Konu
:
Osmanli Nin Habibullaha Asm Muhabbeti
Yalnız Mesajı Göster
Osmanli Nin Habibullaha Asm Muhabbeti
08-02-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Osmanli Nin Habibullaha Asm Muhabbeti
Osmanlı Devleti’ni dünya tarihinde çok özel kılan birçok sebep var
İslâm Medeniyeti’nin dünya çapında organize olmuş tarih açısından bize en yakın gücü olan Osmanlı’yı bütün yönleriyle araştırmak vârisleri olarak öncelikle bizim vazifemiz
Bu yazımızla Osmanoğulları’nın pek gündeme gelmeyen bir özelliğini Hz
Peygamber’e duydukları muhabbeti dikkatinize sunmak istedik
SMANLI NIN HABIBULLAHA ASM MUHABBETİ[/url]
Muhyiddin-i Arabî Osmanlı devletinin kuruluşundan bir asır önce yaşadı
Onun “Şeceretü’n-Numaniyye” adlı eserini bir çoğumuz bilmeyiz
Şeyh-i Ekber ünvanını hak etmiş bir ehlullahın kaleminden çıkan bu eser gerçekten çok enteresan bilgilerle dolu
Bu bilgiler arasında Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Yavuz’un Mısır seferine Dördüncü Murad’ın Bağdat seferinden Sultan Abdülaziz’in katledileceğine dair bir çok haber de mevcut
Üstelik bu olayların gerçekleşmesinden asırlar önce verilmiş haberler bunlar
Bu bilgiler keramete de ehlullahın ferasetine de yorulabilir elbette ama ortada bir gerçek var: Osmanoğulları’nın yeryüzünde ic-ra eylediği vazife ve “siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve yükseltir
” (Muhammed/7) ayet-i kerimesindeki iltifata mazhar olmaları
Kuruluşta manevi temeller
Bu açıdan bakıldığında devrin alimlerinin ariflerinin ve ehlullahlarının Osmanlı’ya ilgi duymaları ve onların etrafında toplanmaları şüphesiz bir tesadüf değildi
Şeyh Edebalî’nin kızını Osman Gazi’ye Yıldırım Beyazid’in de kızını Şeyh Emir Sultan Hazretle-ri’ne vermesi de elbette bir tesadüf değildi
Lütfi Paşa Tarihi kayıtlarına göre Osman Gazi ve Yavuz yaşadıkları asrın müceddidi idiler
Devrin ilmî ve manevî ortamı dikkate alındığında bir şahsın müceddid ilan edilmesi de öyle sıradan ulu orta yapılacak bir şey değildi
Şeyh Edebalî Hace Muhammed Baba Semmasî ve Hacı Bektaş-ı Veli (K
S
) kuruluş asrının kutupları; Somuncu Baba olarak anılan Ebu Hamidüddin-i Aksarayî ve talebesi Hacı Bayram-ı Veli (K
S
) devrin manevi direkleri idi
İlâ-yı kelimetullah için cihadı şiar edinmiş Osmanoğulları onyedinci yüzyıl tarihlerinden “Sahaifü’l-Ahbar” da “Doğu’nun ve Batı’nın karaların ve denizlerin efendisi Mekke ve Medine’nin hamisi” olarak anılmaktalar
Ama onlar büyük bir edeple hamilik (koruyucusu) sıfatı yerine bu beldelerin hadimi (hizmetçisi) olduklarını belirtmişlerdi
Öyle ki Hz
Peygamber (A
S
)’ın şehrini bir valinin adı altına sokmamışlar oraya gönderdikleri idareciye vali yerine “Medine Muhafızı” ünvanı vermişlerdi
Bir Cihan Devleti kurmalarına rağmen Mekke ve Medine’ye Osmanlı sancağı asmayı da edebe aykırı bulmuşlardı
Yönetmek için değil hizmet için
Mekke’nin ve Medine’nin hamisi olarak görülen Osmanoğulları bu mübarek beldelere neler yapmış ve bu sıfatı haketmek için nasıl bir gayret içinde olmuşlardı? Onlardaki hangi özellikler böyle şerefli bir mertebeye yükselmelerine sebep olmuştu?
