08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Arkadaşlar Severek Okuyacağinizdan Eminim... Emeğe Saygi Gösterip Okuyanlardan Allah
ARKADAŞLAR SEVEREK OKUYACAĞINIZDAN EMİNİM  EMEĞE SAYGI GÖSTERİP OKUYANLARDAN ALLAH RAZI OLSUN 
rkadaşlar Severek Okuyacağinizdan Eminim  Emeğe Saygi Gösterip Okuyanlardan Allah[/url]
_Kendinizi Türklere Emanet Edin_
16 yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:
"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın Haindir, sizi yok eder Fakat kendinizi Türklere emanet edin Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini 
_Bitmeyen Osmanlı Sevgisi_
Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar büyük bir coğrafyanın 1 Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle "Osmanlı Osmanlı" diye sayıkladığını 
Budapeşte'den gelen bir yazarımıza bir Boşnak,ın "Madem ki İstanbul'a gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı İstanbul'u görmeden almasın!" dediğini Trablusgarp'daki ihtiyar Cezayirlilerin, boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını 
_Batışın Remzi_
Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazı Topkapı Sarayı'na karşılık, yıkılışımızı remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayı'nın Avrupa'dan borç alınan para ile, 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanılarak inşa edildiğini 
_Ağaca Asılan Zekat Parası_
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslüman'ın günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını
Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:
"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını
Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını 
_Osmanlı Arması_
Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuası'nın bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevkedildiğini 
Necip Fazıl'ın mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:
"İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye haykırdığını
_Pasaport Farkı_
Şanlı Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla İsviçre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlı pasaportum varken selam dururlardı Ben Osmanlı teb'asıyım ne olur bunu değiştirin" diye sefaret yetkililerine yalvardığını 
_Türk Köşesi_
Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin üç kıtada at oynatıp buyruk yürüttüğü ihtişamlı dönemlerinde, Avrupa'da Türk hayat tarzı ve modasının çok tesirli hale geldiğini Evlerinde Türk köşesi bulundurmayan sosyete mensuplarının ayıplandığını 
_Birinci Dünya Savaşının Vahşet Yılları_
Birinci Dünya savaşı sıralarında Musul'da halkın açlıktan perişan durumlara düşüp hergün sokaklarda kadın-erkek çocuk-ihtiyar birçok insanın inleye inleye ölüme gittiklerini ve buna bir çare bulunamadığını…
Açlıktan ölen bu zavallı çocukların etlerini kasap dükkanlarında koyun ve kuzu eti diye satan veya aşçı dükkanlarında pişirip halka yedirme vahşetini gösteren on-on iki kişinin idam edildiğini 
_Haram Yemeyen Ordu_
Osmanlı ordusunun, İslam'ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu dergaha kaldırıp:
"Allah'ım, sonsuz şükürler olsun Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim " diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduğunu 
_Barbar Kim? _
Bizans'ı kurtarmak üzere İstanbul'a çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesindeki altın haçı sökerek eritip sattıklarını 
Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul'un fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya'nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed'in "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını 
_Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliği_
Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı'nı aşıp İstanbul'a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii'ne göndererek:
"Aziz İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!  " emrini verdiğini 
_Bir Hazır Cevap_
Fransa Kralı III Napolyon'un, Paris'te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selim'in elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paşa'nın da büyük bir hazır cevaplıkla: "Öyle olsaydım, siz Fransa'da imparator olarak bulunamazdınız" cevabını verdiğini 
_Türk kafası_
Kendilerine tarih boyunca sempati beslediğimiz ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde donanma gönderip yardım elini uzatarak yok olmaktan kurtardığımız Fransızların bitkilere büyük zarar veren bir kurt nevine "Türk" adını verdiklerini 
Kazancı kuyumcu düğmeci gibi sanatkarların perçin yaparken altlık olarak kullandıkları perçin kıskacına da şamar oğlanı manasına "Türk kafası adını verdiklerini 
_Yunandan İnsanlık Dersi(!)_
İstiklal Harbi senelerinde, Yunanlıların Ege bölgesini işgal etmesinden sonra İzmir'e gelen Yunan Kralı'nın civar kasabalardan birini teftiş ederken, şehit edilerek hendeğe atılmış bir sivilin cesedini gördüğünde: "Bu kokmuş ölüyü neden gömmüyorsunuz?" diye sorduğunda, yanındakilerin de "Halka ibret olsun diye bırakıyoruz" karşılığını vermeleri üzerine bir krala değil, bir cellada bile yakışmayan:
"Başka öldürecek Türk mü yok? Bu pisliği kaldırın ve başkasını öldürüp onun yerine atın!" emrini verdiğini 
_Pis Kokusundan Dolayı Kovulan Elçi_
Veli lakaplı II Bayezid'in padişahlığı döneminde İstanbul'a Moskova kralının elçisi sıfatıyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiğini 
Bu adamın, insanı istifra ettirecek kadar pis kokmasından dolayı yıkanması için hamama götürüldüğünde, bu keferenin hayatında hiç hamam görmemiş olup yıkanmak ve çamaşır değiştirmek adetine aşina olmadığı ve kimse ile görüştürülmeden pisliğinden dolayı İstanbul'dan kovulduğunu 
_Halkını Düşünen Gerçek Devlet Adamı_
Okkası 30 paraya satılan ekmeğin fiyatına 10 paralık bir zam yapmak isteyen fırıncıları huzuruna çağıran müşfik sultan Abdülhamid Han'ın onlara:
"Siz yine ekmeği 30 paraya satmaya devam edin Sattığınız her ekmek için istediğiniz 10 parayı ben vereceğim
Çünkü bir memlekette ekmek fiyatına zam yapılırsa, bunu bütün zaruri ihtiyaçların pahalılaşması gibi bir hareket kovalar ki, halkımız bundan büyük ızdırap çeker" diyerek, halkını gerçek manada düşünen bir devlet adamlığı örneği sergilediğini 
__Yedi Ben__
Yavuz Sultan Selim Han'ın doğumundan az bir zaman önce babası II Bayezid'in sarayına gelen bir dervişin:
"Bugün bu hanedandan bir erkek çocuk dünyaya gelecektir ve babasının yerine geçecektir Vücudunda yedi ben bulunacaktır ve onların miktarınca alişan beylere galebe edecektir" diyerek ortadan kaybolduğunu 
Hakikaten de Yavuz Sultan Selim'in altı yıl gibi kısa süren hükümdarlık döneminde yedi tane devleti yeryüzü haritasından sildiğini 
|
|
|