirime gidilmesi uygulaması çok fazla uzun sürmedi
Sürekli artan baskı ve zulüm nedeniyle Moriskolar Gırnata'ya bağlı Al Buhara bölgesinde yeni bir ayaklanma başlattılar Bu, 1568 ile 1571 yılları arasında meydana gelen en meşhur isyanlardandı Ayaklanmanın başını ise Kurtuba Emevi halifelerinden olan ve önceki Arapça adını yeniden kullanmaya başlayan Gırnatalı Fernando çekmekteydi Ancak Kral II Philipp bu ayaklanmayı kan ve barutla bastırdı
Gırnata ayaklanması ve Müslümanların, Hıristiyan oldukları iddiaları karşısında dinlerine sıkı sıkıya sarılmaları, Türkiye ve Mağrip'ten İspanya'ya yönelen tehdit, Moriskoların onlarla işbirliğine girmesinden duyulan endişe, İspanyol yöneticilerini Moriskoların kendilerini tehdit ettiklerine inandırdı III Philip'in 9 Nisan 1609 yılında yayınladığı Moriskoların sürgün edilmesiyle ilgili kirli karar, Moriskoların tarih boyunca eşine çok az rastlanan azap dolu bir yolculuğun başlaması anlamına geliyordu
UNUTULMUŞ ENDÜLÜS ŞEHİRLERİ
İspanya'da İslam medeniyetinin geçirdiği sekiz yüzyıl; bilim, mimarlık, sanat ve hayatın farklı alanlarındaki yaratıcılık hususunda iz bırakmış durumda Arap dünyası halen Gırnata, İşbiliye ve Kurtuba gibi göğüs kabartan bir tarihe sahip kentlerin adlarını halen hafızasında tutmaktadır Ancak İspanya haritası, Arapça isme sahip onlarca kentin ve yüzlerce köyün bulunduğunu göstermektedir
Söz konusu kentlerin yanı sıra, Müslüman İspanya tarihinde rol oynayan Malka, Almeriye, Cayin, Rinde gibi bir takım beldeler bulunmaktadır
Öte yandan sadece uzmanların bildiği Arapça yerlerin adı ise koca bir listeyi dolduracak kadar uzayıp gitmektedir
Hama Kenti: Bu kent Gırnata'ya yakındır İşbiliye bölgesine bağlı beldelerinden biri olan Karmuna beldesi ile Kadis bölgesi içerisinde bulunan "Bihayr" adlı yerler, bugüne kadar Arapça isimlerini halen koruyan beldelere örnek olarak gösterilebilir Bu yerler ayrıca tarihi bakımdan oldukça önemli olan olaylara sahne olmuştur
Hama, Gırnata'daki Beni Nasr Emirliğinin güçlü bir kalesiydi Bu kentin 1482 yılında Hıristiyanlar tarafından zaptı, Beni Nasr Emirliğiyle Katolikler arasında meydana gelecek Gırnata savaşının başlangıcını haber vermekteydi
Hama'da "Eski Çarşı", büyük kale ve bu kaleye ait bazı surlar gibi Endülüs eserleri bulunmaktadır
Kermuna beldesi: M 713 yılında Tarık bin Ziyad tarafından fethedilen ve fetihin komutanlığını Musa bin Nusay'ın yaptığı bu beldeye Sınhace ve Masmude adlı kabilelerin yanı sıra bazı Arap kabileleri yerleşmiş Bu belde aynı zamanda Endülüslü Nahivci Hattab bin Müslime'nin (M 906) beldesidir Hıristiyanlar 1247 yılında bu beldeyi ele geçirmişlerdir
Bu beldede kiliseye dönüştürülen ulu cami bulunmaktadır Mescidin bir kısmı halen İslami özelliklerini korumaktadır Ayrıca beldenin eski bölümü de aynı şekilde İslami doğasını halen korumuştur
Beynemahuma Beldesi: (Beni Muhammed Beldesi) Endülüs'ün güneyinde yer almakta olup şehirdeki evlerin renklerine atfen 'Beyaz kent' olarak da anılan Poiplous Planqus'a nispet edilmektedir Cumbaların renkleri bina ve çatıların cepheleri, ayrıca İslami dönemden kalan fıskiyeler, kendin Arap karakterini bir kez daha gözler önüne serek insana tarihte bir yolculuk yaptırmaktadır
Bihir beldesi: Be kent de 'Beyaz Kent'tir Moriskenlerin Endülüs'ten kovulduktan sonra kurdukları bir Mağrip şehri olan Şafşavan'a oldukça benzemektedir
Müslümanlar bu beldeye Tarık bin Ziyad Cebel-i Tarık Boğazı'nı geçip Kral Rodrigo'ya galip geldiklerinde fethettikleri ilk beldedir Bu belde müslümünların hükmü altında tam beş yüz yıl kaldıktan sonra 1250 ılında Kral Fernando'nun eline geçmiştir Sonra Müslümanlar bu beldeyi aynı yıl gerçekleştirdikleri bir ayaklanmayla geri almışlardır Sonra 1264 yılına yeniden Hıristiyanların eline geçmiştir
Bu belde de kale ve eski surların kalıntıları, yolların çeşitli yerlerine dağılmış hilaller, İslami silüetinin bütünüyle yok olmadığı Kilise'ye dönüşen camiler gibi o dönemden kalan bir takım İslami eserler halen bulunmaktadır
Luca Kenti: Arapların Endülüs'le aynı yıl fethettiği meşhur Endülüs kentlerindendir Bu küçük belde, 1486 yılında yani Gırnata'nın düşüşünden tam 7 yıl önce Katolik İsabella'nın eline geçmesiyle Müslümanların en son kaybettiği kentlerden biridir Bu kentin yetiştirdiği en önemli isimlerden biri de Lisanuddin Hatip'tir
Hıristiyan merkezli dar bakış açısının önemini kaybetmesiyle birlikte İspanyolların kendi tarihlerini gözden geçirmeye başlamışlardır Bu durum, söz konusu eserlerin korunma ve bakımları açısından son derece önemli neticelere yol açmıştır
ALINTI   
|