Kosova Ovası’nda şehadet mertebesine ulaşan Sultan Birinci Murad’ın şehitlik için yaptığı duanın makbul olmasının sırrı neydi? İkinci Murad’ın “Muhammediye” müellifi Yazıcızade Mehmed Efendi’ye ve “Envaru’l Aşıkîn” müellifi Ahmed Bican’a iltifatlarda bulunmasının altında hangi hisler yatıyordu? Ya Akşemseddin’in manevi tasarrufunda yetişen Fatih;
“İmtisal-i cahid-u fillah olubdur niyyetim / Din-i İslâm’ın mücerred gayretid
ür gayretim
Ey Muhammed mu’cizat-ı Ahmed-i Muhtar ile / Umarım galib ola a’dayı dine devletim
”
derken hangi duygular içerisindeydi?
Muhyiddin-i İskilibî (K
S
)nin tasarruf himmet ve dualarını alan II
Bayezid’e veli sıfatı verilerek “Bayezid-i Veli” olarak anılmasının hikmeti ne olabilir? Fatih-’in Hace Abdülhadi (K
S
) ile ünsiyetinin boyutları ne kadardı? Bayezid’den geri kalmayan kardeşi Cem Sultan’ın hac ibadetini ifa ettikten sonra yazdığı şu beyitler;
“Kâbetullah’a varıp bir kez tavaf eylediğin / Bin Karaman bin Acem bin Memleket-i Osman’dır
”
hangi duyguların ifadesi idi?
Kendisine Hakimu’l Haremeyn diye hitap eden hatibe itiraz ederek; “hayır biz ancak Hadimu’l Haremeyniz” diyen Yavuz Sultan Selim’in;
“Ey keremkân-ı Rasul-i Kibriya Kemterindir bu Selim-i pürhata
Dergâhından iltica eyler atâ El meded ey maden-i nur-i Huda
”
mısralarında görülen Allah Rasulü’ne muhabbet ve hürmet alimlerin ve ariflerin onlara gösterdiği ilginin sebebini yeterince açıklıyor olmalıdır
Bir başka beytinde;
“Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş; / Bir veliye bende olmak cümleden alâ imiş!…”
diyen Yavuz Şam’da Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin kabrini yaptırıp asırlar öncesinden söylenen kerameti gerçekleştirirken Şam’ın büyük velilerinden Muhammed Bedahşî Hazretleri’ni de ziyaret ederek sohbetinde hiç konuşmadan oturmuş ve huzurdan öylece ayrılmıştı
Bunun hikmeti sorulduğunda da;
“Evliyaullahın meclisinde onlar konuşurlarken başkalarının konuşması cihan padişahı da olsa uygun düşmez
Biz sultan isek de böyle maneviyat sultanlarının himmetlerine her zaman muhtacız
Şayet huzurunda konuşmam gerekseydi bunu belli eder ve söz etmemi temin ederlerdi
” diyerek zamanlarının maneviyat yıldızları tarafından niçin sevildiklerinin ipuçlarını vermişti
Döneminin Mürşid-i Kâmilleri İbrahim Gülşeni Sünbül Efendi Merkez Efendi (K
S
)’nin teveccühlerini kazanan Kanunî’nin rehberleri kimdi dersiniz? İşte cevabı:
“Allah Allah diyelim sancağ-ı şahı çekelim / Yürüyüp her yandan şarka sipahi çekelim
Umarım rehber ola bize Ebu Bekr u Ömer / Ey Muhibbî yürüyüp şarka sipahi çekelim…”
Cihan Sultanı Kanunî gördüğü bir rüyada Hz
Peygamber (A
S
)’ın kendisine “Belgrad Rodos ve Bağdat kalelerini feth edesin sonra da benim şehrimi imar edesin
” Mekke ve peygamber şehri Medine’yi imar etmişti
Hatta vasiyetinde şahsi servetiyle kurulacak bir vakıfla hacılar için su getirilmesini istemişti
Peygamber şehrine hürmet: Surre Alayları
Yıldırım Bayezid döneminden itibaren bütün Osmanlı padişahları Hicaz’a ayrı bir değer vermişler her yıl o topraklara “Surre Alayları” göndermişlerdi
Başlıbaşına bir araştırma konusu olan bu surre alayları Osmanlı Padişahları tarafından her hac mevsiminde Mekke ve Medine ahalisine gönderilen para ve hediyeler için tertip edilen kervanların adıydı
