Konu
:
Ecdadimizin Mekke'de Yaptiği Hizmetler
Yalnız Mesajı Göster
Ecdadimizin Mekke'de Yaptiği Hizmetler
08-02-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Ecdadimizin Mekke'de Yaptiği Hizmetler
CDADIMIZIN MEKKE'DE YAPTIĞI HİZMETLER[/url]
Müslüman olduktan sonra tarihte yepyeni bir sayfa açan Türk milleti Büyük Selçuklular devrinden itibaren İslâm âleminde sözü geçen bir millet hâline gelmiştir
Daha Abbasîler devrinde idarî ve askerî bürokraside önemli vazifeler üstlenen Türkler Haremeyn'e (mübarek Mekke ve Medine şehirlerine) büyük bir alâka ve hürmet göstermişlerdir
Haremeyn hizmetlerinin başlaması
Devlet-i Âliye mukaddes topraklar Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce de Haremeyn'e hizmet etme arzusunu ortaya koymuştur
Nitekim asırlar boyunca Osmanlı'nın bölge siyaseti 'hizmet götürme' mülâhazası üzerine bina edilmiş ve padişahlar kendilerini Hâdimü'l-Haremeyn olarak görmüşlerdir
Hicaz bölgesi Memlük idaresinde iken Osmanlı sultanlarının ve halkın gönderdiği yardımlar ecdadımızın mübarek beldelere karşı duyduğu muhabbeti ortaya koyar
Yıldırım Bayezid Çelebi Mehmed ve Sultan 2
Murad devirlerinde Surre Alayları ile hediyeler gönderilmiş ve geliri yüksek araziler Haremeyn adına vakfedilmiştir
Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'un fethinden elde edilen ganimetten bölgeye para aktarması Hac yollarının güvenliği ve Hicaz'da yaşanan su sıkıntısının giderilmesi konusunda gösterdiği azamî gayret Osmanlıların Haremeyn hizmetine verdikleri büyük ehemmiyeti gösterir
Yavuz Sultan Selim SuriyeFilistin ve Mısır'ı 1516-1517'de fethetmiş; ardından Hicaz bölgesi de Osmanlı topraklarına katılmış ve Hilafet Osmanlı hanedanına geçmiştir
Yavuz Sultan Selim adına hutbe okunmasıyla Hicaz'da Osmanlı idaresinde yepyeni bir dönem fiilen başlamıştır
Bundan sonra Osmanlı Devleti bu mübarek beldenin bütün mesuliyetini üzerine almış; meselâ Yavuz Mısır'dan oğlu Şehzade Süleyman'a (Kanunî) gönderdiği mektupta: "Artık bir Hacının dahi başına gelebileceklerden biz mesulüz
" diyerek örnek bir tavır sergilemiştir
Güvenlik ve Hac hizmetleri
Osmanlı Devleti Mekke'deki otoritesini merkezden atadığı Şeyhü'l-Haremler vasıtasıyla sağlamıştır
Öte yandan mahallî otoriteyi ise Osmanlı sultanının muvafakatiyle göreve gelmiş Mekke Emiri olan Şerifler temsil etmişlerdir
Ayrıca Mekke'ye her mezhebi çok iyi bilen kadılar atanmıştır
Osmanlı'nın gelişmiş devlet düzeni bütün yönleriyle Mekke'de de kendini göstermiştir
Önceleri Mısır Beylerbeyliği üzerinden yürütülen malî ve idarî işler 1840'tan itibaren müstakil Hicaz Eyaleti kurulmuş ve Mekke eyaletin merkezi yapılmıştır
1869'da şehirde Belediye Meclisi oluşturulmuş; sağlık ve temizlik işlerini yürüten ve denetleyen sağlam bir teşkilât yapısı kurulmuştur
Hicaz'ın yönetimi Osmanlılara geçtikten sonra Hac organizasyonu Devlet-i Âliye idaresinde yapılmaya başlanmıştır
Hacı adaylarının Mekke'ye güven içinde ulaşabilmeleri Bedevî saldırılarından zarar görmemeleri ve Hac ibadetini huzurlu bir şekilde yapabilmeleri için kapsamlı tedbirler alınmıştır
Farklı istikametlerden gelen kafileler İstanbul Şam Kahire ve Yemen'de toplanmış; Hacıların yol su ulaşım ve konaklama ihtiyaçları dört asır İstanbul'dan sistematik bir şekilde koordine edilmiştir
Mukaddes topraklarda huzur ve asayiş ortamının devamı için büyük bir gayret gösterilmiştir
Mekke'yi dış tehditlerden korumak maksadıyla Yemen'e ve Mısır'ın güneyine doğru hâkimiyet sahası genişletilerek Kızıldeniz ve çevresi kontrol altına alınmıştır
Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı dönem içerisinde Mekke'de genel olarak sakin bir hayat hüküm sürmüştür
Hint Okyanusu'na donanma gönderebilmek Uzakdoğu'da yaşayan Müslümanların Hicaz'a güvenli bir şekilde ulaşabilmelerini sağlamak maksadıyla Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan bir kanal açılması için çalışmalar yapılmış; ama bu önemli proje bazı sebeplerden tamamlanamamıştır
Mekke'yi korumak için daha önce yaptırılan surlara ilâveten Osmanlılar zamanında 1781–1783 yılları arasında Ecyad Kalesi yapılmıştır
Mescid-i Haram'a hâkim bir konumda yer alan kale gelen bütün tepkilere rağmen 2001 yılında yıkılmıştır
Yine ecdadımız tarafından bedevilerin yoğun olduğu bölgelerde Fülfül (1801) ve Hind (1806) kaleleri inşâ edilmiştir
Osmanlı tarihi bir mânâda Hicaz'a hizmet tarihidir
Mukaddes beldelerin barındırdığı hatıralara Ehl-i Beyt'e mensup insanlara muhabbet ve hürmet gösterilmiştir
Bunun bir tezahürü olarak Mekke'deki kalelere Sultan Abdülaziz devrine kadar Osmanlı hâkimiyetinin alâmeti sayılan bayrak çekilmemiştir
Hacıların Mekke'deki su ihtiyacı Hac mevsiminde had safhaya ulaştığı için Osmanlılar devrinde yeni su kaynakları sağlanmıştır
Vaktiyle Abbasî Halifesi Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hanım tarafından yaptırılan su kanallarının tahrip olması üzerine Kanunî Sultan Süleyman'ın hayırsever kızı Mihrişah Sultan'ın himmetiyle Mekke'nin en önemli su kaynağı olan Ayn-î Zübeyde'ye 1524–1530 yılları arasında Ayn-î Hanin kanalları eklenmiş ve Cebel-î Rahme'nin etrafına havuzlar inşâ edilmiştir
Böylece Arafat ve Müzdelife bölgesi bol suya kavuşmuştur
Sultan 2
Abdülhamid zamanında (1883) bu su kanallarının tamiratı yapılmıştır
Hâlihazırda Arafat'ta Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) vakfeye durduğu Cebel-î Rahme'nin eteklerinde Osmanlı'dan yadigâr çeşmelerin izlerini görmek mümkündür
Mekke'deki iktisadî ve ilmî hayat
Hac mevsimi hâricinde Mekke fazla bir ticarî hareketliliğe sahip olmadığı için Osmanlı merkezî idaresi tarafından çeşitli tedbirler alınmış; doğrudan veya Mısır üzerinden gönderilen yardımlarla şehir halkı her yıl iktisadî açıdan desteklenmiştir
Surre Alayları ile gönderilen hediyeler çeşitli vergiler ve Cidde gümrük gelirleriyle desteklenen bu yardımlar vakıflar ve imarethaneler vasıtasıyla halka dağıtılmıştır
Mısır'da Eyyubiler ve Memlüklerden kalan vakıflar muhafaza edilmiş; ayrıca İstanbul'da Anadolu'da Suriye'de Kıbrıs'ta ve Balkanlar'da Mekke için yeni vakıflar kurulmuştur
Bu vakıflar çeşitli vergilerden muaf tutulmuş ve vakıf hukukunun ihlâl edilmemesi için hassasiyet gösterilmiştir
Padişahların hanedan mensuplarının ve halkın ileri gelenlerinin öncülüğünde kurulan vakıflar sayesinde Asr-ı Saadet'ten hatıralar taşıyan mübarek mekânlar korunmuş; hükümet konağı kışla karakol postahâne gibi idarî binaların yanında çok sayıda mescit medrese tekke zaviye ribat misafirhane imarethane gasilhâne darüşşifa sıhhiye idaresi hamam ve sebil inşâ edilmiştir
İslâm dünyasından Mekke'ye Hac mevsiminde gelen ulemanın toplanma merkezi tarih boyunca Mescid-i Haram olmuş ve burada ilim halkaları oluşmuştur
Ayrıca şehre yerleşen âlimlerin evleri de birer ilim merkezi hâline gelmiştir
Osmanlılar zamanında Mekke'de ilmî ve kültürel canlılığın sürdürülmesinde kütüphanelerin medreselerin yanında şehre dışarıdan gelenlerin misafir edildiği tekkeler zaviyeler dergâhlar ve ribatlar da büyük rol oynamıştır
Mevcut medreseler onarılıp ihtiyaçları giderildikten sonra yenileri yapılmıştır
Mekke'de tasavvufî düşünceye de ev sahipliği yapan meşhur Osmanlı medreseleri arasında; Sultan 3
Murad Şehid Mehmed Paşa Davud Paşa Hasekiye Sinan Paşa Sokulu Mehmed Paşa ve Mahmudiye medreseleri sayılabilir
Osmanlı ülkesinde Tanzimat'la birlikte modern eğitim müesseselerinin açılmasına paralel olarak Mekke'de de benzer eğitim kurumları açılmıştır
Mescid-i Haram ve Kâbe hizmetleri
Osmanlılar devrinde Haremeyn hizmeti devralındıktan sonra Mekke'de geniş çaplı imar faaliyetlerine başlanmıştır
Şehrin fizikî plânına özel bir önem verilmiş; Mescid-i Haram'ın ve Kâbe'nin görünümünü bozacak bir mimarî üslûptan özenle uzak durulmuştur
Bu çerçevede öncelikle Mescid-i Haram'ın minareleri sütunları revakları kapıları ahşap çatısı tavaf alanının zemini mezheplere ait makamlar yenilenmiş ve yüksekliği on iki metreyi bulan çok sanatlı bir minber yapılmıştır
Harem-i Şerif'in ahşap çatısı İstanbul ve Mısır'dan getirilen malzeme ile 1576'da çok kubbeli hâle getirilmiş; hüsn-ü hat örnekleriyle süslenen kapılara Mescid-i Haram'la ilgili âyetler işlenmiştir
Kanunî devrinde başlayan çalışmalar Mimar Sinan'ın desteğiyle 2
Selim (1566–1574) ve 3
Murad zamanında (1574–1595) devam etmiştir
Altı minareli olarak plânlanan Sultanahmet Camii'nin inşasından evvel bu büyük eserin bânisi Sultan 1
Ahmed tarafından Mescid-i Haram'a yedinci minare yaptırılmıştır
Böylece Mekke ve Harem-i Şerîf mimarî açıdan yeni bir kimlik kazanmış ve göze hoş gelen bir estetiğe kavuşmuştur
Sultan 1
Ahmed devrinde (1612) Kâbe duvarlarının yıpranan kısımları onarılmış ve çatıda biriken suyun aktığı Altınoluk yenilenmiştir
1629'da yaşanan şiddetli bir yağmurun sebep olduğu sel felâketi Mescid-i Haram'da ciddi zararlara yol açmış; selin biriktirdiği çamurun baskısıyla Beytullah'ın bazı taşlarının yerinden oynadığı ve duvarlarının yıkılmak üzere olduğu görülmüştür
Sultan 4
Murad (1623–1640) Mısır valisi vasıtasıyla hâdiseyi haber alır almaz derhal İstanbul'dan bir heyeti Mekke'ye göndermiş ve şehrin ileri gelenlerinin kanaatleri alınarak çalışmalara başlanmıştır
Büyük bir hassasiyet içerisinde sürdürülen bu tamirat sırasında en değerli malzeme kullanılmış ve temellerine kadar inilerek Kâbe-i Muazzama yeniden inşâ edilmiştir
Yapının bütün duvarları altın levhalarla kaplı kapısı çatısı tavanı destekleyen ahşap sütunları içeriyi aydınlatan kandilleri ve som altınla kaplanan yağmur oluğu yenilenmiştir
Ayrıca şehrin yılda bir iki defa yağan şiddetli yağmurlarla oluşan sellerden zarar görmemesi için tedbirler alınmıştır
Bu geniş çaplı tamirattan sonra İstanbul'dan Kâbe'ye yeni bir örtü gönderilmiştir
Osmanlı devrinde Surre Alayları ile gönderilen hediyeler içerisinde en kıymetli olanları; hemen her yıl değiştirilen Kâbe örtüsü ve anahtarıdır
Kâbe örtüleri siyah renkli ibrişim ve ipekten dokunmuştur
Eski örtünün bir kısmı parçalara ayrılarak Haremeyn halkına dağıtılmış bir kısmı İslâm âleminin ileri gelenlerine hediye olarak gönderilmiştir
Geriye kalan kısmı ise İstanbul'a getirilip Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesinde bir süre halkın ziyaretine sunulmuş; daha sonra ulema meşayıh sâdat ve devlet ricâli tarafından tekbirlerle saraya getirilip Hırka-ı Saadet Dairesi'nde saklanmıştır
Osmanlı Devleti'nin siyasî ve askerî açıdan gerilemeye başladığı dönemlerde de Haremeyn hizmetleri aksatılmadan sürdürülmüştür
Sultan 4
Mehmed (1648–1687) zamanında Mescid-i Haram'ın minareleri onarılmış tavaf alanı (metaf) genişletilerek zemine yontma taş döşenmiş; Safa ve Merve tepeleri arasına kandiller konulmuş; 2
Mustafa devrinde (1695–1703) Hacerü'l-Esved mahfazası ile Kâbe'nin tavanını tutan üç ahşap direk ve merdiven yenilenmiş; 3
Ahmed devrinde (1703–1730) metafın zemini yenilenmiş; 1
Mahmud devrinde (1730–1754) mescide yeni avizeler ve şamdanlar gönderilmiş; 1
Abdülhamid devrinde (1774–1789) Kâbe'nin Makam-ı İbrahim'in ve Mescid-i Haram'a ait minarelerin bakımı yapılmış; Sultan Abdülmecid devrinde (1839–1861) Hatim duvarı yenilenmiş mescidin dört bir tarafına direkler dikilip sayısı üç bini aşan kandillerle Harem-i Şerîf ışıl ışıl aydınlatılmıştır
Sultan 2
Mahmud devrinde de (1808–1839) Vehhabî hareketinin bölgedeki mukaddes mekânlarda oluşturduğu tahribatın izlerinin silinmesi için İstanbul'dan ustalar gönderilmiştir
Osmanlı Devleti 1
Dünya Savaşı'nda tarihinin en sıkıntılı zamanlarını yaşamasına rağmen devrin padişahı Mehmet Reşad 1916'da Mescid-i Haram'ın genel bakımının yapılmasını ve selden zarar gören sütunların değiştirilmesini istemiştir
Fakat ne yazık ki savaşın doğurduğu ağır maddî sıkıntılar ve Hicaz'daki Osmanlı hâkimiyetinin sona erip Devlet-i Âliye'nin tarih sahnesinden çekilmesi üzerine bu imar faaliyeti yarım kalmıştır
Murat Duman
__________________
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul