08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanli Padişahlarinin Son Sözleri Ve Vasiyeti 2
OSMANLI PADİŞAHLARININ SON SÖZLERİ VE VASİYETLERİ -II-
SMANLI PADİŞAHLARININ SON SÖZLERİ VE VASİYETİ 2[/url]
II Murad’ın muazzam vasiyeti
Tarihimizin parlak ya da karanlık sayfalarını süsleyen bir kısım Osmanlı hünkârlarının son anları, ibretli son sözleri ve vasiyetlerini birlikte okuyalım:
Peygamber müjdesine erişmiş dünyanın en gözde şehirlerinden olan İstanbul’u bize hediye eden Fâtih gibi büyük bir insanı yetiştirerek tarihe altın harflerle geçmeyi hak eden Sultan II Murad’ın vasiyeti şu şekildeydi:
“Tevekkülüm Hâlik’ımadır Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Salat ve selam Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (asm) ve onun iyi, güzel ve temiz soyundan gelenlerin üzerine olsun …
(Sultan Murad burada, Saruhan vilâyetinde bulunan malın üçte biri olan on bin filorinin şöyle harcanmasını vasiyet etmişti Üç bin beş yüz filori, Mekke fukarasına; ve diğer üç bin beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine fukarasına harcansın ve ondan beş yüz filori, yine Mekke ahâlisinden Kâbe ve Hatim arasında toplanarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikr edip sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ (göndermek) edenlere (Allah hayırlarını kabul etsin) harcansın
Yine o paradan beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine ahâlisinden Peygamberimizin mescidine toplanıp, Ravza-i Mutahhara’ya karşı oturarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikredip, sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ edenlere ve Kur’ân-ı Kerim’i defâlarca hatmedip, sevabını vasiyet sahibine itâ edenlere harcansın
Geri kalan iki bin filoriden beş yüzü, Mescid-i Aksa’da Sahra kubbesinde yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelimesini ve defâlarca Kur’ân-ı Kerim’i okuyanlara harcansın… (Sultan son bölümde şunları vasiyet etmişti Mezarımın üzerine görkemli türbe yapmayın, üstü açık olsun ve vücudumu doğrudan doğruya toprağa gömün ki, Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti üstüme yağsın ”
Fâtih Sultan’ın eşsiz vasiyetnâmesi
Fâtih’in aşağıdaki tek kelimeyle eşsiz ve muhteşem vasiyeti, Osmanlı’nın hangi insanî anlayışlar ve gayretler neticesinde “Saadet ve Selamet Cenneti” haline geldiğinin en parlak bir nişanıdır:
“Ben ki, İstanbul Fâtihi abd-i âciz (âciz kul) Fatih Sultan Mehmed, bizâtihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kâin (bulunan) ve mâlumu’l-hudut olan 136 bap (parça) dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde (doğrultusunda) vakfı sahih eylerim:
Bu gayri menkulâtımdan (taşınmaz mal) elde olunacak nemalarla (gelirlerle) İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tâyin eyledim Bunlar ki, ellerindeki bir kap içinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde, günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler Sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20’şer akçe alsınlar, ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 yara sarıcı tâyin ve nasp eyledim (görevlendirdim) Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, bilâistisnâ (istisnasız) her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar, var ise şifâsı ya da mümkünse şifâyap olalar (şifa vereler)
Değilse, kendilerinde hiçbir karşılık beklemeksizin Dârülaceze’ye (huzurevine) kaldırılarak, orada salâh (ferah) bulduralar  Ayrıca külliyemde inşâ eylediğim imârethânede (aşevi) şehit ve şühedânın harimleri (aileleri) ve Medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler Ancak, yemek yemeye veya almaya bizâtihi kendileri gelmeyip, yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle ”
|
|
|