Yalnız Mesajı Göster

Memluklularda Tip Ve Tip Egitimi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Memluklularda Tip Ve Tip Egitimi



1250-1517 yıllan arasında Mısır ve Suriye dolaylarında hüküm süren Memlûkler köle olarak alınan Türk kökenli insanların zamanla yönetimi ele geçirmesi ile kurulmuş bir Türk devletidir Bu dönemde Moğol istilası ve Haçlı seferleri dolayısı ile himayesine sığınan bilim adamlarının çok sayıda olması nedeni ile Kahire ve Dimaşk şehirleri önemli iki kültür merkezi haline geldi Yine bu dönemde dünyanın en önemli hastanelerinden Kalavun hastanesi ve bir çok medrese kuruldu ve İbn’un-Nefis İbnü’l Kuf İbn Ebi Usaybi’a gibi bir çok hekim veteriner yetişti Bu hekimler Galen Hipokrat ve İbn-i Sina’yı sorguladılar anatomi cerrahi göz hastalıkları gibi pek çok alanda eserler ürettiler Yazdıkları eserlerden anlaşılıyor ki bu dönemde yaşayan bilim adamları modern tıbbın gelişmesinde önemli katkıda bulunmuşlardır
EMLUKLULARDA TIP VE TIP EGITIMI[/url]
This image has been resized Click this bar to view the full image The original image is sized 800x370 and weights 18KB

1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye dolaylarında hüküm sürmüş olan Memlûkler Fatimîler ve Eyyûbiler’den sonra kurulmuş olan bir Türk devletidir Memlûk kelimesi savaşlarda esir düşen ya da tüccarlardan satın alınan beyaz köle anlamındadır Fatimîler ve Eyyûbiler savaşlarda esir olarak veya satın aldıkları köleleri asker olarak devlet hizmetine almışlar ve zamanla bu kişiler ordu komutanlığı ve baş komutanlığa kadar yükselerek idareyi ele geçirmişler ve Memlûkler (Kölemenler) adı verilen bu devleti kurmuşlardır1

Memlûk tarihi iki dönemde incelenmektedir Birinci dönem 1250-1382 yılları arasında Bahrî Memlûkler olarak bilinen çoğunluğunu Harizm ve Kıpçak kökenli Türklerin oluşturduğu “Türk Memlûkleri” dönemi’dir 1382-1517 yılları arasındaki ikinci dönem ise Burcî Memlûkler olarak bilinen “Çerkes Memlûkleri” dönemidir Haçlıların 200 yıldan fazla süren Ortadoğu işgaline son vererek ve Moğolları Mısır kapılarında durdurarak dünya ve İslam tarihinin akışını değiştirmişlerdir2

Devletin adı “ed-Devleti’t-Türkiye= Türkiye Devleti” olup resmi yazışmalarında Arapça kullanılırdı Saray ve orduda konuşma dili olarak Türkçe’nin Kıpçak lehçesi ve Oğuz lehçesi geçerli idi Hanefi mezhebinde idiler ve kültür bakımından Mısır’da parlak bir medeniyet dönemi açmışlardı3

Hulefâ-i Râşidin döneminden itibaren İslami ilimlerin en önemli kültür merkezleri arasına giren Kahire ve Dimaşk şehirleri Memlûkler zamanında bütün İslam dünyasının en büyük iki kültür merkeziydi Moğol istilası ve Haçlı seferleri sebebiyle bu devletin himayesine sığınan mülteciler arasında doğu ve batı dünyasının en değerli ilmî şahsiyetleri yer alıyordu Moğol saldırılarını durduran Memlûklerin başkenti Kahire kısa sürede Abbasî başkenti Bağdat’ın yerini almıştı Memlûk devletine gelen bilim adamları sadece İslam dünyasından değildi aynı zamanda Endülüs ve Kuzey Afrika’da ortaya çıkan karışıklıklar ve savaşlar yüzünden pek çok Endülüslü ve Kuzey Afrikalı bilim adamı da zamanın en istikrarlı buldukları İslam ülkesi olan bu ülkeye geldiler4 Kahire’de Abbasî Hilafeti’nin yeniden kurulması da Kahire’yi İslam dünyasının en önemli ve dini merkezi haline getirmişti Kahire ve Dimaşk şehirlerinde merkezile-şen ilmi hareketi Memlûk sultanları da destekliyordu Sultanlar ve devlet adamları çok sayıda medrese inşa ettirdiler ve buraların ihtiyacını karşılamak için vakıflar tahsis ettiler5

İslamiyet’te Hz Peygamberin hadisleri Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayet dini bilimler yanında pozitif bilimleri de öğrenmeye teşvik etmiş ve pek çok kurumdan okul olarak yararlanılmıştır Camiler küttablar mescitler saraylar ve gerektiğinde çöl okul olarak kullanılmış daha sonra Selçukluların hediyesi olan medreseler İslam eğitim ve öğretim hayatında yerini almıştır Memlûkler döneminde de bu kurumlarda eğitim öğretim yapılmış6 ve başarıyla okuyan öğrencilerin vakıflar ihtiyaçlarını karşılayıp burs vermişlerdir7 Şam’da 3 tıp medresesi bulunmakta diğer medreselerde de okutulan dersler arasında tıp derslerinin de olduğu görülmektedir Ayrıca tıp eğitimi ve tedavisinin birlikte yürütüldüğü Dar’ül-Tıplar vardı Bunlara Daru’t Tıp Dar’ul merza Daru’ ş-şifa Bimaristan gibi adlarda verilmiş kurulan hastanelerde hem tıp eğitimi verilmiş hem de hasta tedavi edilmiştir5
Hastaneler

Memlûk Sultan ve emirleri tarafından yaptırılan bazı hastaneler şunlardır:

Emir Tengiz tarafından yaptırılan Safed Hastanesi Dımeşk’te Salihiyye ve el-Cebel hastaneleri Alemuddin Sencer Çavlı’nın Gazze ve Kerek’te inşa ettirdiği iki hastane Alaeddin el- kamili’nin h 755 yılında Halep’te yaptırdığı yeni hastane Nablus Remle Mekke ve Medine hastaneleri gelmektedir8 Bunların yanında el-Bimaristani’l-Müeyyidi ve özellikle Sultan Kalavun tarafından yaptırılan el-Bimaristan’il-Kebiri’l-Mansuri hastanesi devrinin en önemli hastanelerindendir9
Hastaneler çeşitli alanlarda uzmanlaşmış dok-torları bir araya getiren ve tıp öğrencilerinin ihtisas yaptıkları tıp merkezleriydi10 İslam ülkelerinde bir çok darü’ ş şifa ve bimaristanlar kurulmuş ve bunlar zamanın en gelişmiş hastaneleri olma özelliğin-deydi Sultan ve devlet adamları tarafından yaptırılan ve zamanına göre son derece gelişmiş olan hastanelerin eğitim-öğretim kurumları arasında önemi büyüktü Tıbbi aletler ve bu alanda yazılmış kitaplarla donatılmış bu hastanelerde teorik ve pratik dersler bir arada yapılıyordu Yetişen öğrenciler alanlarında farklı kitaplardan sınava alınır ve kazananlara hekimlik icazeti verilirdi11

Sultan Melik Mansur Kalavun’un yaptırdığı hastane’de bu özellikleri taşıyordu Sultan Kalavun Anadolu seferine yöneldiği bir sırada geçirdiği hastalık sebebiyle Şam’daki Şehid Nureddin Hastanesine götürüldü ve doktorlar sultanı tedavi ettiler Sultan Kahire’ye dönünce böyle bir hastane yaptırdı12 1284 yılında 8000 kişinin yaşadığı Kutbiyye adlı Fatımi sarayının çeşitli değişiklik ve ilavelerle hastane tıp medresesi ve kendi türbesiy-le birlikte külliye biçimine çevrilmesi ile kurul-muştu13 Bu hastane’ye rdu mensupları melikler emirler küçük çocuklar büyükler hürler köleler fakirler ve zenginler gelebiliyordu Erkek ve kadın hastalar için ayrı ayrı yatakhaneler yapıldığı gibi hastalıklara göre bölümlere ayrılmıştı Sıtma göz genel cerrahi kadın hastalıkları ishal gibi bölümleri vardı Her bölümde yemekhane ve eczane bulunuyordu Taburcu olan hastalara hastane tarafından bir kat elbise giydirilir hastanede ölenler ise hastane tarafından defnedilirdi9 Vakıf vesikalarından anlaşılıyor ki hastane’nin hasta bakmak yanında tıp ilmi ve eğitim öğretim alanında da önemli görevleri vardı Hastane doktorları arasından en yetenekli profesörlerinden birinin seçilerek kendisine hastanede kürsü kurulması ve öğrencilerine tıp tahsili vermesi şart koşulmuştu Öğrencilere ders anlatılan bir salon vardı Doktor ve diğer çalışanların maaşları zengin vakıflar tarafından temin ediliyordu Hastane ve vakıfları yöneten bir divan ve bir çok memur vardı14 Bu vakfiyede hastaların ücret ödemeden muayene olduklarını ameliyat olduklarını ve hastanede kaldıkları süre içinde her türlü ihtiyaçlarının hastane tarafından karşılandığını öğreniyoruz Hastaların yalnızca hastanede değil evde de muayene edilebildiği görülmektedir Bimaristan-ı mansuri adıyla da bilinen Kalavun Hastanesi’nde Selçuklu hastanelerindeki gibi her türlü hasta tedavi edilirdi Burası Osmanlı döneminde de hizmet etmiş XVII yüzyılda bile önemli bir tıp merkezi olma özelliğini sürdürmüştür
Göz Hastalıkları

12 ve 13 asır boyunca Mısır ve Suriye’de göz hastalıkları ile ilgili önemli kitaplar yazılmıştır Kahire’de göz hastalıkları uzmanı Ebu’l-Fedâ’îl ibn’un-Nakîd (ö1188-9) tarafından yazılan Mücerrebât (deneyden geçmiş reçeteler) adlı tıp kitabı en fazla dikkati çeken eserdir Daha sonra Suriye’de de iki eser yazılmıştır 1256 yılında Ha-lepli Halife İbn Ebî’l-Mehasin tarafından yazılan el-Kâfî fî’l-Kuhl (Göz ilaçlarıyla ilgili yeterli kitap) ve 1296′da Salah’ud-Dîn İbn Yusuf tarafından yazılan Nûr’ul-Uyîn ve Câmi’ul-Funûn (Gözlerin Nuru ve fenlerin özenle toplandığı kitap)’dur Yine bu devirde katarakt ameliyatının yapıldığı görül-mektedir5

Alıntı Yaparak Cevapla