Osmanlı Devletinin büyüyüp gelişmesi ile Hicaz topraklarına olan ilgi de artmış Fatih döneminde Mekke’ye ganimet malından dokuzbin altın ve bir name-i hümayun (padişah mektubu) gönderilmiş ve Mekke şerifi bu name-i hümayunu Kâbe’nin önünde okutmuştu
Sonra da İstanbul’a zem-zem ve Kabe güvercinlerinden göndermişti
Yavuz döneminde Haremeyn hizmetleri için gönderilen miktar ikiyüzbin altına çıkarılmıştı
Surre-i Hümayun Surre Emini başkanlığında kurban bayramında Mekke ve Medine’de olacak şekilde dinî ve askerî törenle İstanbul’dan yola çıkarılır bu esnada İstanbul’un bütün selâtin camilerinin hatip ve imamlarıyla birlikte şeyhler törene katılır ilahiler okunur dualar edilirdi
Gönderilen hediye ve paralar Mekke ve Medine fakirlerine hac ve su yollarının tamiri ve bakımına bu şehirlerdeki imar faaaliyetlerine harcanırdı
Bu hediyelerin içerisinde en önemlisi hiç şüphesiz Kâbe örtüsü idi
Yenisi gidince eski Kâbe örtüsü hürmetle geri getirilerek paylaşılır çeşitli camilere gönderilirdi
Bütün Osmanlı padişahları hanım sultanlar ve vezirler Mekke ve Medine’de günümüze kadar izleri süren hayır kurumları medrese ve imaretler yaptırarak Allah’ın rızasını Rasululah (A
S
)’ın şefaatini kazanmayı ummuşlardı
Sultan Dördüncü Murad Kâbe’yi tamir ettirmiş Beyt-i Mükerreme’nin onbirinci bânisi sıfatını almıştı
Osmanlı padişahları devlet işlerinin aksamaması için bizzat hacca gidememişlerdi
Bu konuda şeyhülislâmların vermiş olduğu fetvalara uymuşlardı
Padişahlar hacca gidemeseler de mübarek topraklara ve Peygamber’e karşı Veysel Karanî gibi bir sevgi ve bağlılık içerisinde olmuşlardı
Hacca gidenler ve dönenlere karşı hürmette bulunmuşlar
Kandil geceleri görkemli mevlid törenleri düzenlemişler Resullulah (A
S
)’ın Ehl-i Beytin Ashab-ı Kiram’ın Saadat-ı Kiram’ın kabirlerini ihya edip hatıralarını günümüze taşımaya önayak olmuşlardı
O’nun hatırasına hürmet
Hz
Peygamber (A
S
)’a sınırsız sevgi ve saygı duyan padişahlık kavuğunun altına Hz
Peygamber’in ayakizinin resmini yaptıran Sultan Üçüncü Ahmed bir natında;
“Zat’ı pak-i Mustafa’ya aşıkım
Can ile fahrü’l veraya aşıkım
Muksim-i feyz-i nevadır ol şerif
Menba-i cud ü ataye aşıkım
”
derken kendinden önceki cedlerinin duygularına da tercüman oluyordu
Sultan Abdülaziz Medine-i Münevvere’den gelen bir dilekçe kendisine uzatıldığında hasta yatağından ayağa fırlamış ve: “Haremeynden Allah Rasulü’nün komşularından gelen talepler yatarak edebe aykırı halde dinlenmez!” diyerek Hz
Peygamber’e olan muhabbetinin ve hürmetinin büyüklüğünü göstermişti
Abdülhamid Han Haremeyn’e karşı gönülden duyduğu bağlılığı demir yollarıyla maddeten de gerçekleştirip İstanbul-Hicaz demiryolunu yaptırdığında raylar Medine’ye yaklaşınca: “Mümkün olan bütün aletlerin üzerine keçeler sarınız ki fazla gürültü olmasın ve Ehl-i Beyt’in ve burada yatanların ruhları rahatsız olmasın
” diye emir vermişti
Bu emir üzerine raylara keçeler döşenmiş Ravza-i Tahire’nin azametine gölge düşmesin diye trenler şehre çok düşük bir hızla giriş yapmışlardı
Son padişah Sultan Vahidüddin Han tarafından “Devlet-i Aliyye-i Muhammediyye” olarak da zikredilen Osmanlı Cihan Devleti Hz
Peygamber (A
S
)’ın dua ve övgüsüne; Hak dostlarının Semerkand ve Buhara ehlullahlarının teveccühüne işte bu aşk vecd ve manevi terbiye sayesinde ulaştı
Ne dersiniz onu dünya tarihinde çok özel bir yere ulaştıran da bu ruh değil miydi?
semerkand
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul