Konu
:
Resululullah'in Sultan Selime Emridir
Yalnız Mesajı Göster
Resululullah'in Sultan Selime Emridir
08-02-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Resululullah'in Sultan Selime Emridir
Yavuz Sultan Selim Osmanlı’nın en kısa süreli padişahları arasında sayılıyor
Ancak tarihçiler onun bu 8 yıl süren saltanatında 80 yıla sığacak hizmetler yaptığında birleşiyor
Gerçekten de Osmanlı onun döneminde hazinesini doldurmakla kalmıyor topraklarını genişletip siyasi nüfuzunu; Avrupa Asya Ortadoğu ve Balkanlarda artırıyor
ESULULULLAH'IN SULTAN SELIME EMRIDIR[/url]
Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu
Hazinenin kapısını mühürledikten sonra söyle vasiyet etmişti: "Benim altınla doldurduğum hazineyi torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin aksi halde Hazine-i Hümayun benim mührümle mühürlensin
" Bu vasiyet tutuldu
O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi
Ta ki Vahdettin’e kadar…
***
Şüphesiz Yavuz’un en büyük zaferi Osmanlı topraklarının kilometrekaresini iki katına çıkartması ya da Avrupa’da nüfuzunu artırması değildir
Onu asıl sevindiren Rasulullah’ın beldesinin hizmetkârı seçilmesidir
Evet Cihan Devleti’nin genç ve kudretli İmparatoru Yavuz bunca zaferden sonra bir emir alıyor ve o emirden sonra dermanını yitiriyor gücünü ihtişamını unutuyor gözlerinden kan gelinceye dek ağlıyor ağlıyor…
Evet Yavuz’u böylesine titreten emir Rasulullah’tan geliyordu…
Yavuz’un nedimi Hasan Can o gün Yavuz’la ilmi münazaraya gidememiş uyuyakalmıştı
İşte ne olduysa o gecenin sabahında oldu
Cihan Padişahı Yavuz Sultan Selim Hasan Can’a gidip “İmdi ne düş gördün beyan eyle dinleyelim” der
Gördüğü rüyanın tesirinden kalkamayan Hasan Can bir şey anlatamaz ancak yavuz çok ısrarlıdır
“Bre Hasan anlat bakalım gördüğün düşü” der ve hasan Can’ı sıkıştırır
Padişah’ın bu sıkıştırması boşuna değildir…
Kapı ağası Hasan ağa öyle bir rüya görmüştür ki ne anlatabiliyor ne de gözlerindeki yaşı dindirebiliyor…
Hasan Can işte Hasan Ağa’nın gördüğü o rüyayı padişah’a nakleder…
Rüya şöyledir; “Gecenin bir vakti Sarayın kapısı çalınır kalabalık halde gelenler Arap elbiseli Arap simalı nurani şahıslardır
Silah kuşanmışlar ellerine bayrak almışlar
Kapının yanında da dört nurani kimse durmaktadır
Ellerinde birer sancak vardır
Kapıyı vuran şahsın elinde ise Padişah’ın ak sancağı bulunmaktadır
Hasan Ağa’ya der ki; “Bizi Rasulullah (sav) gönderdi
Selam ettiler ve buyurdular ki “Yavuz kalkup gelsun Haremeyn hizmeti ona verilmiştir
Bu gördüğün dört kimseden; şu Ebu Bekri Sıdık şu Ömer-ül Faruk şu Osman-ı Zinnureyndir
Seninle konuşan ben ise Ali Bin Ebu Talip’tir
Var Yavuz Sultan Selim Han’a Rasulullah’ın bu emrini bildir” der…
Sultan Yavuz Hasan Can’dan rüyayı dinledikçe gözlerindeki yaş artar yüzü kızarır boynu iki büklüm kalır…
Rasulullah’ın “Haremeyn hizmeti Selim’e verilmiştir” emri Yavuz’un Mısır seferine çıkmasını sağlayacaktır
İşte o sefer “Hakim-ül Haremeyn değil hadim-ul Haremeyn” (Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) ifadesini bu emirden alır…
Ve Kutsal emanetlerin İstanbul yolculuğu da böylece başlamış olur…
***
Yavuz’a verilen “hizmet” görevi Osmanlı’nın “manevi” alandaki en büyük gücü olmuştur
Çünkü İslam’ın ve Müslümanların “halifesi” sıfatı sadece siyasal güç değil aynı zamanda dini bir simgedir
Osmanlı’nın “sancak sahibi” olmasını en güzel tanımlayan herhalde Yahya Kemal olmuştur
Kemal “Aziz İstanbul” da şöyle anlatır meseleyi; “Gezintilerimde bir hakikat keşfettim
Bu devletin iki manevi temeli vardır
Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hala okunuyor
Selim’in Hırka-i saadet önünde okuttuğu Kuran ki hala okunuyor
” der…
Osmanlı bu derin saygısıyla büyüdü
Ve Yavuz için en büyük mükafat Rasulullah’ın emanetlerinin koruyucusu olma şerefidir
Emanetlere o kadar kıymet atfetmiştir ki saray’da muhafaza edilmesini istemiştir
Ve hala devam eden Kuran okunması ise başlı başına bir saygı ifadesi değil de nedir?
“Bizim davamız kuru cihangirlik davası değildir” derken Osmanlı işte bu kutsal vazifeden aldığı ilhamla yolunu aydınlatıyordu
***
Sina çölünde önünde yürüyenin Rasullah (sav) olduğunu görünce at’ından inen Yavuz köleler gibi anılmak için kulağına küpe taktığı ifade edilen Yavuz Sultan Selim “Benden Allah’ın kulu kölesiyim” diyebilmiştir bu kadar zaferlerin gölgesinde bir Padişah olarak…
Ama Yavuz’u asıl büyüten de bunca şaşaa ve ihtişama rağmen Mısır zaferi dönüşünde kendisine hazırlanan gösterişli karşılamayı istemeyip gecenin en koyu vaktinde sandalla boğazdan gizlice saraya geçmeyi tercih edişi olmuştur…
***
Bu yazıda bahsedilen manevi veçhelere bazıları eleştiri getirebilir Osmanlı padişahlarını kutsadığımızı dokunulmazlık verdiğimizi iddia edebilir
Bu yazının amacı kimseye dokunulmaz atfetmek değildir
Ama tarihi bir vesikayı da ilan edip bir gerçekle yüzleşilmesini sağlamaktır
Şimdi yazıyı şöyle bitirelim…
Bu dönemde Rasulullah kendi emanetlerini koruması için acaba kime emir göndermiştir?
Fatih Bayhan - Haber 7
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul